Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Ben bir yeşil fenerim

27 Mayıs 1960 Darbesinin büyük yanlışları ve hataları olmakla birlikte,Türkiye’ye iki büyük hizmet sağladığı göz ardı edilemez.
Bunlardan birincisi Milli Güvenlik Kurulu (MGK)’nun kurulması olmuştur. Böylece sivil ve askeri yetkililerin düzenli bir biçimde toplanmaları, gündemdeki sorunları görüşmeleri, Türkiye’ye yönelik iç ve dış tehditler ile bunların önceliklerini ve alınacak tedbirleri tartışmaları sağlanmıştır. Bu şekilde hem ilgili kurumlar arasında periyodik bir koordinasyon sağlanmış hem de Türkiye’nin milli güvenliği ile ilgili sorunlar, tehditler ve bu konularda uygulanacak politikalar “Kırmızı Kitap” denilen Milli Siyaset Belgesi’nde toplanarak değişen kadrolarla birlikte sürekli politika değişikliğine gidilmesi engellenmiş, temel meselelerde izlenen tutumda kısmen de olsa devamlılık sağlanmıştır. Kısmen diyorum zira maalesef bazen iktidarlar Milli Siyaset Belgesiyle çelişen icraatlarda bulunmuşlardır.
İkinci büyük hizmet ise Devlet Planlama Teşkilatı(DPT)’dır. DPT ile “Devlet” fikri gelişmiştir. Aslında Cumhuriyetimiz Kalkınma Planı ile kuruluşundan itibaren tanışıktır. 1929 Dünya Ekonomik buhranı I. ve II. Kalkınma Planları ile karşılanmış ve buhran şartları aşılmıştır.
Unutulmaması gereken önemli bir konu da devlet başkanlarının Atatürk ve İnönü olmak üzere mükemmel kurmay oluşlarıdır. Devleti yöneten bakanlar ve önemli görevliler hep savaşın ağır imtihanını vermiş kadrolardan seçilmişti.
Demokrat Parti iktidarı döneminde yapılanlar, ABD’den getirilen araştırma gruplarına inceltilmiştir. Bu çalışmalar neticesi ABD’li araştırmacıların vardığı hüküm; Menderes’in bütün yatırımlarının proje bazında planlı olduğudur.
I.ve II. Kalkınma Planları ile sonraki yıllar plan disiplini hakim olmuştur.
Şöhretini DPT Müsteşarlığına borçlu olan Turgut Özal DPT’yi ihmal ile yola çıkmıştır.
Bu hükümet 10. İktidar yılına girerken DPT eritilmiş ve bir bakanlığın bünyesine yamanmıştır.
Şimdi gördüğümüz devlet yönetimi tablosunda her şey plansızdır. Bakınız; temel derdimiz “terör” . Hava harekatı yapılıyor ancak kara harekatı yok... Ne oldu? İş yarım kaldı.
Devlet mümkün olduğunca az konuşur. Bizde öyle mi? Ani, haber sızdırılmadan yapıldığı intibaını veren Kandil dağına yönelik hava bombardımanının ardından televizyonlar haber geçiyor: “.. filanca bakan kara harekatı yakında yapılabilir” dedi.
İşte bu tablo çerçevesinde, Japonların çocuklarına neden önce konuşmayı değil de susmayı öğrettiklerini çok iyi anlıyorum.
Terörle mücadele konusunda çok konuşuyorlar ama güvenlik güçlerinin bu konuda daha dinamik, daha etkili olmasını sağlayacak mutlak bir ihtiyaç olan hukuki düzenlemeden ses yok.
Artık sanıyorum bir milli siyaset belgemiz de yok, tutarlı bir politikamız da. Komşularla “0” sorunlu dış politikadan, komşulardaki muhalif hareketleri destekleme ve ABD özentisi “jandarma” rolü oynama noktasına geldik. Bu iktidarın çok önem verdiği İran’ı temel hedef alan füze kalkanına onay verdik. Libya örneği meydanda...
Hem Suriye ile vizeleri kaldırıyor kardeş olduğunuzu ilan ediyorsunuz, hem de bu ülkede rejimin değişmesi yönündeki girişimleri destekliyorsunuz. Böylesine hesapsız, kitapsız, günü birlik tavırlara; tutarlılığı, geçerliliği şöyle dursun “politika” demek bile mümkün değil.
Öte yandan Suriye ve İran Türkiye ile sınır komşusu, teröre verdikleri destekle ünlü ülkeler. Türkiye’nin bu tavırları karşısında Türkiye’ye yönelik terör faaliyetlerine hız vermeleri kuvvetle muhtemel.
Diyelim ki Suriye ve bu yolda çaba gösterilen diğer ülkelerdeki rejimler ABD’nin istediği bizim de piyon olduğumuz biçimde değişti, yeni yönetimler bu “Ben bir yeşil fenerim, hem yanar hem sönerim/Ben nişanlı değilim kime olsa dönerim” politikasına güvenir mi?

Yazarın Diğer Yazıları