Bayrağa uzanan karanlık el!..
Tüm dünyaya ilan edilmişti!..
21 Mart’ta Diyarbakır meydanında bebek katili Öcalan’ın ikinci Nevruz mektubu okunacaktı.. Birden bire garip (!) gelişmeler oldu..
Sözde barış sürecine su kaçıran açıklamalar
gibi.. KCK ve eli kanlı katilleri ilan etti;
“AKP Hükümeti artık muhatabımız olmaktan çıkmıştır” diye..
BDP sözcüleri biraz daha ortadan konuşur gibi göründü;
“Son karar Öcalan’ın” diye..
AİHM’in önceki gün ince ayarlı kararı patladı. 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitlerimizi Anma Günü’nde.. Akılları sıra Türk milletinin ayranını kabartmamaya dikkat edilen (politik) hukuk açıklaması görünümlü. “Süreç” meraklısı medyada ustaca gerçekleri gizlemeyi bildi. Ama ben size açıktan tercüme edeyim AİHM kararını;
“Öcalan’ı önce ev hapsine çıkarın. Gerisini sonra hallederiz” ..
Aynı gün Ankara’da siyasi kulislere “Öcalan’ın mektubu Diyarbakır’da okunacak mı, okunmayacak mı?” tartışmaları düştü.
Yine, AİHM kararının açıklandığı aynı gün, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Danimarka’da gazetecilere kendi koltuğunu sağlama almanın ince ayarlı yeni beyanatını verdi. Her zaman olduğu gibi göz boyadı. Bol fondötenli makyaj yaptı. Cilalı Gül demecinin en dikkat çekici yönü ise AİHM kararını hiç değerlendirmemesi ama AB ve Avrupa’ya her zaman olduğu gibi bolca yağ yakmasıydı. Fakat araya da şu sözleri sıkıştırmış;
“Asıl büyük mesele çözüm süreci. Herkesin seçim sonrası için buna kafa yorması lazım. Türkiye’nin esas yapısal meselesi. Türkiye’nin esas meselesi barış sürecini tamama erdirme meselesidir.”
Devamını gazete sayfalarından okuyun Gül’ün sözlerinin AİHM kararına ne kadar denk düştüğünü gözlerinizle görün.
Aynı gün çok önemli bir gelişme daha yaşadık. AKP, seçimlere bir hafta kala yayınlatmayı düşündüğü bayrak temalı reklam filmini -itiraf etmeliyim ki; çok etkileyici- planladığından önce sahaya sürdü.(Ahlaksızca Türk Milliyetçilerine ve kutsal değerlerine sataşanların, en sıkıştığı zamanlarda kullanmaktan ar edinmedikleri türde propaganda silahına karşı, dedikodu odalarında boğulan bazı küçük hesapçıların vizyonsuzluklarına ise seçim sonrası bir yazımda ayrıca değinmeyi düşünüyorum-aht-).
Film kareleri gibi sıralanan bu gelişmelerin ardından, terörist Öcalan’ın Nevruz mektubunun akıbeti dün de çok tartışıldı Ankara kulislerinde. Adalet Bakanlığı kaynaklarına sordum, “Mektup ne oldu?” diye. “Adalet Bakanlığı ve Bakanın gündeminde böyle bir şey yok” cevabını aldım. İlgili devlet birimleri de “Başbakan ve ilgili Başbakan Yardımcısının kararını bilmiyoruz. Bir karar duyarsak size döneriz” dediler. BDP kaynaklarından araştırdım, “Devlet’ten henüz bir yanıt alamadık” dendi.
Bu satırları kaleme aldığım saatlerde mektup belirsizliği hâlâ devam ediyordu Ankara’da. Hükümet cephesinde ise kafa karışıklığı ve panik. Öcalan’ın mektubu Recep Erdoğan, Beşir Atalay ve Hakan Fidan’ın arasında sıkışmış kalmıştı. “Yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal” durumundaydı AKP cenahı. Mektubun kâr-zarar hesapları yapılıyordu derin dehlizlerde. Danimarka Kraliçesi’nin verdiği gazla yapılan cilalı Abdullah Gül açıklamasının satır satır tahlili de yapılıyordu. AKP Genel Başkanlık makamına gelen “şahsa özel” anketlerin can sıkıcılığı ise herkesçe malum.
Recep Erdoğan’ın, Öcalan’ın mektubunu okutup okutmayacağına dair alacağı kararın benim için hiçbir önemi yok.
Ben, zamanlamaların tesadüf olmadığını düşünenlerdenim.
Bebek katilinin mektubu, okutulsa da okutulmasa da!..
Habur’da teröristlere davul-zurna ile karşılayan,
Kahraman Türk askerini hapse attırıp, kadın pazarlamacılığıyla suçlayan,
Öcalan’ı sorgulayan, teröristlerin leşini alan askerleri inim inleten,
Hainleri en sıkıştığı zaman “çözüm süreci” masalıyla ipten alan,
Türk vatanını bölünme noktasına getiren,
Çanakkale’de Atatürk’ü anmayan, Fatiha’yı bile esirgeyen,
Mitinglerde Türk Bayrağı ile ayakkabılarını silen,
AKP zihniyetinin nasıl paniklediğini nasıl aynı sahtekarlığa bir kez daha sarıldığını izah etmek
istedim. Apar topar, yayın planından öne alınan AKP’nin Bayrağın arkasına sığınarak sahneye sunduğu yeni tezgahı ıskalamayın diye düşündüm.
Her paçası sıkıştığında Ülkücü şehit Mustafa Pehlivanoğlu’na gözyaşları ile sığınan siyaseten mevtalara son duraklarında -Recep Erdoğan’ın bilmediğimizi iddia ettiği- Fatiha’yı esirgemeyin lütfen...
NOT; Terör örgütüne yakınlığı ile bilinen ANF’ye HDP’li Sırrı Süreyya Önder’in, Abdullah Öcalan’ın Nevruz mektubunun kendilerine ulaştığını dair açıklaması akşam saatlerine yakın düştü. Habere göre mektubun içeriği Diyarbakır’da okunan kadar açıklanmayacak.
Bu gelişmenin ardından siyasi kulislerde, mektubun Öcalan tarafından kaleme alındıktan sonra Devlet birimleri tarafından Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’a teslim edildiği ve onun tarafından düzeltilip yeniden kaleme alındığı, sonra Öcalan’a gönderildiği ve terörist başının son onayı ile birlikte mektubun 12 sayfadan oluştuğu iddiaları konuşuldu.