BDP'lilerin dokunulmazlıkları mı, partisi mi?!

AKP iktidarının şımarttığı BDP sonunda kendi başlarına da bela oldu. Uludere olayının ardından iyice küstahlaşan terör örgütünün sivil-siyasi kolu Recep Tayyip Erdoğan’ın da gelecek planlarına darbe vurmaya başlayınca Başbakan’ı bir düşünce aldı ki sormayın gitsin.
Önce şöyle bir hatırlayın:

Selahattin Demirtaş
- “Bu faşizmi, bu zulmü, bu katliamcı anlayışı yeneceğiz. Ve bu ülkeye özgürlüğü getireceğiz. Halkımız özgür olacak, bunun başka çaresi yok. Herkes bunu böyle bilsin.”
- “Bugün ülke bölünmüştür. Artık emin oldum. 50 bin defa da öldürseniz bu toprakların adı Kürdistan’dır. Bunu basın yazamaz.”
- “Kendi halkını katleden yönetimler meşru değildir. Biz, seni, meşruiyetini tanımıyoruz. Senin Başbakanlığını, zihniyetini tanımıyoruz. Sen kendini ne zannediyorsun? Haddini bileceksin. Senin haddine değil BDP’den hesap sormak.”

Hasip Kaplan
- “Bakanlar ve milletvekilleri bana can borçludurlar. Eğer o taziyeye inmiş olsalardı şimdi hiçbiri ayakta değillerdi.”
- “Orada köylülerin 3 saat bekletilmesi, Heronların görüntülerinin Ankara’da kontrol edildikten sonra bombalama emri verilmesi bu işin planlı ve taammüden yapıldığının açık kanıtıdır. Ve orada hiçbir canlı bırakmamayı hedefleyen bir saldırıdır.”

Ahmet Türk
- “Bütün dünya, Türk devleti, Erdoğan bilsin ki Kürt halkına, baskılarla mücadelesinden geri adım attıramayacaklar.”
- “Soykırımdan bahsedenler bu soykırım değilse nedir. Soykırımdan bahsedilen nedir anlatsınlar bana. Sınırda masum köylülerin olduğu bilindiği halde, bombardımana tutularak 35 kişi şehit edildi. Esad’ı, Kaddafi’yi eleştirenlerin bugün yaptıkları, Esad ve Kaddafi’nin yaptıklarını katbekat geçmiştir. Onlar kendi halklarını bombardımana tutmuyorlar. Kaddafi ve Saddam’ı aratmayacak bu soykırım tarihte yerini bulacaktır. Başbakan Erdoğan da soykırımcı Başbakan olarak tarihte yerini alacaktır.”
Aysel Tuğluk-Ahmet Türk DTK Eşbaşkanı sıfatı ile ortak açıklama
- “Kürtler ilk kez bir devlet katliamıyla karşılaşmıyorlar. Bundan önce de defalarca denediniz. Tasfiye seferleriniz diğerlerinde olduğu gibi bugün de sonuçsuz kalacaktır. Değerli halkımız ve onun temsilcisi olan bütün örgütlü gücümüz sonuna kadar direnecek ve size boyun eğmeyecektir.”
Leyla Zana’nın bombalama öncesi yaptığı açıklama
- “Yeni anayasada Kürtler için bireysel haklar olacağından söz ediyorlar. Biz de onlara, bireyler olmadığımızı, bir millet olduğumuzu söylüyoruz. Biz bir millette olması gereken hakları istiyoruz. Kürt sorunu çözülmedikçe Türkiye’de umut olmaz. Türkiye’deki bazı Kürtler özerklik istiyor. Mesele şu: 20 milyon Kürt’ten kaç tanesi özerklik talebinde bulunuyor? Bu konu da tartışılmalı. Bana kalırsa Kürtler kendi kaderlerini kendileri tayin etmeliler. İşin başında özerklik istediğimiz doğrudur; ama bugün Türkiye’deki Kürtler, özerkliğin yetersiz olduğunu düşünüyor.”
Son olarak da BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Genelkurmay Başkanı’na “Bizim nazarımızda onbaşısın” diyerek kendince hakaret etmişti.
“Bunlar nereden ve kimlerden cesaret alıyor?” sorusu artık çok gerilerde kaldı.
Geçen hafta içinde, basına duyurulmayan resmi program dışı, bir dostu Başbakan’ı ziyaret etti. Çeşitli konularda sohbetten sonra söz döndü dolaştı Uludere olayına geldi. Erdoğan’ın dostu, “Başbakanın Uludere olayının ardından gerilen siyasetten hiç hoşnut olmadığını” söyledi. Erdoğan’ın “Bombalama kasıtlı değil” dediğini aktardı.
Tayyip Erdoğan’ın “istihbarat kavgasında” ne düşündüğünü sordum. Aldığım cevabı aynen yazıyorum:
“Başbakan, iç istihbarat kargaşası zaten var. ABD-Türkiye-Irak ortak istihbarat çalışmasında da zafiyetler var, dedi.”
Uludere olayının ardından Genelkurmay ve MİT arasında yaşanan istihbarat kavgalarını ve yazılı açıklamalarını takdirlerinize bırakırım!..
Başbakan’ı ziyaret eden dostu ben sormadan öyle bir şey söyledi ki yerimde duramadım:
“Başbakan, bazı BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılıp yargılanması gerektiğini düşünüyor. Bu yönde bir çalışma olabilir. Konuşmasından bunları anladım.”
İsim istedim; “Hasip Kaplan, Selahattin Demirtaş bağımsız milletvekilleri, Aysel Tuğluk ve Leyla Zana” dedi.
Başbakan’ın dostu daha fazla ayrıntıya girmeme engel oldu, “bu kadar bilgiyle yetin” dedi.

Çok önemli açıklama
Tayyip Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, dün Yeni Şafak’a verdiği demeçte, “AKP’nin ilkesel duruşu, tüzel kişiliklerin değil gerçek kişilerin cezalandırılması, yani partilerin kapatılmaması yönündedir” diyerek önemli bir işaret fişeği attı. Bu sözleri üzerine Yalçın Akdoğan ile kısa bir sohbet yaptım. Akdoğan, daha açıklayıcı, daha önemli sözler söyledi. “BDP’lilerin dokunulmazlık dosyaları Meclis’e gelirse AKP’nin tavrı ne olur?” diye sordum. Beklediğimden daha da ileri bir cevap aldım.
“Parti kapatma konusunda partinin görüşünü söyledim, biz böyle düşünüyoruz. Ama neticede bugün parti kapatma ile ilgili düzenleme hâlâ geçerli. Biz parti kapatmaya karşıyız desek bile bu partilerin kapatılmayacağı anlamına gelmiyor. Ona biz karar vermediğimiz için. Bu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı bir çalışma, Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor ve var olan hukuka göre sistem çalışıyor. Biz bu ilkeli duruşumuz gereği parti kapatmayı zorlaştırmak için bir düzenleme yapmak istedik biliyorsunuz ama Meclis’te yeterli çoğunluğu bulamadık. Şu anda hâlâ mevcut düzenleme devam ediyor. Avrupa’da da parti kapatma ile ilgili kriterler var. Kesinlikle partiler kapatılmasın, kapatılamaz diye de bir görüş de yok. Bu yüzden bizim söylediğimiz de partiyi kapatsan da yenisi kuruluyor, kişi ne yanlış yaptıysa ona ceza vermek lazım. Bu bizim ilkesel duruşumuz ama bu konuda ne olur onu bilmiyorum, tabii o partinin vereceği bir karar.”
Tekrar sordum; “Bu konuda sorumluluk Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na düşüyor mu, diyorsunuz” diye.Yanıt:
“AKP, BDP’yi kapatmak istiyor gibi anlamsız laflar söylüyorlar ama bizimle ilgili bir şey değil ki. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı gerekli delilleri toplarsa dava açar, Anayasa Mahkemesi’nde görüşülür, yani AKP ile bir ilgisi yok. Bizim parti olarak görüşümüz bu ama şu anda var olan bir hukuk sistemi var. Sen meydan okur gibi davranırsan, onu tanımıyormuş gibi davranırsan bu da bir sıkıntıdır tabii.”
Yorum hakkı her zaman olduğu gibi yine sizin. Daha fazla bilgi alırsam sizlerden esirgemem. Emin olun!..

Yazarın Diğer Yazıları