Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Bayramı kutluyormuş gibi yapmak!

Cumhuriyet Bayramı, adı üzerinde halkın bayramıdır. Halkın kendi bayramını büyük bir coşku ile kutlamasından daha doğal bir şey düşünülemez. Cumhuriyet Bayramı’ndaki coşku, millet olmanın, milli egemenliğe kayıtsız şartsız sahiplik etmenin sonucudur. Bayramları şu veya bu sebeple kısıtlama, sınırlandırma ya da yasaklamanın demokratik bir ülkede düşünülmesi dahi abestir.
Alınan ihbarlar bahane edilerek, bayramla ilgili sivil toplumun kutlamalarına izin vermemenin mantığı yoktur. Alınan ihbar, izin vermemeyi değil yalnızca tedbir almayı gerektirir. Valiliğin tutumu yanlıştır. Halkın kazanımı olan cumhuriyete sahip çıkışını sığ tartışmalara konu yapmak yanlışların en büyüğüdür.
Halkın bayramını, istediği gibi büyük bir coşku ile kutlamasını, devletin şu veya bu sebeple sınırlandırması değil, aksine teşvik etmesi gerekir.
Halkın bayramını, devlet ve milletin el ele, kol kola kutlaması gerekir. Bu bayramları halkın başka bir biçimde, devletin başka bir biçimde kutladığı bayramlara dönüştürmek ise vahim bir yanlıştır. Ortak değer olan Cumhuriyet, ortak kutlamalara konu olmalıdır.
Cumhuriyet, AKP’yi işbaşına getiren yüzde ellinin değil, halkın tamamınındır. Bu yüzden bayramlar, özellikle de Cumhuriyet Bayramı, iktidara gelenlerin üzerinde istedikleri tasarrufu yapacakları değerlerden değildir.
AKP iktidarı döneminde her ortak değer tartışmaya açıldığı için doğal olarak Cumhuriyet Bayramı kutlamaları da tartışmaya açılmıştır. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı törenleri için, faşist İtalya’dan ithal edildi denilerek kutlanmasına karşı çıkıldı. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenleri için, hava şartları öne sürülerek bir biçimde kutlanma şeklinin eleştiri konusu yapılması rastlantı değildi.
AKP hükümeti milli bayram kutlamalarını; kimi zaman hava şartları, kimi zaman deprem kimi zaman da terör bahane ederek iptal etmek yoluna gitti. En sonunda milli bayramlarla ilgili yönetmelik değişikliği yaparak, bir anlamda milli bayramlar, kutlanıyormuş gibi yapılan içeriksiz törenlere indirgendi.
Bir iktidarın kendi varlığını da borçlu olduğu Cumhuriyet Bayramı’na karşı bu denli isteksiz bir tavır takınması, makul ve anlaşılır değildir.
‘Cumhuriyet Yürüyüşü’yle ilgili olarak Valiliğin, “ihbar var, izin yok” açıklaması hiçbir surette makul görülemez. Valilik her şeye rağmen her tedbiri alarak ‘Cumhuriyet Yürüyüşü’ne izin vermek durumundaydı.
Demokratik rejimler, kimin sevileceği, kimden nefret edileceği, neyin, nasıl kutlanacağı ya da kutsanacağıyla ilgilenmezler. Halkın yasını tutarken olduğu gibi, sevincini de istediği gibi kutlaması için gereken tedbirleri almak, demokratik devletin görevleri arasındadır. Kamu otoriteleri, gösteri ve yürüyüşlerin güven içinde yapılmasını sağlamak durumundadır. İktidar, işin kolayına kaçarak yasaklamak ya da savsaklamakla durumu geçiştirme yolunu seçiyor.
Asıl ‘Cumhuriyet Yürüyüşü’nün düzenleme ihtiyacının duyulması, bu yürüyüşe izin verilmemesi ve bu yürüyüşe izin verilmemesine duyulan tepkinin üzerinde durulması gerekir.
Konuyu, Başbakan’ın “Milli Görüş gömleğini” çıkarma kararına kadar götürmek mümkündür. İktidar o günden sonra bayramlar dahil “milli” olan değerleri adeta günah keçisi ilan etmiştir. Milli olan değerler, iktidar mahfilleri tarafından her fırsatta eleştiri konusu yapılmıştır. Milli olan, müşterek olan, ortak olan sürekli yerden yere vurulurken farklı olan, başka olan, ayırıcı olan yüceltilmiştir.
AKP iktidarı, liberal, eski Marksist solcu ve bölücü çevrelerle “Milli Devlet” karşıtlığında anlaşmıştır. Bu bağlamda Türk milleti kavramını özenle kullanmayan iktidar oligarkları, Anayasa’dan Türk milleti kavramını çıkarmaya teşebbüs etmişlerdir. Ant, Gençliğe Hitabe ve “Ne mutlu Türküm diyene” söylemleri tartışma konusu yapılmıştır. Cumhuriyet yürüyüşüne izin verilmemesiyle ilgili olarak yaşanan gerilim buzdağının görünen yüzüdür!
Not: Yazı 29 Ekim törenlerinden önce kaleme alınmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları