Belge kime ait?

Önce konuyu bir özetleyelim.
“Hükümeti hedef alan ihanet” belgesi olarak takdim edilen “irtica belgesi” Taraf gazetesi tarafından servis edilince yıprananın hükümet değil Ordunun olduğunu, meseleye biraz daha dikkatle bakıldığında ise, bu belge ile, Hükümetle Ordunun tokuşturulmak istendiğini ve “Hükümetle Ordu tokuştuğunda kim kârlı çıkacaksa belgenin arkasındaki gücün de işte o güç!” olacağı kanaatine varıp, olacakları beklemeye başladık.
Bu arada şunlar oldu:
Başbakan sayın Erdoğan ve partisi, belgenin doğruluğu ispat edilmiş gibi, hedef tahtasına TSK’yı koydu, “Hesap soracağız” yörüngesine girdi.
Artık bütün kalemlerin hedefinde TSK vardı, hatta iş Genelkurmay Başkanı’nın istifasını istemeye kadar götürüldü.
TSK savunmaya geçti, “Soruşturma süreci beklenmeksizin iddiaları doğru kabul ederek veya doğru olabileceğini düşünerek Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alan açık veya ima yoluyla yapılan yorumlar ve açıklamalar hiçbir şekilde kabul edilemez” diyerek, Başbakan ve AKP yönetimine, “Hukuka saygılı olun” çağrısında bulundu, bulundu amma, AKP medyası ve yöneticileri o meş’um belge için, “Genelkurmay kaynaklı” demeyi sürdürdüler.
AKP ve Gülen cemaatini hedef tahtası haline getiren metnin altındaki imzanın kendisine ait olduğu ileri sürülen Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek, Cumhuriyet Savcısı tarafından ifade vermeye çağrıldı.
Çiçek, bugün ifade verecek.
Bu arada TSK boş durmadı, Çiçek’e, “Nedir bu işin aslı?” diye sordu, Çiçek, “Benim böyle bir belgeden haberim yok, imza bana ait değil” dedi.
TSK Çiçek’in beyanı ile yetinmedi, albayın elinin altındaki bütün bilgisayarlara el konuldu, uzman mühendisler çalıştı ve Çiçek’i haksız ve suçlu çıkaracak teknik bir ize rastlayamadılar.
Türkiye bu olaya kilitlenmişti.
Başbakan, Genelkurmay Başkanı Başbuğ’la Cuma günleri olan olağan görüşmesini salıya çekti.
Özet böyle.
Artık sorabiliriz:
“-Peki bu işten kim kazançlı çıkacak?”
Belge TSK içinde hazırlanmış ise, ordunun zarar göreceği kesin.
Ordunun zarar görmesi demek, Türkiye’nin zarar görmesi demektir.
Birtakım gazeteler, belgenin gerçekliği kesinmiş gibi bir sahiplenme içerisine girdi, askeri hedef tahtasına oturttu, belge sahte ise, bu sefer de, Türkiye’de abdestli namazlı insanlar “Peygamber Ocağı” dedikleri kendi ordusu aleyhine komplolarla iştigal ediyor, askerle hükümeti karşı karşıya getirmeye çalışarak ülkede adeta bir darbe ortamı oluşturuyor resmi ortaya çıkacak ki, bundan da zarar gören yine Türkiye olacaktır.
Tek kaybedenin Türkiye olduğu böyle bir belgeyi sizce kim üretebilir?
Son bir not.
Belgede iki kişinin adı geçiyor.
Biri ABD’de yaşayan İskender Evrenesoğlu ki, biz kendileriyle mahkemelik olmuşuzdur.
Diğeri, Ömer Öngüt’tür ve o, “Dinlerarası Diyalog” projesine şiddetle karşıdır.
Sayın Öngüt’ün o meş’um belgede adının geçmesi bizde, istifade edilmesinden çok yıpratılmak istenmesi duygusunun ağır basmasına sebep oldu, bekleyip göreceğiz, ömrümüz yetmezse, yaşayanlar görecek.
Keşke böyle bir belge hiç var olmasaydı.
Mâdem var, öyleyse gereği yapılmalıdır ve Allah (c.c.) şahittir ki, arzumuz şunun veya bunun aklanıp suçlanması değil, adalettir; sâdece ADALET!

Yazarın Diğer Yazıları