Bayburt’ta Şiir Yolculuğu
“Bâd-ı sabâ selam söyle o yâre/Ya gelsin, ya gidek o diyâre biz/Kâtip arz-ı hâlim yaz ki cânâne/Ayrılalı düştük ah ü zâre biz” Cemal Süreya’nın “İşgal acılarından mavi bir lirizm çıkaran” dediği, Bayburt’a özlemin simgesi olan Bayburtlu Zihni’nin dizeleridir bunlar. Uzun hava olarak da bestelenmiştir, Necla Akben öyle güzel söyler ki, ne zaman dinlesem, “Bayburt Özlemi” adlı şiirimin o dizeleri düşer yâdıma. Düşer çünkü Zihni’nin Of’u, gurbet çilesi, bizim de başımızdadır 57 yıldır: “Köküm kütüğüm Bayburt/Çoruh’la beni bir tut/Göçse de her an gurbet ellere/Çoruh Bayburtlu’dur/Gürül gürül akıp giden/Yürekleri yakıp giden/Tükenmez bir Bayburtlu”.
Bu yıl bu özlemi giderme imkânı tanındı bana. İstanbul’da yirmi yıldır Haber 69 adlı dergiyi çıkaran gazeteci hemşerim Remzi Kırık aradı önce, “Bu yıl Dede Korkut Kültür ve Sanat Şöleni’nin konuk şairleri arasında sizi de görmek istiyoruz. Yahya Akengin Bey benden haber bekliyor. He dersen, seni arayacak”. “Ey he!” niye yok diyeyim ki?... Günümüz Türk şiirinin zirve isimlerinden Yahya Akengin, “he” dememden memnun olmuş, aradı, övdü beni “Sen has Bayburtlusun, orada olmalısın. Ben Kırgızistan’da olacağım aynı tarihlerde, birlikte olmayacağız, ama o şölene renk katacak isim olacağına eminim” dedi mealen. Rahmetli babam “Oğlum, has Bayburtlu ol, tıs Bayburtlu olma sakın!” derdi. Akengin’nden has’lık beratını almak haz verdi bana. Bu has şairin has dizeleri geldi dilime: “Çeşmelerden duaları dökülürdü ermişlerin/Dilinde Dedem Korkut’un çağrıları... /Hicranları Zihni’den beri derin/Sılamdır ve ordan bir selam gibi gelir/ Kalbimin en eski ağrıları.”
Bayburt Belediye Başkan Yardımcısı Selahattin Kondolot aradı birkaç gün sonra, nasıl ve ne gün gideceğim konusunu konuştuk. Kondolotlar Bayburt’un en tanınmış ailelerindendir.. Selahattin Bey de bir “Has Bayburtlu” ydu.
Demirözü’ne, doğduğum ilçeye indim sabah erkenden. Demirözü’ne her gidişimde “Bıraktığım gibi değilsin, bıraktığın gibi değilim” derim. Gene dedim ama bu kez kalamadım o kadarla: “Vardığımda/Bütün duygularım özlemdi orada/Bütün sözlerim deyiş/Bütün izler umduğuma, bütün ufuklar seziş/Öyle özgelenmişim ki ayrı düşünce/Sokakta herkes el /Mezarlık hepten tanış.”
Sonra Bayburt... Çoruh’un çağıltısı eşliğinde Bayburt döneri yedim. Öyle özlemiştim ki... Kavut aldım, onu da çok özlemişim, eşimin önemli siparişi vardı: “Darğun” ondan aldım. Kaleye, kuleye, Şair Zihni’nin mezarının bulunduğu İmaret Tepe’ye, Şehit Osman Tepesine, hemşerilerimin gözlerine bakıp, sözlerine kulak asarak özlem gidermeye çalıştım.
Gelişmiş buldum ata yurdumu bu kez, sevindim, mutlandım. Aydınlar yurdu Bayburt’a Üniversite öyle yakışmış ki...
O akşam Şair Zihni Kültür Merkezi’nde şiir heyecanı, şiir coşkusu, kutsal şair emeği sergilenip sesleniyordu. Şiire vefa gösteren, şairlere gönlünü açan bir Belediye Başkanı vardı orada. Sağ ol, var ol, Bayburt gibi şen ol Hacı Ali Polat.
Programdan sonra biz şairlere Dede Korkut Türbesinin bir maketini içinde bulunduran, ince zevk ürünü, çok şık ve anlamlı plaketler verildi.
Sabah yaman ayrılık... Sevgiliden ayrılmak gibi... O hoyratım geldi yadıma: Sev giderim/Sevdiğim sev giderim/Ayrılık artırırsa/Ben ona sevgi derim “. Bayburt sevgisi ve özlemi çoğalacak, ufkundan uzak olsak da, Bayburt hep ufkumuz olacaktır.