Behiç Kılıç’ın ardından
Türk edebiyatında tarihi romanı sevdiren, genç nesillere milli bilinci veren Mustafa Necati Sepetçioğlu ile başlayan yaprak dökümümüz Behiç Kılıç’a kadar uzandı. Onu ilk özel televizyonlardan biri olan HBB’de tanıdım. Turgut Özal’ın gücünün zirvesinde olduğu günlerde ekranda Behiç Kılıç her akşam adeta canına okurcasına muhalefet ederdi. Tatlı sert üslubuyla Demirel’e de demediğini bırakmazdı. O dönemde ileri demokrasiye terfi etmediğimiz için Behiç Bey gibi muhalif yazarların evleri sabaha karşı polis tarafından basılmazdı.
***
Mesleğe Polis Adliye Muhabirliği ile başladığı için her daim gurur duyar, yeni nesil gazetecilerin sokakları tanımadığından tutunamayacaklarını belirtirdi. Haberin kokusunu binlerce kilometreden hisseder, bir tek fotoğrafla manşet çıkartırdı. Behiç Ağabey ile yazı işlerinde hiç çalışmadım. Yeniçağ’daki genel yayın yönetmenliği esnasında sadece telefonla görüşürdük. Onun Meydan’da, Akşam’da, Günaydın ve Star’da yöneticilik yaptığı dönemde attığı manşetler, yazdığı zehir zemberek yorumlar gündemi belirlerdi. Yeniçağ evi gibiydi. Birkaç ayrılıktan sonra sanki hiç gitmemiş gibi gelir yeniden yazılarına başlardı. Şeker hastalığı yüzünden bir ara ayakları kesilecekti. Kendi hastalığı ile dalga geçecek kadar cesurdu. Ozon tedavisi görüp ayaklarını kurtarmasına rağmen kalbi tekliyordu, böbrekleri iflas etmiş, tıpkı annem gibi haftada dört gün diyalize gidiyordu. Bunu da atlatır diye düşündüğümüz için toz konduramıyorduk. Halen yüreğimizi kanatan Mehmet Gül’ü, hafızamıza kazınan tebessümüyle İrfan Ülkü’yü unutamamışken yaprak dökümünün Behiç Kılıç’a uzanacağını aklımıza getiremedik.
***
Doğrusu huzursuzdu. Gazetecilerin tutuklanmasını hiç mi hiç sindiremiyordu. Rahatsızlığı yüzünden Silivri’deki duruşmaları takip edemiyordu. Elimden geldiği kadar Silivri’ye gidip geldiğim için arar vaziyeti bana sorardı. Diyarbakır izlenimlerimi merak eder, kenti avucunun içi gibi bildiği için nerede neyin yenilebileceğine kadar rehberlik yapmaya çalışırdı. En son seçim tahminlerim üzerine sohbet ettik. Benim kadar iyimser olmadığını biliyordum. Ama tespitlerinin bu denli isabetli olabileceğine yine de ihtimal vermemiştim. O haklı çıktı.
Haberciliğin mutfağından geldiği için AKP hükümetinin ancak yolsuzlukların üzerine gidilerek yıkılabileceğini savunuyordu. Muhalefet partilerini eleştirip yurdun dört bir yanında yolsuzlukları araştırma timlerinin kurulması gerektiğini vurgulamıştı. İstanbul’daki hasta yatağından Ankara’da olan bitenleri takip ediyor, bize de arazi vurguları ile ilgili duyumlarını ileterek üzerine gitmemizi öneriyordu.
***
Ankara’nın Kazan ilçesindeki arazi rantının son 9 yılda milyar dolara varan rantiyesinden bahsetmişti. Okul yerlerinin toplu konuta, tarım arazilerinin sanayi kuruluşlarına peşkeş çekilmesi ile ilgili dosyayı söylediğimde çok heyecanlanmıştı. Kibar, centilmen bir insandı. Güngörmüş bir İstanbul beyefendisiydi. Allah gani gani rahmet eylesin. Tesadüf değil ama tevafuk... Behiç Kılıç Silivri’deki aile mezarlığına defnedildi. Sağlığında aklı fikri Silivri’de hapis yatanlardaydı. Cansız bedeni onlara yakın oldu.
Nur içinde yatsın.