Ben sordum, Barış Pehlivan cevapladı
Bugün de, Hülya Kılınç''la yaptığım röportajdan sonra benzer gerekçelerle hakkında dava açılan ve halen cezaevinde bulunan gazeteci Barış Pehlivan''a ulaştırdığım soruların cevabını sizlerle paylaşıyorum:
Ağırel: Sen daha önce de Silivri deneyimini yaşadın. 9 yıl önce ile karşılaştırırsan benzerlikler ve farklar nedir?
Pehlivan: Daha önce böylesine bir tecrit yaşamadım. Biliyorsun; hapiste disiplin suçu işleyip cezalandırılanlara yapılan uygulamaya maruz bırakılıyoruz şu an. Ve salgın gerekçesiyle tecrit çok daha da ağırlaştırılmış durumda.
2011''de girdiğim Silivri''de ayda 4 kez yakınlarla görüş hakkı vardı, şimdi bire indirildi. Koğuşta kitap bulundurma sınırı yoktu. Şimdi 10''la sınırlı. Eskiden avlunun üstü açıktı, şu an ise tel örgülerle kaplı. Haftada bir spor salonuna ya da halı sahaya çıkarılırdık o da yok. Bu liste uzar gider. Ama şunu vurgulamam gerek; asıl tartışılması gereken cezaevindeki yaşam şartları değil. Suçsuz insanların neden cezaevine düşürüldüğü konuşulmalı.
Örtünün altındaki bedel
Ağırel: MİT''in faaliyetlerine ve operasyonlarına dair medyada her gün ayrıntılı haberler yapılıyor. Duruşmada sen de MİT mensuplarının cenazelerinin daha önce birçok kez fotoğraflarıyla haberleştirildiğinin örneklerini sundun. Tüm bu haberler yargıya intikal etmiyorken, yargılandığımız bu dava neden var?
Pehlivan: Çünkü bu davada fiilden ziyade fail hedef alınıyor. Suç ile fiil arasında olması gereken zorunlu bağ bu davada yok. Yani aslında bir bahane bu yargı süreci. Hukuksuzlukla örülmüş örtüyü kaldırdığımızda görüyoruz ki; aslında kitaplarımızın, yazılarımızın, haberlerimizin bedeli ödetiliyor. O halde bize düşen; kendi davamızda da gazetecilik yapıp, bu oyunu deşifre etme.
Ağırel: Yargının bir intikam araç olmasının bedelini çok ağır ödedi bu ülke. Ders alınmadı mı yani?
Pehlivan: Maalesef. Belki uygulayıcıların adı değişti, ama Fethullahçıların yöntemleri halen yargıda etkin. İsimsiz ihbar mektuplarıyla soruşturma mı ararsın, medya üzerinden yalan haberlerle kriminalleştirme mi, yoksa delilsiz tutuklu tutma mı?..
Düşünsene; insanlar, "terör örgütüne para göndermişsiniz" diyerek korkutulup, dolandırılıyor. Gerçek bir hukuk devleti olsa, vatandaş kendisini güvende hisseder ve suçsuzken başına bir şey geleceğinden korkmaz.
Cesaret ve dayanışma
Ağırel: Peki bu hukuksuzluklar ve bu yaşanan zulüm hep mi devam edecek? Karamsar mısın?
Pehlivan: Ne ayağı yere basmayan bir iyimserlik halindeyim, ne de yarını görmeyen bir karamsarlık. Bugün herkesin hak ettiği baskıyı yenmenin en gerçekçi yolu cesaret ve dayanışmadır. Yüzyıllarca önce söylendi şu söz: "Yargısız kaba güç kendi ağırlığı altında çöker." Tarih de bu sözü defalarca kanıtladı. Özetle, dünü bilip yarından umutlu olalım.