Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Bedel - rüşvet - baraj

Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde ortaya atılan bedelli askerlik konusu seçim sonrasında askıya alınmıştı. Erdoğan, 19 Kasım’da “Birileri çıkıp zaman zaman bu işi kaşıyorlar. Bunlar doğru yaklaşım tarzı değil. Burada TSK’nın kaaatini bir kenara koymak mümkün değil. Cumhurbaşkanı olarak ben de bu olayın artı ve eksilerini ilgili mercilerle değerlendirerek karar vermek zorundayım. Sırtımızda ağır bir küfe var” demişti. Ardından 30 Ağustos resepsiyonunda Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, bedelli askerlik konusunun gündemlerinde olmadığını beyan etmişti. Askerlerden bu konuda birifing alan Başbakan Davudoğlu da bir kaç gün öncesine kadar, “Fakir çocuğunun askerlik yapması, zengin çocuğunun bedel ödeyerek askerlik yapması olmaz” demişti. Ama küfeyi sırtlama görevi Davudoğlu’na verildi. Bu ülke de gerçekten balık hafızalı güruh var. Ama okur-yazar oranı da küçümsenmemeli. Hadi anladık “askeri vesayet” tezgahı ile askerin görüşlerine itibar etmiyorsunuz. Ama icranın başı anayasaya göre Başbakanlık makamı değil mi? “Burası Türkiye” diyerek işin kolayına kaçmanın da anlamı yok. Davudoğlu’nun yönetmediği açık ta Kaçaksaraydaki Erdoğan’ın da yönettiğinden şüpheliyim. O halde Türkiye’yi ziyaret eden son üç kişiye göz atalım. Birincisi, “Erdoğan’dan asla özür dilemedim” meydanını okuyan ABD Başkan Yardımcısı John Biden. İkincisi Katoliklerin ruhani lideri Papa.. Üçüncüsü Rusya Devlet Başkanı Putin.. Atlantik-Avrasya çemberleri arasındaki kesişmede AKP nin son olarak nereye kaymak zorunda kaldığını tartışmaya açarsak, Atlantikçilerin bu işe razı olmayacağınında altını çizmek durumundayız. “Türkiye’nin tek ihraç maddesi askeridir” diye açı açık konuşan ABD’nin ve dolayısıyla Atlantikçilerin dahli olduğuna inanmak güç. Yaklaşık 700 bin kişinin faydalanacağı bedelli rezaletinden 15 tirilyon bekleniyor. Bu para ile borç ödemelerinin yüzde onunun karşılamak bile imkansız. Olsa olsa aspirin tedavisine yarar. Öyle ise Erdoğan’ın köşke sığınmasıyla AKP nin kaybettiği oyları tutma telaşı olabilir mi? Gelelim satır aralarındaki Atlantikçilerle diğer tarafın çemberlerindeki seçim barajı kesişmelerine. Anayasa Mahkemesi 30 yıldır uygulanan yüzde onluk seçim barajını “hak ihlali” olarak görürse ne olur? sorusuna her kafadan farklı sesler çıkıyor. Barajın üçe, beşe inmesi durumuyla ilgili yorumlar da gündemi değiştirmeye yöneliktir. Baraj her haliyle en fazla oy alan partiye yarar. Yani AKP’nin avantajıdır. Ki bu konuda Erdoğan, “Egemenlik Anayasa Mahkemesinin değildir” restini çekti. Bu arada kamuoyunda “umut” yeşeriyor. Küçük partilen ittifak arayışı yerine bir kaç ilden milletvekili çıkarma hesaplarına kapılıverdi. Oysa kazın ayağı hiç te öyle değil. “D’Hont” sistemi denilen kurala göre iktidar partisi her daim avantajlı. Son 2011 seçimlerinde CHP’nin 200 ile 2000 oy yüzünden kaybettiği milletvekili sayısını bilen var mı? Hadi ben söyleyim tam 47 milletvekili kaybetti CHP.. Ya MHP nin durumu? MHP de ise 500 ile 5000 oy eksikliği yüzünden kazanılamayan vekil sayısı 21.. Toplam 68 ediyor. Bu rakam elbette AKP nin hanesinden düşülecekti. Erdoğan’ın fiilen yürüttüğü başkanlık sistemine geçiş için hedeflenen vekil sayısı 330.. Buna ulaşılırsa Davudoğlu yok.. 276 nın altına düşmesinde de Davudoğlu yok.. Bütün bu tartışmalara rağmen barajın indirilme beklentilerinden sonuç çıkacağına inanmıyorum. Bu umutla ittifaklar oluşturarak AKP’den kurtulma çalışmalarının sekteye uğrayacağı kanaati taşıyorum. Zira Anaya Mahkemesi “hak ihlali” dese bile meclisten gece yarısı bir yasa çıkarılır. Kanuna göre sonraki seçimde uygulanır. Sonuçta AKP faüşizminin dayatması oluşur. Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinden ders çıkarılmış değil. Sandığa gitmeyen 16 milyon vatandaşı oy kullanmaya ikna edebilmek için aday faktörü önemlidir. En azından CHP ve MHP kendi tabanlarının küskünlerine oy kullanmasını sağlayabilmek amacıyla listeleri titizlikle hazırlamalıdır. Adı ittifak, seçim işbirliği ne olursa olsun AKP den kurtulmak ve hesap sorabilmek için her türlü formül uygulaya konmalıdır. Duruma göre eksen kayması yaşayan ve bunun bedelini ağır ödeyen Türkiye’nin başka çıkış yolu yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları