'Bebek ittifakı'nın ödü patlıyor

Sınırlarımızın bütünlüğüne yeğleyecek kadar değer verdiğiniz ne var bu Kuzey Irak’ta? Dostlarınız, akrabalarınız, iş ortaklarınız, müttefikleriniz mi?

Bu topraklara aidiyet duygusunu kaybetmemiş gazeteciler terörle mücadele, vatan savunması, şehitlerin intikamı... tümü için aynı yolu yürümek gerektiği söylerken bazıları ABD’nin Ortadoğu Bülteni yazan hükümet sözcüleri gibi davranıyor. TSK Kuzey Irak’a girecek diye ödleri patlıyor.
Eser Karakaş ’bile’ (kendisi DTP’ye tepki gösteren bir yerel gazeteciyi PKK’nın müttefiki ilan ettiği için ölçü sayılır) “kültürel haklar” ayrı, “terör” ayrı başlıktır noktasına gelmiş. “Askere havan topuyla saldıranlara cevap elbette askeri yolla verilecektir” diyor.
Beş kıtada, yüzlerce ülkenin binlerce gazetesi Türkiye’nin tahammülünü hayretle izliyor...
Bu ortamda bizim CIA ajanlarıyla “special”i “sır ve giz” olan yemeklerin müdavimi Bebek takımı “duygusal patlamalara boyun eğmeyen” yazılarıyla tehlikeli sulara kurbağalama dalıyor.
’İyi yetiştirilmiş’ şahıslar acı, sevinç, coşku, öfke... gibi hissi tavırlardan etkilenmemeyi illa ki öğrenmişlerdir. Onların her satırları belli bir plan dahilinde, nihai hedeften sapmadan yazılır.
Barzani’nin mesajlarını Türkiye’ye taşıyan Hasan Cemal Milliyet’te “Tankla topla girdik ve bütün Kuzey Irak’ı işgal ettik. Bütün Kuzey Irak’ın işgaliyle PKK konusunda her şey yerle bir edildi. Kuzey Irak’a girmekle kalmadık, Barzani’yle Talabani’nin devletleşme sürecine son noktayı koyduk. Sınırlarımız içinde PKK’ya teslim bayrağı çektirdik. PKK ve terörünü bitirdik. Kürt sorunu biter mi?” diye sorar...
Tezkere karşıtı Cengiz Çandar Radikal’de diğer fitili ateşleyip AKP’yi işkillendirir: “Aktütün saldırısının tetikleyeceği askerî harekâtlar yoluyla ”Kürt sorunu“na ilişkin bir gerilim ve çatışma sürecinin içine girilmesi, Ak Parti’yi Güneydoğu’da ”Kürt milliyetçiliği“ üzerinden siyaset yapan rakipleri karşısında zora sokacak ve seçim hesaplarını yıpratacaktır.”
Çandar Radikal’de yeni sayılır ya, işi şansa bırakmamak için baş köşeden primat AB sopasını gösterir: “Hükümet kendi bekasını büyük ölçüde Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefinin gözetilmesine bağlamış, zaten o yüzden güç bela olağanüstü hal rejimine son verilmiş. İşte şimdi en zor sınavlarından birine daha giriyor AKP hükümeti: Olağanüstü hal rejimine geri dönüş anlamına gelen yasa değişikliği taleplerini ne yapacak hükümet? ”
Bebek yemeğinin hayatındaki yeri ‘kedinin uzanamadığı ciğere mundar demesi’ misali olan Fehmi Amca da, artık fetva makamına dönüşen Yenişafak’ta “Terörist başını idam edin, terör biter” tespitinden “Asker Irak’a girsin ve kalsın” talebine kadar dillendirilmeyen hiçbir tedbir kalmadı; çoğu demokratik bir hukuk devletinde herkesin saygı göstermesi gereken temel kuralları çiğnemeyi öngörüyor bu talep ve tekliflerin... “ der.
Psikolojik harp böyle bir şey... Asya içlerinde kaybolan İskender’den ders aldığını düşündüğüm emperyalizm, fillere kılıç çekmek yerine, etki ajanlarıyla milli direnç noktalarına aşırı dozda yanlış-çarpık-hastalıklı-uyuşturucu bilgi yüklemesi yapmayı tercih ediyor.
Derin hesaba kafası çalışmayan acemi bir gazeteci de, Bebek’te ketumlukları tutanlara düz bir mantıkla ancak şunu sorabiliyor; Ya Hasan Cemal, bir bombacının ‘savaşa hayır’ nağmesi saçma olmuyor mu?
Ya Cengiz Çandar, Filistin’de dere şırıltıları, misk kokuları ve kuş sesleri arasında musiki eğitimi mi verdiler sana?
Türk Milleti’nin terörle mücadelede teröristlerden akıl alacağına inanıyor musunuz gerçekten?


Hasan Cemal ve Cengiz Çandar, 18 Şubat 2005’te Bebek’teki İtalyan Lokantası’nda CIA Ajanı/ Büyükelçi Mark Parris, Eric Edelmann, darbeci Soros’tan 2 milyon dolar alan Can Paker, MİT Müsteşarı Sönmez Köksal ve Cem Duna ile gizli yemek yemişti.


+++++++


Kararlılık mesajı çıktı ya daha ne istiyorsunuz?
Son 5-6 yılda... PKK’lı mı tıktık içeri? Subay-astsubay mı?
Eli silahlı teröristlere habire af çıkarırken; İstiklal Madalyası sahibi Jandarma Genel Komutanı’nı hapse atıp, beyin kanaması geçirene kadar içerde tutmadık mı? PKK’ya yataklık yaptığı için hapiste yatan kadını, çıkarıp, Meclis’e sokarken, Cumhurbaşkanı’nın masasına davet ederken; 1’inci Ordu Komutanı’nı “terör örgütü kurmak”tan içeri tıkmadık mı?
Şehide “kelle” dediği için tazminata mahkûm olan, “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir canım kardeşim” diyen Başbakan’a, “aynen devam” deyip, yüzde 47 oy vermedik mi?
PKK, hastalanmaması için serçe parmağının tansiyonu bile ölçülen Öcalan’ın saçı kesildi diye, Diyarbakır’ı yakıp yıktığında, polisin-askerin elini tutup, “Cana geleceğine mala gelsin” diyen Valisi’ye “aferin” deyip, Başbakanlık Müsteşarı yapmadık mı?
Kafamızda Amerikan çuvalıyla, koordinatör saçmalığı icat edip, “Amerika bizi çok seviyor, istihbarat verecek” demedik mi?
“Amerika istedi diye harekátı kestik, o kampları tutmamız gerekirdi” dediği için, neredeyse “vatan haini” ilan edilen Baykal, o kamplardan gelen teröristler Aktütün’ü bastığında haklı çıkmadı mı?
Irak’taki hacivat “Kedi bile vermem” derken; yaralı PKK’lıların tedavi edildiği Kuzey Irak’taki hastaneyi ellerimizle yapmadık mı?
Vatandaşa zam üstüne zam geçirirken, Barzani’ye, Talabani’ye yarı fiyatına elektrik vermiyor muyuz?
İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de kadınları çocukları havaya uçurduklarında; besleme medyadaki arkadaşlar utanmadan, “Ne malum PKK’nın yaptığı” demedi mi?
Şehit çocukları çıplak ayakla, tabut başındaki karnı burnunda tazeler Allah’ıyla baş başa kalmışken; fitreleri zekátları Mehmetçik Vakfı yerine, Almanya’da din-iman hortumcusu olduğu tescillenen Deniz Feneri’ne vermiyor muyuz?
Gariban ailelerin çocukları şehit düşerken, subay-astsubay çocukları lise mezunu olana kadar 28 tane şehir değiştiriyor; travma nedeniyle üniversite kazanamıyor, onlara hiçbir ayrıcalık tanınmıyorken; “Babamın parası var, benim de bokumda boncuk var, yurtdışında okuyorum” diyenler askerlikten yırtmıyor mu?
Bir zamanlar askerlik yapmayana kız bile verilmezken, “Popomda sivilce çıktı, bak bu da raporu” diyenler, askerlikten sıyırmıyor mu?
Genelkurmay, 68 kere basılan 46 şehit verdiğimiz gecekondudan bozma karakolu, parasızlıktan 100 metre ileriye taşıyamadığımızı açıklarken; Genelkurmay eski Başkanı’na 1 trilyon liralık zırhlı Audi almadık mı?
Neymiş terör zirvesi toplanmış, kararlılık mesajı çıkmış... Yerim ben sizin o kararlılık diyen dillerinizi.


+++++++

Bize ağlamak düşer...
Sizler unutacaksınız... Ben unutacağım... Sadece orada bir yığma evde, bir gelin gizli gizli ağlayacak, bir anne sabahlara kadar acı çekecek ve bir çocuk okulda “Bu şehit çocuğudur” diye başının okşanmasını boşu boşuna bekleyecek.
Çünkü kimliğini yitirmiş toplumlar böyle yaparlar. O şanlı-şerefli savaşları bile inkár eden, bir ulusun şahlanışını dahi küçümseyen... Kutsal savaşının yiğit komutanı Mustafa’sına küfredenleri başına taç yapan... İslam áleminin son asırlarda kazandığı tek şanlı zaferin kurduğu cumhuriyetini tekmeleyen halklar... İşte böyle olurlar... Silik... Ezik... Çaresiz...
PKK Kuzey Irak’ta, Genelkurmay’ın yaptığı açıklamaya göre asıl saldırı oradan yapıldı. Kuzey Irak ABD’nin, Kuzey Irak ordusu ABD’nin, cumhurbaşkanları ABD’nin, başbakanları ABD’nin, hükümetleri ABD’nin, bize verilen istihbarat ABD’nin, kurşun atacaksak o yana izin ABD’nin... ABD; bu utanmadan şehit cenazelerine gidenlerin strateji ortağı. Yapıştıkları kuyruk... Sıkıysa Türkiye’yi yönetenler, ağızlarını açıp birkaç laf dahi etseler ya ABD’ye... Ne gezer?.. Çünkü; koşup koşup yaladıkları yer ABD’nin...
O zaman bize ağlamak düşer. Ve unutmak... Yolunu kaybetmiş milletlerin yazgısıdır bu... Kaybettiği değerlerden, unuttuğu tarihinden, büyük kahramanlarına ihanetlerinden, varlık nedenlerine vefasızlıklarından sonra, geriye bu kalır:
Ağlamak ve unutmak...
* Bekir Coşkun / Hürriyet

+++++++

Kanlı talimat İmralı’dan mı?
Sınır ötesi harekât için Silahlı Kuvvetler’e verilen izin tezkeresinin görüşüleceği TBMM toplantısında, Deniz Baykal’ın demecinde “Emirlerin İmralı’dan verilmesine göz yummak demokrasi değildir” sözlerinin de Başbakan ya da Adalet Bakanı tarafından açığa kavuşturulmasının öncelik taşıdığını söylemek istiyorum.
Gerçekten doğru mudur, bir süreden beri dolaşan bu korkunç iddia?
Ergenekon sanığı bir yazarın tutukevinde yazdığı romanın basılmak üzere dışarıya çıkarılmasına izin vermeyen adalet mekanizması, terör çetesinin kesinleşmiş müebbet hapisle cezalandırılmış başının, “Daha fazla kan, daha çok kan” direktifleri karşısında sessiz mi kalıyor?
* Orhan Birgit / Cumhuriyet

+++++++

Geniş mezhepliler
Cüret verdiler

Devlet, milli varlığımıza düşmanlık yapan Kuzey Irak’taki unsurlara son yıllarda çok cüret verdi. Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin dünkü yorumu bir alârmdır. Gazete “Böyle bir saldırıya dünyadaki hiçbir devlet tahammül gösteremez” diye yazıyordu dün. İktidarın mezhebi geniş olabilir ama sınır aşılmıştır. Ulusal onur söz konusu olunca iktidar, devleti susup oturmaya razı edemez!
* Güngör Mengi / Vatan


+++++++

Devlet teröriste teslim olmaz
Bu kirli savaşı Türkiye başlatmadı.
Türkiye Cumhuriyeti saldırıya uğradı, toprağını, vatandaşını savunuyor.
Saldırı sürdüğü, silahlar konuştuğu müddetçe bu savaş da devam edecek.
Türkiye’nin teröriste karşı verdiği savaşı
kaybetmesi mümkün değil. Çünkü devlet
teslim olamaz.
* Enis Berberoğlu / Hürriyet


+++++++

Cumhur ile başkanının eşsiz diyaloğu
Cumhurbaşkanı başını camdan çıkarıp sinirli bir şekilde bağırmış:
“Ne diyorsun sen”
Vatandaşın ne dediği açık... “Yuh” diyor... “Cumhurbaşkanı’na hakaretten hüküm giyeceğini” bile bile haykırıyor öfkesini...
Ben Cumhurbaşkanı’nın yerinde olsam, “Ne diyorsun sen” diye efelenmezdim bu durumdaki bir insana... Arabanın camını usulca kapatıp onun, nasıl bu hale geldiğini sorgulardım sadece!
Elbette Cumhurbaşkanı’na hakaret edilmez ve bunun savunulması düşünülemez bile!
Ama kemik bıçağa dayanmış ve vatandaş artık öfkesini frenleyemez hale gelmişse... Suç sadece “yuhlayan”ın değildir!
* Mustafa Mutlu / Vatan

+++++++

MİNİ YORUM
Aktütün’den önce kendini sorgula

Haberx adlı internet sitesi Aktütün’e yönelik PKK baskını hakkındaki yorumları ‘Basın Aktütün’ü sorguluyor’ başlığı ile vermiş. Aktütün her koşulda, ilgili her makamda sorgulanır, sorgulanmalıdır... Ama basının etnik farklılıkları çatışmaya dönüştüren, bu ülkede yaşayan kürtlerin terörist olmaktan başka seçenekleri yokmuş havası yaratan, TSK’yı yıpratmayı görev edinen kısmı bence önce kendini sorgulasın... 24 yıllık bu süreçte kimi bilerek kimi bilmeden üstlendiği misyonla yüzleşsin, gafletinden ve ihanetinden arınsın, terörle mücadelede ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin menfaatleri’nden taraf hale gelsin, sonra terör yargıcı kesilsin.
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları