Bayburtlama, Gülengül, Kafkas Toprağı
Cadde ve sokakları şehrin bedeni; yaşayan, yaşatılan, öykülenen anıları ise ruhudur.
Şehirlilerin belleğinde sefer görev çağrısı bekler anılar. Alınca o çağrıyı dile -hatta dilden dile- düşerler, yazıya geçirilirler. Yazıya dökülüp kitap olursa anılar, kıyamete kadar canlı kalabilirler.
Öğretmen-Yazar Ali Kemal Temuçin, Bayburt’ta değgin anılarını işte bu amaçla kaleme alıp kitaplaştırmış. Bu anılar güldestesi kitabın adı: “Bayburtlama”. Aydın Boysan “Bir şehre bağlanmak, o şehrin görünen ve görünmeyen güzelliklerine duyulan sevgiden kaynaklanır” der, “Bayburtlama” böyle bir sevginin sonucu.
Bu sevginin getirileri ve sonuçları müthiştir. Bu sevgi sayesinde, geçmiş halk kültürünün birçok öğesi kayıt altına alınarak şehir antropolojisine ışık tutar, tarihsel boyut katar.
“Anı-Öykü” demiş kitabının türüne Temuçin. Anlatımda yetenekli ve birikimli olduğu hemen göze çarpıyor, akıcı bir üslubu var. Hüzün ve gülmece iç içe bu anı-öykülerde. Hüznün de, gülmecenin de iletileri etkili, iz bırakıcı ve öğretici.
Bu kitaptan “Gülengül” adlı, duygu ve özlem yüklü bir anıyı, özetleyerek paylaşmak istiyorum sizlerle:
“Bahçemizde dedelerimizin kökenini belgeleyen iki şey vardı: Elma ağacı ile gül öbekleri... Okul bahçesiyle bahçemizin birleştiği köşede kocaman gül öbeği, bu öbekle evimizin arasında, tam ortada elma ağacı... İkisi de Kafkasların dayanıklılığını ve verimliliğini kanıtlarcasına her yıl -en olumsuz iklim koşullarında bile- kesinlikle bol ve lezzetli ürün verirdi. Böylece bahçemizden Kafkas havasını hiç eksik etmezlerdi. Ayrıca gül ve elma ağacı tüm ailemizin olduğu kadar mahallenin de sayılırdı. Ama gül ağacının ve bu ağacın güllerinin özelliği başkaydı. Anamın bu güllerle yaptığı ’Gülengül’ü çok bilinir; sadece bilinmekle kalmazdı, mahallemizde ondan tatmayan da yoktu.
(...) Bu Kafkas gül öbekleriyle anamız arasındaki bağ, salt bu duygusallıktan mı kaynaklanıyordu? Kesinlikle değil... Bu güllerden tüm aile bireylerinin ve mahallelinin bildiği, tattığı gül reçelini yapardı. Bu reçelin adı vardı: Gülengül...
(...) Gülengülümüz hazırlandıktan sonra ablamların payı ayrılırdı. Çünkü onlar da bu reçeli özlemle beklerlerdi. Anam da ne yapar eder Gülengülümüzü onlara da gönderirdi. Böylece o sadece mahallemize değil Ankara ve Edirne’ye de servis edilirdi. Komşuların haklarını da ben dağıtırdım. Bundan büyük zevk alırdım. Her yıl yinelenen bu dağıtım etkinliği, paylaşma duygularımızın gelişmesini sağlamıştı. Kahvaltılarımızın özellikle de iftar sofralarının baş yiyeceğiydi Gülengül. Sofralarımıza sadece tat değil, çok hoş bir koku yayardı.
(...) Yıllarca anamın kıyıp da yok edemediği gül ağacı öbekleri, orada özgürce yaşayıp Kafkasya havasını yaydılar. Ta ki bahçenin ön bölümü yol için istimlak edilene kadar... Anama ve bana göre istimlak edilen bahçemiz değil, Kafkasya toprağıydı. Özellikle anam, güllerin yok edilmesine o denli üzülmüştü ki, yıllar sonra bile gülleri uygun bir yere vermediğine yandı durdu. Gülengülümüzü tadan hiç kimse, aynı tadı başka hiçbir şeyde bulamadı; bana göre bulamaz da... Çünkü ne bahçemiz, ne bahçemizdeki Kafkas gülleri ne de anam var...” “Bayburtlama” Temuçin’in kendi yayını. Yazarın e-posta adresini veriyorum (aktemucin@ttmail.com), Bayburtlulara ve Bayburt’a ilgi ve sevgi duyanlara tavsiye ediyorum hararetle.