Bayramın ardından
Çocuk tacizleri arttıkça aileler evlatlarının mahallelerdeki bayram ziyaretlerini yasaklamışlardı. Kayseri'de kaçırılan iki küçüğün ölümle biten olayı bardağı taşıran bir faciaydı. Bunlara da bir anda bitti-bitecek kadar etkisi oldu. Üç gün boyunca bayram-seyran farketmeyen gündem konusu ise korona virüs meselesiydi. Açıkça itiraf etmeliyim ki üç günlük sürede salgında vefat edenlerin sayısında azalma olmadığını gözlemleyenlerdenim. Tabi bu benim tespitim. Dün öğlen saatlerinde haber aldığımız Konya vakaları bunun son örneği. Karantina ilan edip sonra bunu sulandırmak kötü alışkanlık haline dönüştü. Şimdiden uyarmalıyım; benzerini futbolda da göreceğiz.
Başarılı isimler
Öncelik TRT 2'de olmak üzere elit bir kaç kanaldan söz etmek gereğine inanıyorum. TRT Spor koordinatörleri tam tabiriyle çalışkanlıkta aldı başını gidiyor. Tüm elemanları ev yerine stüdyoda yatar-kalkar hale girdiler. "En başarılı kim?" diye sorarsanız; Mehmet Buğra Şahin demem yeterli. Onun takımını baş köşeye yerleştirebilirim.. Orhan Ayhan üstadın yeni bir programını primetime'da seyretmek de "kaymaklı ekmek kadayıfı" olur düşüncesindeyim.
TRT Müzik
"Ev Yapımı" adlı program, kurumun altyapısının ne kadar güçlü olduğunun bir başka kanıtı. Muhteşem arşivi de buna ekleyebilirsiniz. Bazı konularda da hiç bir tavsiyeye ihtiyaç olmadığını çoktan ispatladılar. Kenan Bölükbaş'ın fazlaca büyük vizyonu olduğundan kimsenin şüphesi kalmadı. İşleri hızla çeviren kişi bizzat kendisi. Neye dokunduysa ses getiriyor. Bunu geç ama net anladık. Bu ekranı izlemek müthiş. Bölükbaş gibi birine epeyi ihtiyacımız varmış, yeni kavrayabildik. Bölükbaş'ı tekrar tekrar tebrik ediyorum.
İşin cırcırları
Benimle Söyle Enis Arıkan yönetiminde aynı tas aynı hamam... Ortada hiç bir yeni unsur yok. Böylesi mantıktan mucize beklemek hayal. Sırf jürisi 100 kişi olan bir kadroya adam başı 100 TL bile verseniz zarardan kurtulmak mümkün değil.
Senar'ın hatırlattığı
TRT Müzik'te Unutulmayanlar içinde Müzeyyen Senar ele alındı. Senar'ın hayatını yazan Radi Dikici de oradaydı. Atatürk'ten bugüne kadar gelindi. Burada benim de anlatacaklarım var.
Babamın İzmir'de görev yaptığı yıllardı. Çalıştığı kurumun bölge müdürü Atilla Bey'in ziyaretçisi olarak gelmişti. Müzeyyen Hanım'la Atilla Bey bir anda sarmaş dolaş oldular. Sonra Atilla Bey ağustos güneşiyle kararmış Müzeyyen Hanım'a takıldı;
"Kız, maşacılar gibi olmuşsun..."
Senar bir çırpıda bluzunun önünü açıp ardından da bembeyaz iki göğsünü dışarı çıkararak taşı gediğine koydu:
"Ulan, aslım beyazdır!.."
***
Yıllar sonra lise 1'deydim. İstanbul Göksu'da Müzeyyen Hanım'ı guletinde demlenirken farkettim. Bulunduğum teknenin sahibi arkadaşıma onu işaret ettim. Teknesinin kıçtan takma motorunu çalıştırıp gulete yanaştık. Hemen kendisine, "Ben Cavit Ayeri'nin oğluyum" diye seslendim. O da gözlüğünü çıkardı, yukarıdan aşağıya beni süzdü. Sonra, "Çocuğum; senin baban güzel gözlü, yakışıklı bir adamdı. Yoksa çeribaşının kızıyla mı evlendi?" diye sorunca epeyi gülüştük.
Doya Doya'cılar
Televizyondaki tüm yarışmaların en gırgırı Doya Doya şişman mankenlerle götürülüyor. Başlangıçtaki ağırlıklarından en az 8-10 kilo kaybettiler. Noter denetiminde tartılmaları halinde ne kadar zayıfladıkları net olarak ortaya çıkarabilirler. Merak edenler ne hale geldiklerini basküle çıkıp görebilir.
***
Diş hekimi ve cerrah, eski dost Nihat Tanfer'e Ülke TV'de rast geldim. İmplantı Türkiye'ye getiren ilk isimlerdendir.. O dönem Has Grubunun HBB TV'sinde program yapardı. Yaşlandı ama ustalığını konuşturmayı sürdürüyor. Selamlar olsun.
GÜNÜN SÖZÜ
İki şeyin hazmı güçtür;
biri servet, biri ikbal. Mektupçu Agâh