"Ben otizmi olan bir çocuğum."

Aslında beni neden yuhaladığınızı ve bana neden 'otistik' dediğinizi anlamadım. Otizm benim karakterimin sadece bir parçası. Ben sadece arkadaşlarımla oynamak, iletişim kurmak, sosyalleşmek, öğrenmek istiyorum. Bazen bunları istemiyor gibi görünüyor olabilirim. Aslında sadece bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. Arkadaşlarım beni oyun için davet edip teşvik ettiğinde ben de oyunlar oynayabiliyorum.

Evet, bazen sizin çocuklarınız ile göz göze gelemiyorum. Ama oyunlarda hile yapmıyorum, yalan söylemiyorum, kimseye ön yargılı yaklaşmıyorum, kimse ile dalga geçmiyorum. Sadece sosyalleşmem için bana yardımcı olabilirsiniz.

Bazen anlamadığımı düşünebilirsiniz.

Sadece ben somut düşünürüm. Okulda oynarken bazen hınzırlık yaptığım doğrudur. Koridorda koşarken 'Arkandan atlı mı kovalıyor' derseniz anlamıyorum. Ancak 'Koşturmayı bırak' derseniz, 'Çantada keklik' demek yerine 'Bunu yapmak senin için çok kolay' derseniz benim de aklım karışmaz ve sizi anlayabilirim.

Kelime dağarcığım ne yazık ki sınırlı.

Duygularımı sizlere anlatmak için bazen doğru kelimeleri bulamıyorum. Bu durumda çok zorlanıyorum. Ben çocuğum… Acıkmış, üzülmüş, korkmuş, aklım karışmış olabilir. Bunu da size anlatamıyor olabilirim. Siz benim vücut dilime bakın, tepkilerime bakın…

Bir de bunun tam tersini düşünelim. Yaşımın çok ilerisinde bir düzeyde adeta küçük bir profesör gibi konuşuyor olabilirim. Bu türde konuşmalar dildeki eksiğimi telafi edebilmek için çevremde yaşananlarda, izlediklerimden, okuduklarımdan ezberlediğim replikler olabilir. Buna "ekolali" denir. Kullandığım kelimeleri ya da içeriklerini anlamıyor olsam da size yanıt vermek zorunda olduğumda buna başvurabilirim.

Dil benim için çok zor olduğundan görsel odaklıyımdır. Bana söylemek yerine yapmam gereken bir şeyi bana gösterin. Ve bunu defalarca tekrarlamaya da hazırlıklı olun. Aynı şeyi sürekli tekrarlamak öğrenmemi sağlar.

Bazen beni çağırdığınızda sizi farklı şekilde duyuyor olabilirim. Bunun yerine yanıma gelin ve basit kelimelerle benimle doğrudan konuşun.

Öfke nöbetlerimi tetikleyen şeyleri bulmaya çalışın. Önceliği buna verin. Kriz, patlama, öfke nöbeti… Bunu nasıl adlandırırsanız adlandırın unutmayın ki bunu yaşamak benim için çok daha korkutucudur. Duyularımdan biri aşırı yüklendiğinde böyle durumlar ortaya çıkar. Eğer öfke nöbetlerimin sebebini bulursanız onları önleyebilirsiniz.

Çok şey istiyor gibi görünüyor olabilirim ancak lütfen beni koşulsuzca sevin. 'Keşke şöyle olsaydı…' 'Keşke bunu yapabilseydi…' türünde düşünceleri kafanızdan uzaklaştırın. Siz ailenizin tüm beklentilerini karşılayabildiniz mi? Otizm benim seçimim değil. Unutmayın bu durumu ben yaşıyorum, siz değil.

Otizme bir eksiklik olarak değil, farklı bir yetenek olarak bakmaya çalışın. Evet, belki bir sonraki Michael Jordan olamayabilirim ama detaycı bakış açım ve olağanüstü odaklanma kapasitemle bir sonraki Einstein, Mozart ya da Van Gogh olabilirim. Günümüzde bu kişilerin de otizmli olduğu düşünülüyor.

Siz dayanağım olmazsanız bunu başaramam. Benim arkadaşım, öğretmenim, avukatım olun. Ne kadar yol alabildiğimi göreceksiniz.

Sizin desteğiniz olmadan başarılı ve bağımsız bir hayat sürmem uzak bir ihtimal. Desteğiniz ve rehberliğinizle olasılık o kadar yüksek ki… Söz veriyorum, ben buna değerim!"

Bunları Otizm Vakfının sayfasından çok daha önceleri okumuştum.

Aksaray'da bulunan Merkez Mehmetçik İlkokulunda bazı veliler, otizmli çocukları yuhaladı haberini görünce ilk aklıma gelen şey bu yazı oldu.

İnanamadım.

Haberde, Mehmetçik İlkokulu'nda otizmli çocuklar ile aynı binada eğitim gören diğer çocukların velileri otizmli çocuklara karşı eylem yaptı Veliler, otizmli çocukların kendi çocukları ile aynı okulda eğitim görmesine karşı çıktı. İşin enteresanı okul müdürünün de bu eylemi desteklediği iddia edildi.

Halen algılayamıyorum.

Neden?

Anayasa ve kanunlar ile güvence altına alınan "Eğitim hakkı" nasıl ve neden engellenmek istenir? Biz bu kadar mı kötü olduk?

Bakın arkadaşlar;

İlaç tedavisi olmayan otizmin, tek tedavisi eğitim ve sevgidir. Otizmli çocuklar ne yazık ki yeterli eğitimi alamıyor, çalışabileceği, sosyalleşebileceği çok fazla yer de yok.

Otizmli çocuğu veyahut engelli çocuğu olan anneler kendilerinden fazla çocuklarını düşünüyorlar ve devamlı kaygılılar. Bizler hayatın tüm imkânlarından sınırsız şekilde ve plansızca yaşarken otizmli, engelli çocuklarımızın anneleri devamlı tüm ayrıntıları düşünmek zorundalar. Maddi olarak yükleri çok ağır. Daha fazla yük yüklemek yerine o ağır yüklerine destek olmaya çalışmak zorundayız.

Bunlar yetmezmiş gibi zaten çok çok az olan okullarda ve en temel hakları olan eğitimlerine mani olmak ne demek? Destek vermek yerine çocukların iyice içine kapanmasına neden olacak davranışlarda bulunmak ne demek?

Sayın Milli Eğitim Bakanı, lütfen Sivil Toplum Kuruluşları ile iş birliği halinde otizmli eylem planını artık aktifleştirin. Bu bir lütuf değil Anayasal haklarıdır.

Otizm Gönüllüleri Derneğinin ve Dernek Başkanı Av. Sedef Erken'in çağrısı çok önemli:

"Bugün özel eğitime ihtiyaç duyan bir otizmli bir çocuğunuz olmayabilir ama yarın olmayacağı anlamına gelmez. Hepinizi insanlığa davet ediyoruz."

"İnsanlığa" davet ediyoruz!

Yazarın Diğer Yazıları