BDP, Kuzey Irak modelini dayatıyor
Bölücüler, önceleri haksızlık, eşitsizlik ve adaletsizlik yapıldığı türünden iddialar dile getiriyorlardı. PKK, sol jargon gereği sömürülmekten ve bölgenin ihmal edilmiş olduğundan söz ediyor, feodal yapıdan yakınıyordu.
Sözde temsil ettiklerini söyledikleri halkın dini, tarihi, ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarına tamamen ters ve düşman bir örgütlenmeye gittiler. Dinini varlık nedeni olarak gören halka karşı tam anlamıyla “ateist” ve Stalinist bir mantıkla örgütlendiler. Kapitalist sistem, burjuva ve sınıf savaşımı diye işe başladılar. Sovyetlerin çökmesinin ardından bir anda sınıf savaşı gitti yerine “etnik/ırkçı” türünden faşist bir söylem geldi.
Nereden nereye gelindi!
Binlerce masum insanın kanını döktüler ve ocakları söndürdüler. Hem öldürdüler, tecavüz ettiler hem de “yandım anam” diye bağırdılar. Sonunda bu haramilerin lideri bir biçimde tutuklandı ve İmralı’ya tıkıldı.
Bu süreç içinde devlet adına “terörle mücadele ediyoruz” diye işe başlayanlar da ortaya irade koyacak yerde bol ve boş saatli toplantılarla zaman geçirdiler. Dağ ve taş bombardımanıyla durumu geçiştirdiler. Buna rağmen Mehmetçik üstüne düşeni yaptı. Terörle mücadelede milli bir stratejinin olmaması verilen silahlı mücadelenin siyasi sonuç üretmesini engelledi. AKP’nin işbaşına gelmesiyle birlikte de terörle mücadele de terörle müzakereye dönüştü. AKP’nin terörle mücadele yerine terörle mücadele edenlerle mücadeleye yönelmesi ise her şeyi alt üst etti.
AKP’nin tarihi sorumluluğu
AKP’nin sekiz yıllık iktidarı döneminde terör örgütünün silahlı mensupları, sivil milisleri ve sempatizanları büyük bir müsamaha ve teşvik gördüler. Bu süreçte iktidar mensupları sık sık bölücülüğü bir demokratik hak gibi ilan ettiler. İktidar bölgeyi, PKK’lıları yaramaz çocuk olarak gören devlet memurlarıyla doldurdu. “Demokratik açılım” adı altında Kürt ile Türk’ün arasını açmaktan başka hiçbir işe yaramayacağı belli olan bir proje devreye sokuldu. Bölücülerin, bölücülük yapmasını engelleyen yasalar kaldırıldı. Böylece bölücülük yapmak, suç olmaktan çıkarıldı. Bölgede PKK’ya karşı mücadele etmiş olan TSK mensupları suçlandı, aşağılandı ve itibarsızlaştırıldı. İktidar mensupları DTK ve KCK gibi paralel Kürt devleti yapılanmasına ses çıkarmıyor. İktidar, DTK’nın resmen devleti “kültürel ve fiziki soykırım” yapan suç örgütü olarak ilan etmesini seyrediyor. DTK’nın temsilcileri “halkı korumakla görevli güvenlik gücü” oluşturmak üzere harekete geçeceklerini ilan ediyor. Demokratik özerklik söylemleri, yerini “Özerk Kürdistan” söylemlerine bırakıyor. Türkiye’nin Başbakanı, bunca iddia ve ithama karşı sesini dahi çıkarmıyor.
BDP, PKK, KCK, DTK ve İmralı fiilen bağımsız, kâğıt üzerinde Ankara’ya bağlı bir yapıyı dayatıyor. Bu yapıyla da AKP iktidarı İmralı’da müzakere yürütüyor. BDP, Güneydoğu için herkesin anlayacağı şekilde, fiilen Türkiye’den ayrı, resmi olarak -kağıt üzerinde- Türkiye’ye bağlı bir yapıyı dayatıyor. Daha açıkçası BDP, Türkiye’ye Kuzey Irak modelini dayatıyor. Türkiye adım adım ayrıştırılıyor. AKP iktidarı seyrediyor.