Bedelli yasasına gizlenen tuzak: PKK’ya genel af!
“Hükûmet terör örgütünün yolunu temizliyor”
Saat gece yarısını çoktan geçmiş, MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık can hıraş sesini duyurmaya çalışıyor:
“Neye oy verdiğinizi biliniz!”
“Elinizi vicdanınıza koyun” diyor; “İlave bir metinle, haklarında terör örgütü üyeliğinden dolayı adli merciler tarafından soruşturma ve kovuşturma açılanları hariç tutalım!..”
Ekliyor;
“Şahsen başvurma şartı getirelim, aksi takdirde, avukat gidecek, TC kimliği verecek, parayı da yatıracak, teskereyi alacak!”
Kim adına?
Kim bilir, belki de Kandil’de Mehmetçiğe pusu kursun diye besiye çekilen teröristlerden biri adına!
Bu denli önemli bir tehdit karşısında, muhalefetin ortaya koyduğu “çözüm önerisine” iktidar partisi sıralarından el cevap: “Horrrrrr.....”
***
Aynen Mehmet Tezkan’ın dünkü Milliyet’te yazdığı gibi işliyor sistem: Genel kurul görüşmelerine formalite gözüyle bakılıyor, eller kalkıyor-iniyor ve en kritik düzenlemeler bile paldır küldür geçiveriyor!
Nitekim muhafet partileri ne zaman görüşülmekte olan bir yasa tasarısına dair değişiklik önergesi verse, istisnasız tekerrür eden sahne şöyle:
-Komisyon önergeye katılıyor mu?
-Katılmıyoruz.
-Hükûmet katılıyor mu?
- Katılmıyoruz.
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler? Kabul etmeyenler? Önerge kabul edilmemiştir.
***
Önceki gün MHP Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu aradı. “Bedelli” görüşmeleri sırasında iki değişiklik önergesi verdiklerini ve ikisinin de reddedildiğini, alt komisyon oluşturulması yönündeki taleplerinin geri çevrildiğini, tasarının içine gizlenen “PKK affı” konusundaki ısrarlı uyarılarının da hükümet tarafından duymazdan gelindiğini anlattı.
Ne affı mı?
Doğru ya, görüşmeler sabah 05.14’e kadar uzayınca, milletvekilleriyle beraber, gazeteci arkadaşlar da uykuya daldığından, o gece, o salonda ne olup bittiğinden -tam olarak- haberiniz olamadı tabii!
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın her biri kötü birer şaka gibi olan “Genelkurmay evet dese ne olur, demese ne olur”, “Alnında yazıyor mu PKK’lı olduğu?”, “Müneccim olan var mı?” türü “ileri demokrasi incileri”nin gölgesinde kalan gecenin bedelini umarım hep birlikte ödemek durumunda kalmayız ama... Türkoğlu kaygılarında haklıysa bu pek de mümkün değil gibi.
***
“İçinde gizli bir tuzak” barındırıyor diyen Türkoğlu’na göre tasarı “Teröristlere af niteliği taşıyor.”
Tasarıda yer alan “Bu madde hükümlerinden yararlanan yükümlüler hakkında saklı, yoklama kaçağı ve bakayadan dolayı idari ve adli soruşturma ve kovuşturma yapılmaz. Başlatılmış olanlar sona erdirilir” maddesinin “PKK açılımının önemli bir enstrümanı olarak planlandığını” savunan Türkoğlu, “Terör örgütü mensuplarının askerliklerini Kandil’de, Mahmur’da, Haftanin’de, Hakurk ve Zagros’ta yapabilmelerinin önünü açılıyor. Avrupa’da yaşayan terör örgütü militanlarının kışla yerine PKK derneklerinde bölücü nutuklar atarak tezkere almalarına imkan tanınıyor. PKK’lı, Hizbullahçı veya diğer terör örgütlerinden askerlik yapmadığı için vatandaşlıktan çıkarılanların cezaevlerinde yatan teröristlerin siyaset dâhil birçok kamu görevine seçilebilmelerinin, hatta atanabilmelerinin önü açılıyor.” diyor.
Şöyle ki; “Abdullah Öcalan’ın asker kaçağı olarak aldığı mahkûmiyet bütün sonuçlarıyla ortadan kalkıyor.
Parayı verip tezkere alan ve hâlen dağda olan, hatta cezaevinde olup yargılaması devam eden teröristler (yurt dışına çıkan Hizbullahçılar dahil) milletvekili seçilip TBMM’de görev yapabilme hakkı kazanıyor.”
Nasıl mı?
Yasanın, “bundan önce her ne sebeple olursa olsun bedelli ya da dövizle askerlik hakkını kaybetmiş, yani yirmi bir günlük temel askerliğini yapmak üzere Türkiye’ye gelememiş, gelmişse bile yakalanıp cezaevine konmuş, mahkûm olmuş, vatandaşlıktan çıkarılmış herkesi kapsama alıyor olması” sayesinde!
***
“Hükûmet namuslu ve masum vatandaşlarımızı bahane ederek terör örgütünün yolunu temizlemektedir” diyen MHP Osmaniye Milletvekili bu konudaki endişelerinde yalnız değil. Nitekim sabaha kadar süren görüşmeler sırasında, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, -benim TBMM tutanaklarında sayabildiğim kadarıyla- üç defa soruyor Milli Savunma Bakanı’na: “Terör örgütü mahkûmu olanlar ve kurşun sıkanları faydalandırıyor musunuz?”
O akıllara zarar cevap geliyor: “Alnında mı yazıyor PKK’lı olduğu!”
***
Bu mantıkla gidersek, “PKK’lı olmadıkları” da alınlarında yazmadığına göre, AKP muhalefetin uyarılarına kulak verseydi de -bir tür emniyet sübabı olarak- ;
1- 1999’da olduğu gibi “askerlik şubelerine şahsen başvuru” şartı getiriseydi;
2- “Terör suçundan hüküm giyenler hariç olmak üzere” ibaresi ekleseydi...
Ne kaybederdi?
Kaçırdı sonunda
Hiç utanmadan, “Balbay’ı kurtarmak için de öncelikle “hele bir tutukluluğunu kaldırtalım, gerisi kolay” kurnazlığı yürütülüyor... Bunun yolu da, Balbay’ın “sırf gazetecilik yaptığı için, fikirlerinden dolayı” içeride olduğu “yalanını” elden geldiğince yaymak... Bunlar serbest bırakılırlarsa “delilleri karartmaları” tehlikesi elbette yok ama “kaçma” ihtimalleri fazlasıyla var.” yazan zat;
İnsanların 24 saatlerinin teknik takip altına alındığı, -okuyucularımızdan çok özür diliyorum ama bu satırların muhatabının anlayacağı dilden konuşmak gerekirse- Bekir Coşkun’un ifadesiyle insanların günde kaç kere “yellendiği”nin bile fişlendiği, 814.578 km2’lik bir “BBG evi”ne hapsedildiğimiz ortamda, “bu sistemin kurucuları istemediği sürece” bir Allah’ın kulunun -buna çalışsa bile- kaçabileceğine sen kendin inanıyor musun Allah aşkına!
Milletvekilleri ruh sağlığı taramasından geçirilsin!..
Sonunda bu da oldu.. İstiklal Savaşı’nın da büyük bir yalan olduğu ortaya çıktı! Yunanlılarla savaşmamışız...
Şehit falan da vermemişiz. Hepsi kurmaca imiş...
TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nda konuşan AKP Ordu milletvekili İhsan Şener şöyle diyor:
“Yunan tarihinde bir Ege savaşı yok. Bunu biliyor musunuz? Yunan tarihinde Ege’de Türklerle bir savaş yok. Biz milli güvenlik akademisinde oralardaki şehitlikleri dolaştık. Bütün şehitlikler temsili. O zamanki İngiliz sefirinin telgrafları var, İngiltere’ye çektiği telgraflar. Bunlar bütünleştiği zaman tartışacağımız şeyler çıkıyor.”
Bu sözlere bizzat tanık olan Prof. Ümit Özdağ, Yeniçağ’daki sütununda yazdı. Dr. Şener’e Yunan kaynaklarına dayanılarak yazılan “Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu Harekatı” (İstanbul 2010) adlı 570 sayfalık kitabı önerdi... TBMM üyeleri bir de ruhsal sağlık taramasından geçirilse iyi olmaz mı?
Melih Aşık / Milliyet
Balyoz savcıları hakkında “delilleri sakladıkları” gerekçesiyle soruşturma başlatılmış. Delilleri niye sakladılar acaba? İnandırıcı bulmadıkları için mi?
Haldun Ertem
Türkiye’yi adaletten yana özürlü ve eksikli duruma düşüren sebepleri, iktidar çoğunluğunun geçmişe dönük öc alma duygusu üretti.
Güngör Mengi / Vatan
Bir kobay atasözü der ki...
Libyalı.
Suriye plakalı.
Kabak gibi yani.
Halbuki...
Kobay atasözüdür.
Peynir büyük, mesafe kısaysa, üstüne atlamadan önce huylanacaksın!
30 Kasım 2010
Wikileaks’in internet sitesinde 10state15856 kod numarasıyla bir belge yayınlandı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ABD Ankara Büyükelçiliği’ne gönderdiği, gizli ibareli kriptoydu. İsimleri tek tek belirtilen Türk şirketlerinin İran’a MKE yapımı tabanca ve el bombası satmak, karşılığında plastik patlayıcı almak için pazarlık yaptığı anlatılıyor... Türk Hükümeti’ni bilgilendirin, derhal soruşturma açsın, satışı engellesin deniyordu. Hükümetimiz, Türkiye’yle alakalı 8 bin belgeye dedikodu deyip, cevap bile vermezken... Her nedense bu belgeyi fena halde ciddiye aldı. Milli Savunma Bakanlığımız, acilen açıklama yaparak, kesinlikle doğru değil dedi.
Amerikalılar, söz konusu kriptoda adı geçen şirketlerin faaliyet merkezi olarak İstanbul’da nereyi adres gösteriyordu?
Fatih Mercan Yokuşu’nu.
30 Kasım 2011
Tam bir sene sonra... Libyalı.
Suriye plakalı.
Göstere göstere taşıdığı pompalı’yı nereden satın aldığı ortaya çıktı?
Mercan Yokuşu’ndan!
Hani şu Fatih’teki!
Mobeselerle ahalinin vesikalığını saniye saniye kaydederlerken, Libyalı’nın fotoğrafını taaa Bursa’da öğretmenlik yapan Amerikalı turistin çekmesi ve olay yerine koşan gazetecilere elden servis etmesi tesadüfüne hiç girmeyeceğim... Libyalı’nın taksiyle geldiği tespit edildiği halde, İçişleri Bakanımızın, nerden duyduysa, zart diye Suriye plakasından bahsetmesine değinmeyeceğim... Daha bi kaç gün önce, bizim polisler Libya’nın Ankara Elçiliği’nde toprağa gömülmüş tabancaları eliyle koymuş gibi bulurken, İstanbul’un göbeğinde Libyalı’ya şakır şakır pompalı satanları neden görmediğine de kafa yormayacağım.
Çünkü.
Türkiye’ye kobay muamelesi yapan arkadaşlar açıkça demek istiyor ki...
İşi yokuş’a sürmeyin!
Yılmaz Özdil / Hürriyet
Adını yazın bir kenara
Time dergisi “Dünyada Yılın Adamı”nı seçmek için internet ortamında bir anket başlattı. Bildiğiniz gibi Başbakan da AKP’lilerin organize oylarıyla bu ankette açık ara önde gidiyor. İşte bundan rahatsızlık duyan bazı kişiler, yine internet ortamında organize olmuşlar ve karşı bir kampanya başlatmışlar...
Sen misin başlatan?
Sabah’ın yazarlarından Ersin Ramoğlu, bu kişilerden “Puştlar”, “Hainler”, “Utanmazlar”, “Densizler”, “İhanet Çetesi” olarak söz etmiş... Sonra da sormuş: “Bir yerinize mi battı?” Ben bu üslubu bir yerden hatırlıyorum da... Acaba nereden?
Bu arkadaşlar demokrasi konusunda atıp tutarlar; ama kendileri gibi düşünmeyenleri de anında “hain” ilan ediverirler... Sevgili AKP’li seçmenler; Ersin Ramoğlu’nun adını yazın bir kenara...
Göreceksiniz; dört yıl sonra vekiliniz olacak!
Mustafa Mutlu / Vatan
İki yazı arasındaki 1 fark
30 Kasım 2011:
Aleviler, Cumhuriyet elitleri tarafından yok sayılmıştır (...) asimilasyon politikalarıyla bitirilmek istenmişlerdir... Hüseyin Gülerce Zaman
2 Aralık 2011:
Osmanlı dönemi de dâhil, Cumhuriyet döneminde de Aleviler eziyet gördü, korkutuldu, sindirildi.
Hüseyin Gülerce / Zaman