Bayrak...
Saltanat uğruna her türlü silahı kullanıyor...
Rutin olarak muhtarları topluyor...
Meydan meydan geziyor.
Açılan tesisleri bir daha açıp kurdele kesiyor.
AKP’nin milletvekili listesine ayar verdi, seçim beyannamesini okudu onayladı.
Muhalefet liderlerine laf yetiştiriyor.
AKP için ister gibi yapıp başkanlık/saltanat için oy istiyor.
Tarafsız kalacağına dair Meclis kürsüsünden ettiği yemini hiç hatırlamıyor.
Amaa!..
Dua ediyor.
Yine Allah ile kandırmaya çalışıyor; ta 2002’den beri yaptığı gibi.
Baktı ki iş zorda. Baktı ki, milliyetçi muhafazakârlar kaçışta. Baktı ki sosyal demokratlar gerçeklerle yüzleşti.
Çanakkale zaferinin 100’üncü yılını bahane edip yine milliyetçi muhafazakâr motiflerin üzerinden yeni bir algı operasyonuna girişti Recep Erdoğan.
Cumhurbaşkanlığına tanıtım filmi hazırlattı. Ezan var, namaz var. Arif Nihat Asya’nın “Dua” şiirini de kendi seslendirdi. Bununla da yetinmedi; filmde kendine rol verdirdi; şehitliğe çiçek bırakıyor, ellerini açmış dua ediyor.
Karşımızda yine ettiği büyük yemine sadık kalmayan ama dua edip milleti bilmem kaçıncı kez kandırmaya çalışan “siyasetçi” ...
Bölücü terör örgütü ile yaptığı ortaklığı 7 Haziran’a kadar unutturmaya çalışıyor. Erdoğan, Çanakkale’de yalan yere dua ederken Ankara’nın göbeğinde Ulus’ta Seymenler Ortaokulu’nda geçtiğimiz Cuma günü, İstiklal Marşı töreninde bazı öğrenciler İstiklal Marşı’yla dalga geçti. Aynı grup arkadaşlarını da yönlendirerek “Kürdistan Kürdistan” diye bağırdılar ve PKK sloganlarıyla zafer işareti yaptılar. Olay ile ilgili okulda tutanak tutuldu. Pazartesi günü okula gelindiğinde ise Türk Bayrağı indirilmiş, yerlerdeydi. İşte bu da fotoğraflı belgesi.
Okula gidip olayla ilgili bilgi alan arkadaşım Hanife Açıkalın’a okul müdürü Şahin Kambak şunları söyledi;
“Büyütecek bir konumuz yok. Hiç kimse yoktu. Saf bir öğrenci alet olmuş. Cuma akşam 5’ten sonra olmuş sanırım. Biz gidince olmuştur. Biz Cuma akşamı bayrağımızla İstiklal Marşımızı okuduk. Pazartesi geldiğimizde yoktu. Cuma akşam mı oldu, cumartesi mi oldu bilemiyorum. Pazartesi geldiğimizde bayrağımız yoktu, okuduk, iki saat sonra taktık. İtfaiye geldi ve bayrağımızı taktık. Bir tek pazartesi bayrak yoktu ama iki saat sonra zaten yerine taktık. Adamın düğünü oluyor, bayrak almaya üşeniyor, gelip bayrağı çalıyor, böyle bir şey de olabilir belki art niyet de yoktur, bilemeyiz.”
Ne hale geldik!.. Bu rezaletler artık sadece terör bölgesinde değil Cumhuriyetin başkenti Ankara’nın göbeğinde yaşanıyor. Üstelik ört bas ediliyor. Üniversiteler, PKK tarafından işgal edilirken, örgüt faaliyetleri ortaokullara kadar indi.
Oy için film çeviren Recep Erdoğan’ı seyredince Arif Nihat Asya’nın “Bayrak” şiirini hatırladım;
Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
*
Sana benim gözümle bakmayanın
mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
yuvasını bozacağım.
*
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver !
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
Yurda ay yıldızın ışığı yeter.
*
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
Kızıllığında ısındık,
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
Gölgene sığındık.
*
Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.
*
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!