Bayramların önemi ve işlevi üzerine düşünceler
Cekilmez bir yaşam ve acılar içinde kıvranan hastalarına doktor “Neden intihar etmiyorsunuz” diye sorar. Yaşadıkları kadar acı ve acımasız olan bu soruya hastalar üç çeşit cevap verirler: Birinci grup “çocuklarıma yönelik SEVGİ” ; ikinci grup, “henüz kullanacağım YETENEK’lerim”, üçüncü grup hastalar da “korumaya değer CANLI ANILAR” yüzünden intihar etmeyi değil yaşamayı tercih ettiklerini söylerler.
İntihar girişiminde bulunan 60 öğrenci üzerinde yapılan araştırmada bu öğrencilerin yüzde 85’inin intihar girişimine gerekçe olarak, “Yaşamın anlamsız gözükmesini” göstermişlerdir. Dr. Victor Frankl bu durumu insanların “duyulmayan anlam çığlığı” olarak niteler.
Bayramlar insanların yaşamak için her şeyden daha fazla ihtiyacını duydukları “anlam”ı onlara sunarlar. İnsanlara zaman zaman unuttukları insanlıklarını hatırlatırlar. Varlıklarının nedenlerini sorgulatırlar! Bu yönü itibarıyla bayramlar yaşama tutunmanın en kuvvetli araçlarıdır.
Bayramlar hem bireysel hem de toplumsal anlamda insanlığa anlam kazandıran manevi değerlerdir. Ruhsuz dünyaya ruh, mekanikleşmiş yüreklere mana, taşlaşmış vicdanlara merhamet, bayramlarla birlikte dolar ya da dolması beklenir.
Bireysel değil toplumsal, egoist değil diğerkâm, çıkar odaklı değil değer odaklı insanlık bayramlarda somutlaşır. İnsanlardaki duygu, düşünce, sevinç, söylem ve eylem birliğinin oluşmasına ve ortak yanların gelişmesine bayramlar büyük katkı sağlar. Bir anlamda bayramlar millet olmanın da ölçüsüdür. Bayramlar farklılık içinde birliği geliştirir, tefrika ve fitneyi önler, ortak değerler etrafında toplumların birleşmesini sağlar.
Mehmet Akif’in “Tefrika girmezse bir millete düşman giremez.../...Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez” ikazı da en fazla bayramlarda karşılığını bulur. Zira bayramlarda tefrikanın yerini birlik, düşmanlığın yerini kardeşlik, ayrılığın yerini vahdet alır. Ve bayramlar “manaların ortaklaştırıldığı”, paylaşıldığı ve geliştirildiği zaman dilimleridir. Millet olmanın da ümmet olmanın da insan olmanın da en yetkin hali bayramlarla birlikte ete kemiğe bürünerek somutlaşır.
Bayramlar gerçek anlamda insanların insanlığını, bizzat kendi elleriyle onarma, sorgulama ve arındırma günleridir. Bayramlar şuur ve iman sahipleri tarafından zamana yenik düşmüş, hasara uğramış, hırpalanmış, örselenmiş milli ve manevi duyguların hatırlanması ve onarılması için fırsat yaratırlar. Bu bağlamda bayramlar, insanlardaki maddeciliğin, egonun, heva ve hevesin sınır aşan yönelişini durdurması ya da maddi ve manevi dengelerin süreç içinde yeniden kurulmasını sağlar.
Ayrıca bayramlar insanlardaki barış, kardeşlik, mutluluk ve paylaşım duygusunu yükseltirken; bencilliği, bölücülüğü, çıkar merkezli davranışı, fitneyi ve münafıklığı da azaltır.
İnsanın insanlığa, erkeğin kadına, güçlünün zayıfa, tokun aça, varlıklının yoksullara karşı sorumlulukları da bayramlarda hatırlanır.
Sevgi, saygı, korkma, acıma, insaf, rahmet, bereket, merhamet, paylaşma, dayanışma gibi kavramlar en fazla bu zamanlarda hatırlanır.
Özünde bayramlar insanın ve insanlığın titreyip kendisine ve yaratıcısına dönmesine yönelik olarak insanlara verilmiş ciddi mesajlardır!
Öte yandan bayramlar, diğer (farklı, öteki) insanın varlığını ve eşitliğini fark etme, ona karşı sorumluluk duyma, kardeşlik, dayanışma ve paylaşma duygusudur. Bu nedenle bayramların kinin yerini sevgiye, itilafın yerini uyuma, ayrılığın yerini beraberliğe bırakması beklenir. Bu nedenle bayramları, bir zamanın bir başka zamanla yer değiştirmesi olarak değil insanlığın niteliğindeki değişme ve dönüşme olarak görmek mümkündür. Bayramlarda insanların niceliği değil niteliği ön plana çıkar.
Aidiyet hisseden herkesin Ramazan ve Otuz Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun!