Bebek'ten Washington'a uzun ince bir yol gider!..

Brooking Enstitüsü Türkiye Uzmanı-CIA ajanı Parris, önce Bebek ittifakından müttefiki olan Cengiz Çandar’ı, sonra Erdoğan’ı ağırladı.

Yol uzun; İstanbul’dan başlıyor, İran, Irak, İsrail... Ortadoğu ve Kafkaslar’da aktarma yapıyor. ’Altı köşeli’ bir zikzaktan sonra Washıngton’a varıyor! Yol ince; seçilmişler dışında kimseye geçit vermiyor!
O seçilmişlerden bir tanesi; Cengiz Çandar! Radikal’deki köşesinde Başbakan Erdoğan’ın Brooking Enstitüsü ziyaretini değerlendirdi.
Başbakan’ın karşısında ’köy kahvesinde şekerleme yapar gibi’ gerinen, ABD’nin Türkiye eski Büyükelçisi, CIA ajanı Mark Parris Çandar’ın eski dostlarından olduğu için bu ziyaretin analizi ilk ona yakışırdı tabii. Çandar, Erdoğan’dan 10 gün kadar önce ‘geçerken uğradığı’ Brooking’de Parris ile buluşmuş, hatta Parris Erdoğan’ın ziyaretini Çandar’dan öğrenmiş. Filistin kamplarında eğitilmiş eski Maocu ile Filistin’in sosyo-psikolojik ‘imar ihalesi’ni alan CIA’nın kıdemli ajanı sadece eski günleri yad etmemişlerdir herhalde. Gelecek güzel günler şerefine de kadeh kaldırmışlardır! Bir ihtimal Bebek’te yaptıkları gibi!

O yemek hala karanlıkta
Üç yıl geçti. 18 Şubat 2005’te Bebek’teki İtalyan lokantasında Sönmez Köksal, Hasan Cemal, Cem Duna, Can Paker, Cengiz Çandar ve Mark Parris’i neyin biraraya getirdiği hala açıklanamıyor. Sadece Yeniçağ’ın yayınladığı bu fotoğraf sanki veba mikrobu taşıyor. Hiçbir gazete sayfasına alamadı. En gözünü budaktan sakınmaz yazarlar bile, bu fotoğrafa ’pimi çekilmiş el bombası’ muamelesi yaptı; yaklaşmadı. Oysa sadece katılımcıları bile yemeği haber yapmaya değerdi: Sönmez Köksal eski MİT Müsteşarı... Cem Duna eski TRT Genel Müdürü... Hasan Cemal Sıhhıye Orduevi’ne bomba atılmasını planlayan eski terörist...
Can Paker, 2 milyon dolarlık Soros fonunu kapan TESEV’in Başkanı. TESEV Atatürk, Ordu, Üniter Devlet gibi “tabu!”ları yıkıcı raporlar yayınlıyor. Paker, Ukrayna’daki Turuncu Devrim ve Gürcistan’daki Kadife Devrim ile anılan ünlü borsa spekülatörünün yakın dostu! Paker Soros’dan fonlanan Helsinki Yurttaşlar Derneği, Türk Demokrasi Vakfı, Tarih Vakfı, Liberal Düşünce Topluluğu, BiaNET, AÇEV, Umut Vakfı gibi kurumlarla dirsek temasını koparmıyor, ‘misyondaşları’yla birlikte etki yaratabileceği ortamları kaçırmıyor. Son görüldüğü yer, Nursuna Hanım’ın Yeni Hayat’ta ki evi! Destek verdiği Ermeni Konferansı, Kürt Konferansı, Nevruz Bildirisi, Kürt Aydınları Bildirisi gibi etkinlikler ile Erdoğan’ın Brooking Enstitüsü mensuplarını ikna edemediği konular kesişiyor.

Mimari deha Parris
Parris’in kankası Çandar’ın aktardığına göre “Brookings’de kürsüde yanında sıralananlar ve karşısında dinleyenlerin çok önemli bölümü, Erdoğan’ın 22 Temmuz 2007’den itibaren ”oyununu kötü oynadığı“ kanısındalar ve özellikle Kürt sorununa yaklaşımının hayal kırıklığı konusu olduğunu düşünüyorlar. Tayyip Erdoğan’dan ”demokratik performans“ bekliyorlar.”
Cengiz Çandar, eski Maocu yeni liberal... Neo-conların tercüme memurlarından... Bir dönem Erdoğan’ın uçağından ayağı yere değmiyordu. Başbakan’ın, ordu gibi bir ‘tabu’ya yaklaşmasından sonra ‘gül koklayarak’ teselli aradı.
Mark Parris, 1997-2000 arasında ABD’nin Türkiye büyükelçisiydi. Amerikan Dış İşleri Bakanlığı’nda danışmanlık yaptı. Sivil darbe mimarisinin dehalarından olduğu biliniyor. Parris’in ‘eserleri’ görev yaptığı Sovyetler(eski), İsrail gibi ülkelerde görülebilir. Ama ‘ünlü mimar’ın daha tamamlanmadan başyapıtlar arasına sokmaya çalıştığı eseri Türkiye...

Gelin hamamı mı?
Çandar Brooking’in ‘Demokratların kalesi’ olduğunu ve daha önce Türk Başbakanları’ndan rağbet görmediğini söylüyor. Parris’in 90’lı yıllardan itibaren Türkiye’nin Ortadoğu ve Orta Asya’da “Ilımlı İslam”dan yana tavır almasını savunduğu, BOP’un eşbaşkanı olmakla övünen Erdoğan’ın partisinin kapatılmaması için tehditler savurduğu hatırlanırsa, ‘Obama kadrosunun üsssü’nde de Türkiye için kaynayan kazan ‘Neo-con’larınkinden farklı değil! Brooking ziyareti, işbirlikçi kalemlerin gözünde Erdoğan’ı yeniden yükselen değer yapmaya başladı bile... Olmaz ama, kadrosunu gözümün önüne getirince diyorum ki, Yeni Hayat’taki acaba aslında bir gelin hamamı organizasyonu muydu? Zaten Çandar da, Erdoğan’ın Brookings’de görücüye çıktığını söylemiyor mu? Başbakan’ın CIA ajanı karşısındaki tavrında bir ‘güzel yemek yaparım, el işi bilirim, hamaratımdır...’ edası vardı hani... Bakalım Bebek İttifakı’nın diğer kuvvet komutanları, Çandar’ın köşesinden aldıkları sinyallere göre ne gibi açılımlar yapacaklar?

Erdoğan, gizemli Bebek yemeğinin baş konuğu Mark Parris’e uzun uzun Türkiye’yi şikayet etti. Ancak bu tavrı Brookings’in ‘Obamacı’ üyelerini iknaya yetmedi... Çandar’ın yakın dostlarından edindiği intibaya göre, Erdoğan’dan Kürt politikasında “demokratik bir performans” bekleniyor!

+++++

Kıyak akreditasyon
Yedi gazeteciye akreditasyon vermediği için tepki çeken Başbakanlık Basın Merkezi’nin Sarı Basın Kartı alma hakları olmayan 5 TRT çalışanını akredite ettiği ortaya çıktı.
Başbakanlık’ın, TRT adına akredite ettiği, ancak “Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün Basın Kartı Yönetmeliği uyarınca TRT’deki mevcut statülerinde sarı basın kartı alma hakkı olmayan” isimler şöyle:
Gökhan Kulaş: Cihan Haber Ajansı’nda muhabir olarak görev yaparken TRT’ye geçti. TRT’de “sözleşmeli personel” statüsünde muhabir olarak çalışıyor.
Ertan Ömeroğlu: Kanal 7’de muhabir olarak çalışırken Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Özel Kalem Müdürlüğü’nden memuriyete geçti. MEB’den yatay geçiş ile TRT Genel Müdürlüğü’ne uzman olarak alındı. Şu an TRT’de “araştırmacı” statüsünde bulunuyor, ancak muhabir olarak görev yapıyor.
Hasan Basri Erden: Cihan Haber Ajansı muhabiri iken TRT’ye önce sözleşmeli muhabir olarak geçti. Sonra istisnai memuriyet statüsünde “mütercim spiker” olarak TRT’nin kadrolu personeli oldu.
Faruk Ayaz ve Mustafa Tunç: Her ikisi de Kanal 24’te kameraman iken TRT’ye geçti. TRT’de “sözleşmeli personel” statüsünde kameraman olarak çalışıyor.
Yönetmeliğe göre, TRT’de görev yapsalar dahi “sözleşmeli”, “araştırmacı” ve “mütercim spiker” statüsündeki personel, sarı basın kartı alamıyor.
Başbakanlık’ın aksine TBMM ise aynı statüde olan ve TRT tarafından parlamento muhabiri olarak görevlendirilen Nuri Coşar’ın akreditasyonunu kabul etmedi. TBMM, Coşar’ın parlamento muhabiri olarak görev yapamayacağını TRT’ye bildirdi. Bunun üzerine TRT, Coşar’ı geri çekti. Coşar, TRT’de sözleşmeli personel olarak göreve başlamadan önce Cihan Haber Ajansı muhabiriydi.
Yıldız Yazıcıoğlu/ Milliyet

+++++

Çözen
ödüle hak kazanıyor

Bir süredir birinci sayfa ile üçüncü sayfayı karıştırdığından şüphelendiğimiz Hürriyet, dün de ’haftasonu diye olmalı’ bulmaca ekiyle manşetini karıştırmış...
60 yıllık gazetenin manşet altına verdiği alt başlığı defalarca okuduk ama ipucu olarak koydukları resim de olmasa neyin haberini yaptıklarını anlamamız mümkün olmayacaktı!
Bence Hürriyet gazetesinin bundan sonraki ilk promosyonu, yazdıkları haberi çözene büyük ödül biçiminde olsun!

+++++

Yazarın Diğer Yazıları