Bayram Şekerleri...
Ramazan bereketini geride bıraktık. Umarım önümüzdeki günler okuma konusunda ramazan kadar verimli geçer. Muhasebe konusunda zaaflarımız var. Çoğu vakit kendimize bile itiraf etmekten kaçınıyoruz okumamayı... Yazma zorunluluğu yüzünden bir süre ihmal ettiğim kitaplara dönüp eksiklerimi tamamlamaya gayret ettim. Geçtiğimiz günlerde değerli hocam Prof. Dr. Yalçın Küçük, İstiklal Marşı ve Mehmet Akif üzerine Odatv de yazmıştı. Hoca’yı sever, saygı duyarım ancak O’nun uçuk tüm fikirlerine katılmam mümkün değil. İstiklal Marşı ve Akif konusunda Türkiye’de otorite olan Muhittin Nalbantoğlu ile sohbet ettim. Kendi yazdıkları dışında onlarca kaynak eseri üşenmeden getirip masaya koydu. Yalçın Küçük’ün tüm tezlerini çürüttü. Bu arada elime geç ulaşan “Öteki Mehmet Akif: Vaiz” adlı muhteşem eseri bir solukta okudum. Sinan Meydan iyi dileklerimle sözleri ile imzalayıp gönderdiği bu eser Akif ile ilgili bu güne kadar yazılan en önemli kitap. Eski tüfek sosyalistlerle, yobaz dincilerin uydurduğu tüm tezleri yıkıp geçmiş. Genç tarihçi Sinan Meydan Atatürkümüzle ilgili araştırma kitaplarına Akif’i ekleyerek, Tayyip Erdoğan ve bazı İslamcıların sıkıştıklarında sığındığı Akif’i öylesine anlatmış ki bu eseri okusalar Akif’i ağızlarına bile almazlar. Sinan Meydan’ı bir kez daha tebrik ediyorum.
Gazetemizin yazarlarından, gönül adamı Mevlüt Uluğtekin Yılmaz’ın “Ayakların Dili” adlı muhteşem hikayelerden oluşan kitabı gecenin sessizliğinde ilaç gibi geldi. Eline yüreğine sağlık. “Pantolon” öyküsü müthiş filmi çekilmeli hepsinin.
Yönetirken, Türkiye’nin en önemli yayınevleri arasına soktuğu Kaynak’tan geçtiğimiz günlerde getirdiği haklı eleştirilerden dolayı görevden alınan Sadık Usta’nın hizmetleri inkar edilemez. Bir taraftan yayınevini yönet, gelen, baskıya hazırlanan kitapları oku, tashihden, kapağına, matbaadan dağıtımına, tanıtımın kadar ilgilen. Bir kolukta onlarca karpuz ve bu arada kitap yaz. Hem de çağlar öncesi ile ilgili. “İlkçağ Ütopyaları” adlı eserinde “mükemmel toplum ve ilk devlet teorilerini” ele alan Usta, antik çağlardaki toplumların yönetimleri ve dönemin filozoflarını inceleyerek ideallerini gerçekleştirme gayretlerini tarihin ışığında kaleme almış. Hepimizin ders alacağı, günümüze iz düşümlerini yansıtacağımız bu çalışma mutlaka okunmalı...
Ve Sevgili İkbal’in “Türklük” üzerine yazdığı kitaplar. İkbal Vurucu son yıllarda Türk Milliyetçiliği ve Türkiye’nin meselelerine en çok kafa yoran, araştırdığı gibi yazıp, yorumlayan bilim adamı. Olağanüstü üretken, çalışkan bir dost. Onu, sevgili eşi, değerli akademisyen Ayça Vurucu’nun tedavisi ve vefatı sıralarında yalnız bıraktığım için kendimi affetmiyorum. İkbal’e mücadele azmine, aşkı ile destek olan Ayça kanser illetine yenik düştü. Yaşanan acıyı kelimelerle anlatmak mümkün değil. İki gecede Vurucu’nun “Arafta Bir Kimlik: Türklük” ve “Türkiye’nin İntiharı” adlı iki kitabını okudum. Türkiyemizin karşı karşıya kaldığı ortamda İkbal’e Ayça’dan ayrı düşmüş yaralı kardeşimize ihtiyacımız var. Daha fazla üretip, Türklüğün uyanışına vesile olmaya devam edeceğine inanıyorum.
Tavizsiz Türkçü Nihal Atsız’ın tarihi romanlarının üzerine merhum Mustafa Necati Sepetçioğlu bize milli kültür ve tarih aşkı aşılamıştı. Sepetçioğlu’nun çizgisinden değerli ağabeyim Ahmet Haldun Terzioğlu yürüyor. Üstelik tarihin televolesine girmeden tarihin ta kendisiyle kurguladığı romanlarda Bozkurtlar’ın kahramanlarını, Kür Şad ve 40 çerisini hatırlatıyor. Çiçi Han, Alper Tunga Mete Han’dan sonra yenilerini ekledi ve genç kuşakta ciddi bir okur kitlesini sürüklüyor. İyi yazarlık böyle işte... Terzioğlu’nun romanlarından etkilenen ve genç yaşta henüz üniversite öğrencisi olan Hasan Erimez de “Demirdağın Kurtları” romanını yazmış. Ötüken Yayınevi neşretmiş. Atın üzerinde Tanrı Dağları’nda gezinti yapıyor okuyucu. Akıcı bir uslub ile sayfalar birbirini kovalıyor. Bu genç kardeşimizin ismini bir kenara not edin. Önümüzdeki yıllarda yazı hayaıtımızdan yıldızlaşacak.
İyi bayramlar, güzel okumalar...