BDP, PKK kucaklaşması ve Türkiye'nin geleceği
Önce, aklımızda kaldığı kadarıyla, tarihî bir anekdot aktaralım. Adamın biri Şemsî Tebrizi’yi ziyarete gelir, “Ben” der, “Allah’ın varlığını bin delille ispat ediyorum!”
Tebrizi sinirlenir:
“Be hey ahmak adam!” der, “Allah’ın varlığını bin delille ispat etmene gerek yok. Sen ispat etmesen de O zaten var. Aklın var ve gücün yetiyorsa, sen kulluğunu ispat et!”
BDP milletvekillerinin PKK militanları ile kucaklaşma görüntülerini defalarca seyrettik. Biz, yani bu vatanın bölünmemesi, bu devletin dağılmaması, kardeşliğin bozulmaması için uğraşan herkes, bugüne kadar BDP ve PKK’nın “aynı şey” olduğunu bin delille ispat ettik. Yine “bin delille” AKP politikalarının PKK’yı geriletmeyeceğini, Habur ve Oslo görüşmeleri gibi süreçlerin eli kanlı katiller tarafından “salam taktiği” olarak benimsendiğini “bin delille” ortaya koyduk.
Gelinen nokta haklılığımızı ortaya koydu.
Türkiye’nin bir ilinde PKK ile gerçekten mücadele eden bir İçişleri Bakanı PKK/BDP saldırısı yüzünden sığınacak köşe bucak arar hale geldi. Örgüt, yirmi gün üzerine bombaların yağdığı bir dağ yamacından yirmi gün sonra inerek bir milletvekili kaçırdı, yetmedi, birkaç gün sonra kendi siyasi uzantıları olan BDP ile kucaklaştı. Kucaklaşırken omzunda Kalaşinkoflar, üzerinde peşmerge kıyafeti vardı. Sarmaş dolaş oldular, öpüştüler, koklaştılar ve bir gün tekrar yol kesmek, güvenlik güçlerini ve sivilleri katletmek üzere geldikleri yere doğru çekip gittiler.
Şimdi onlar orada mevzilerinde onlarla kucaklaşan BDP’liler ise Meclisteler.
Hukukun üstün olduğu bir ülkede terör örgütü ile böyle içli dışlı olmuş bir siyasi parti bir gün bile yaşayamaz.
Yaşayamaz, lâkin Türkiye öyle bir noktaya geldi dayandı ki, bu partiyi bu tür tahrikleri ile baş başa bıraksan da PKK kazançlı çıkıyor, kapatsan da PKK kazançlı çıkacak. Kapatınca içeride ve dışarıda, “siyaset yoluyla sorunlarımızı çözmemize fırsat verilmiyor” yaygarası kopartılacak, PKK’lı genç nesil ajite edilecek, dağa yönlendirilecek, PKK’nın hamisi olduğu devlet arşivlerinde “bin belge” ile ispatlanmış ABD, AB gibi unsurlar ayağa kaldırılacak...
Demek ki, biz devlet olarak, iktidar olarak, vatanın ve devletin tekliğini, milletin parçalanmazlığını savunan kalem ve kafalar olarak örgütün ve onu destekleyen Haçlı ittifakının ihanetlerini “bin delille” ispatlamışız amma, vatan ve milleti kurtaracak ehliyette olduğumuzu “bir delille” ispat edememişiz. Ne AKP’yi şer güçlerin belini kıracak ve milleti rahatlatacak bir çözüme zorlayabilmişiz, ne AKP yapamazsa şu parti yapar, diyebileceğimiz bir siyasi varlığı ortaya koyup Türk milletine umut vermeyi becerebilmişiz. Yani “davamızın kulu” olduğumuzu ispat edememişiz.
Biz böyle başarısız olunca, iktidar kızsa da, ülke gündeminin inisiyatifini bir türlü elinden kaçırmayan PKK/BDP ikilisi ve onun Türk basınındaki uzantıları, aklımızla dalga geçer gibi, alttan alta, “Sen KCK operasyonları ile Kürt hareketine siyasi alan bırakmazsan, neticesi bu olur” aklı vermeye başladı. Böylece bir taşla birkaç kuş vurmuş olacaklar.
KCK’ya katılmaktan çekinen Kürt gençlere, korkmayın, erinde geçinde serbest olacaksınız; biz vur deyince vurun, taş deyince taş, Molotof deyince Molotof atın, tarihe geçin mesajı verecekler; bu bir.
“Paralel devlet KCK” yeniden şehirlere yerleşince bu sefer her şehir Şırnak olacak, Cizre olacak, Siirt olacak; bu iki..
Daha söylenecek çok şey var.
Biz en iyisi “bir hakkı teslim ederek” yazımıza son verelim. AKP, KCK operasyonları ile PKK’nın canını fena yakmıştır. Nereden biliyorsun derseniz, 15 Ağustos’ta, o malum bölge dışında, hiçbir varlık gösteremediler de, oradan biliyoruz deriz.
Yalnız asıl büyük tehlike PKK’nın silah zoruyla dayattığı neticelerin, AKP’nin ve diğer partilerin siyaset yolu ile vermesidir. Yani, bu devleti kuran Meclise, Meclis eliyle kendi devletini dağıttırmasıdır.