Bayram yüzsüzleri
Benim için en zor yazıdır bayram duygularını yansıtmak. Ne de olsa her gün bayramdır benim gibilere. Lakin dünyanın kahrını çekerken bize kimse katlanamıyor. “Bu işte bir yanlışlık var” deyip dursam da değneğimi saklayamıyorum.
Ali Babacan’a öfkelendim arefe günü. Recep Bey’in talimatıyla bayram şekeri dağıtıyordu televizyon ekranlarından. 300 kalemde vergi indirimi yapıyormuş hükümet. Sigorta primleri, trafik cezaları, gelir vergisi derken hayali ihracatçıyla, naylon faturacıları da affediyormuş Recep Bey. 36 ay takside bağlamış cezaları. “Kredi kartı ile ödeyin” diye kolaylık yapacağını bile ilan ediyor. Sanki vatandaşın kredi kartı borcunu yatıracak hali varmış gibi dalga geçiyorlar milletimle dalga. Meydan boş olunca işin dalgasını geçenler bir zamanlar da bakanlık koltuğuna oturdukları naylon faturacıları affederken, ineğini, danasını satıp vergisini tıkır tıkır ödeyen namuslu vatandaşları cezalandırıyorlar aslında.
Devlete sigorta, vergi borcunu ödemeyip, villada oturan, Jiplere binip karidesli sofralar kuranları affederken, çocuğuna ayakkabı alamayıp Bağ-Kur vergisini ödeyenleri cezalandırıyorlar. Aslında taa başından maksatları belliydi. Her zaman olduğu gibi yandaşları korumayı amaçlıyorlardı. Devlete tek kuruş borcu olmayan dürüst belediyeler makarna, bulgur dağıtamıyor. Ama odun, kömürden, deterjanına, patates soğanına kadar verip karşılığında oy bekleyen yandaş belediyelerin borcu silinecek böylece. Bir gecede yasa çıkarıp Ankara Metrosunu Ulaştırma Bakanlığına bağlayanların Melih Gökçek’e diyet borcu bitmiyor bir türlü. Vatandaşa peşin para ile doğal gazı pahalı satan Gökçek’in BOTAŞ’a olan borcunu bilen var mı?
Hollanda’dan trilyonlarca lira ödeyip bir aylığına toprağa lale diken Kadir Topbaş’ın tuzu ne de olsa kuru. Silin AKP’li belediyelerin, naylon faturacıların borçlarını, yıkın milletin sırtına.
Ne de olsa yıllarca batıl ilan ettikleri devlete vergi vermek, askerlik yapmak caiz değil. Caiz olan hortumlamaktır bu zihniyete göre. Hem de tüyü bitmemiş yetimin hakkını gasp ederek hortumlamak.
Ne koparırsam kardır mantığına sığınmak. Sonra da bayramda kavurma yaptıkları etleri yiyecekler. Üzerine çikolata yutup, ellerini kolonya ile sildiklerinde temizleniyor mu her şey?
Yalandan gözyaşı döküp, fakir fukara, garip guraba edebiyatı ile tiyatro. Hayırlı işler onlara. Bayramlarını kutlamadığım gibi, bayram yüzsüzü ilan ediyorum topunu. Açılıp saçılsınlar. Striptiz bile yapsınlar bayramda. İmralı’ya temenna çakıp, “ananı da al git” diye azarlasınlar garibanı. Bayram onların bayramı değil, bayramları batsın yüzsüzlerin.
Bugün bayram... Erken kalkacağız çoğumuz. Oğulları ile bayramlaşmaya gidecek şehit aileleri, gözyaşları kanla toprağa karışacak mezarlıklarda. Protezini takacak gazim erkenden. Ziyarete gelenler karşısında dik durmaya gayret edecek. Askerlik anılarını anlatan misafirleri duymayacak bile. Vurulduğu, mayına bastığı an ile bayramlaşacak, gözyaşlarını içine akıtarak.
Sabah erkenden kalkacak Hasdal’daki yiğitler, Silivri’deki cengâverler. En güzel elbiselerini giyip birbirlerine çikolata ikram edip açık görüşe gelen yakınlarını bekleyecekler. Kavrulmuş et yerine peynir ekmeği, demli çaylarına katık edenler, hasretleriyle ve isyanlarıyla beraber bayramı, bayram yapacaklar. Şehitlerin, gazilerin, Hasdal, Silivri ve Diyarbakır’dakilerin bayramı kutlu olsun.