Bedelini yine masumlar öder!

Tayyip Erdoğan onur konuğu olarak çağrıldığı TÜSİAD’da, “Amerikan medyasında, Avrupa medyasında 3 tane yalan haber çıktı diye bu ülkenin itibarı zedelenmez. Biz onların ne yapmaya çalıştıklarını çok iyi biliyoruz” diyor. Böyle büyük laflar duyduğumda beni acaba şimdi ne taviz verilecek endişesi sarıyor.

İsrail’e “van minüt” dedikten sonra İsrail ile ticari ilişkilerimiz zirveye çıkmıştı. Fakat Gazze’ye bir daha adım atamadı. Esad’a ağır laflar etti, jetimiz düşürüldü Reyhanlı saldırılarında 53 vatandaşımız öldürüldü! Eskiden arada döşenmiş mayınların gidip üstüne basmazsan ilişkilerde sorun yoktu! Bugün büyükelçilik kapatıp savaş pozisyonu aldık! Tarafların parmağı, birbirine karşılıklı kilitlemiş füzelerin ateşleme düğmesi üstünde...
Irak’ta Maliki’ye kafa tutup Barzani ile masaya oturmuştu. İngiltere ortaklığıyla birlikte petrol pazarlayacaktık. ABD, “Bağdat ile çalış” dediği halde, Türkiye’ye güvenip, duymazlıktan gelen Barzani, IŞİD belası Erbil’e dayanınca öyle korktu ki yardım için aradığı Washington telefonu açınca heyecandan gözyaşlarını tutamadı. Türkiye’nin ipiyle kuyudan petrol çıkaramayacağını maalesef görmüş sırtını yeniden ABD ve İsrail’e dayamıştı. Hatta İran’dan bile yardım alırdı ama Türkiye... Bölgede tek stratejik dostumuz Katar vardı, ABD düdüğü öttürünce o da hizaya girdi ve IŞİD’e operasyon yapacakların yanında tavrını belirledi.
Hangi ülke uluslararası sorunlarda Türkiye kadar yalnız kalıyor! NATO ittifakının AB müzakerelerinin frenleyici etkisi olmasa çoktan başımızı belaya girmiş, muhtemelen Irak ya da Suriye coğrafyasındaki bir bataklığa saplanmıştık!
Erdoğan, hızını alamıyor ve döktürüyor: “Bizi kıyasıya eleştirenlerin ananas meselesinde ağızlarından bir söz çıkmadı. Her türlü hakareti yapanların, tespih meselesinde, rafineri meselesinde ağızlarını bıçak açmadı. Yargıda tehditler, şantajlar, en iğrenç hukuksuzlar ortaya çıkarken kimse çıkıp da bunları eleştirmedi.”
Erdoğan konuştukça ben sinirimden acı acı gülüyorum. Bu kadar içi boş iddialara dayalı tuhaf konuşmalarının çağdaş dünyada Türkiye’yi acınacak derecede komik duruma düşürdüğünü bilmiyor mu? Danışmanları görmüyor mu? En üzücü olan ise yanında onu uyaracak, kendini de ülkeyi de acınası bir duruma düşürdüğünü söylemeye cesaret edecek kimsenin bulunmaması...
Falanın filana tespih hediye etmesini kim umursar? Uluslararası güçler kendi enerji koridorları riske girdiği, çıkarları zarar gördüğü zaman karışır, hatta gelir doğrudan müdahale eder ve sen de öyle bakar kalırsın!
İşinize geldiği zaman ABD ile güçlü dost, model ortağı, stratejik müttefik işinize gelmediği zaman hükümeti yıkmaya çalışan gizli düşman! Dış politikaya yönelik hamasi nutuklar akıllı bir stratejinin parçası olarak kullanılırsa faydalı olabilir! Hem ülke insanı hem de Türkiye’den destek bekleyen soydaş ve kardeş toplumların ümitlerini diri tutar, farkındalık oluşturur! Ancak hamasetin sadece bir edebiyattan ibaret olduğu, gücünüzü yansıtmadığı bir kez anlaşılırsa artık kimse sizi bir daha ciddiye almaz!
Hükümetler onlarca yıl bu yalanlarla vatandaşını kandırdı. Bunlar “gazeteci değil ajan” dedikten sonra bu sözün karşılığı gidip o medya kuruluşuna demeç vermek, yahut ilan vermek olmamalıydı! Sahnede atıp tutanlar perde arkasında farklı sözleşmelere imzalar attı. Her hamasi konuşmasının bedelini bölge insanı ağır ödedi.
Erdoğan, bu yıl başında, Japonya’da Türkiye’nin küresel güç hedefinin olmadığı hatta bölgesel güç olmaktan da vaz geçtiğini ilan ettiğinde dış politika manevrasıdır diye düşünmüştüm! Fakat bu sözleri güçlü devletlerin yanısıra terörist gruplar bile not etmiş! Baksanız ya Türkiye’yi kale alan ne bir ülke ne de herhangi bir örgüt kaldı. Aksine PKK artık silah bırakmayacağını açıklarken IŞİD rehineler için gönderilen fidye paralarının üstüne yatıyor üstüne üstlük rehineleri canlı kalkan olarak kullanıyor! Yazık, bedelini yine masumlar ödeyecek!

Yazarın Diğer Yazıları