Belediyelerin kömür yardımı niçin rahatsızlık veriyor!
Muhalefet partileri ve pek çok sivil toplum kuruluşu belediyelerin halka yaptığı kömür yardımından rahatsızlık duyuyor. Bir siyasi partinin halka yapılan yardımdan rahatsızlık duyduğunu dile getirmesi, halkı karşısına alması demektir. Esas işi halka hizmet etmek ve bu fırsatı yakalayabilmek için de halktan oy alması lâzım gelen siyasi partilerin halkı karşısına alması akıl kârı bir iş değildir. Tamam, akıl kârı bir iş değildir ama, “haklı” iseler susmaları mı gerekir!
Tabii ki susmamaları lâzım gelir.
Nitekim susmuyorlar, itiraz ediyorlar.
Lâkin itirazlarını doğru bir zemin üzerine oturtabilmiş yahut bunu halka anlatabilmiş değiller. İktidar da muhalefetin bu kifayetsizliğini doğrusunu söylemek gerekirse çok iyi değerlendiriyor, meselâ Başbakan Erdoğan belediyeler eliyle yapılan kömür yardımlarına yapılan itirazları Anayasa’ya atıfta bulunarak göğüslüyor.
Anayasa’nın 2’nci maddesinin son bölümü Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal bir hukuk devleti olduğunu vazeder; 4’üncü maddesi de “sosyal hukuk devleti” hükmünün değiştirilemeyeceğini, bırakın değiştirmeyi, “değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini” hükme bağlar.
Başbakan itirazcılara, “Biz işte Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemez bu hükmünü yerine getiriyoruz. Sizin Anayasa’dan bile haberiniz yok!” diye yükleniyor.
Oysa sayın Başbakan’ın dayanak yaptığı maddeler “devletten” bahsediyor, “hükümet” ve “belediyelerden” değil. Denebilir ki, “Hükümetler devletin icra organıdır”. İşte bizim söylediğimiz de bu. Hükümetler “partilerin” değil, “devletin icra organı” dır. Oysa belediyeler ve Başbakanlık eliyle yapılan yardımlar hükümetleri devletin değil partilerin icra organı olarak algılanması sonucunu doğurmaktadır ve asıl işte bu Anayasa’nın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez sosyal hukuk devlet ilkesinin göz göre göre, fiilen değiştirilmesidir.
Her kış döneminde ülke genelinde devlet imkânları ve devlet memurları kullanılarak belediyeler eliyle milyonlarca insana yardım yapılması devletin ve hükümetin partileştirilmesinin ta kendisidir.
İyi de, halkın bu yardımlara gerçekten ihtiyacı yok mu?
Elbette var. Öyleyse insanlar kışta kıyamette soğuktan donsun, açlıktan ölsün mü?
Hayır buna seyirci kalmak zulümdür ve hiçbir vicdan buna evet diyemez.
Öyleyse yapılması gereken halkımızın “Yaşlılık aylığı” diye bildiği 2022 sayılı yasayla yapılan ödemeler gibi, yardımın hükümet ve partiler eliyle değil, devlet eliyle gerçekleştirilmesidir.
2002 sayılı yasa ile.. 65 yaşını geçen muhtaç vatandaşlara bir maaş bağlanıyor. Bu maaştan doğudan batıya, kuzeyden güneye Türkiye’nin her noktasında yaşayan şartları uygun bütün vatandaşlar yararlanıyor dedikodusu da olmuyor. Vatandaş alırken rencide olmaz, bunu bana devletim veriyor der ve devletine dua eder. Kömür yardımı ve benzeri uygulamalarda devlet devreden çıkartılmış siyasi partiler devreye sokulmuştur.
Kömüre ihtiyacı olana kömür, hatta doğalgaza ihtiyacı olana doğalgaz yardımı, gıda ihtiyacı olana gıda yardımı yapılmalıdır. Gerçek ihtiyaç sahipleri 2022 sayılı yasa ile nasıl belirleniyorsa işte o usulle tespit edilmeli, muhtaç olanlara kömür ve gıda sertifikası verilmeli, muhtaç olanlar devletin verdiği bu sertifikayı devletin belli bölgelerde oluşturacağı ilgili birimlere sunmalı, o birimler de devlet adına, devletin taahhüdünü yerine getirmelidir. Eczanelerin hastalara ilaç verip kupür karşılığı parasını devletten tahsil etmesinde olduğu gibi sertifikalar muhtaç kişiye en yakın kömür satıcıları vasıtasıyla da değerlendirilebilir. Yani vatandaş seçimlerde kendisinden oy isteyecek belediye ve siyasi partilerle değil, emekli bir işçinin maaş alması gibi, devletle muhatap olmalıdır. Ahlâki ve hukuki olan budur.