Bay İsmail...
Zırvanın tevil götürmeyeceğini cahiller bilmez bir de cahil cüretkarlığını görev haline dönüştürenler bilmez. Nedense siyasette prim yapıyor son dönemlerde. Oysa zırvanın tevil götürmeyeceğini, teşbihte hata olmayacağını en iyi siyasiler bilmeli. Aslında sadece siyasiler değil öncelikle "devlet adam"ları bilmeli lakin günümüzde gerçek anlamda devlet adamı bulmak öylesine zor ki, Sinoplu Diyojen misali, gündüz fener ile arasak rastlayamıyoruz. Arif olan anlıyor elbette... Değerli okuyucularımızın yazının daha başında TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a dair bir şeyler karalayacağımı anladığından eminim. Seksenine merdiven dayamış olan İsmail Kahraman'ı bizzat tanıyalı çok oldu. 1991 ittifak seçimlerinde tanımıştık. Öncesinde 68'li yıllarda "Millî Türk Talebe Birliği" Başkanlığı yaptığını öğrenmiştim. Adı üzerinde "Millî" olan ve ambleminde Bozkurt bulunan kuruluşun başkanı iken halen tartışılan korsan kongreler ile yönetimi ele geçirip, bozkurt amblemini çıkaran zattır. O Bozkurt ki, Gazi Mustafa Kemal'in Türk parası üzerine, gençlerin izci teşkilatına koydurduğu "millî figürdür". Bugün esamisi okunmayan MTTB, zamanla merhum Erbakan'ın kontrolüne girmiş daha sonra da Kahraman sayesinde "Millî"liğini yitirmiştir. Bay İsmail, 1995'te Refah Partisi'nden Milletvekili seçilmişti. Refahyol Hükümetinde Kültür Bakanlığı yaptı. O sırada devrin Akşam gazetesinde yazmakta olan Arslan Bulut'un belgeli, haklı eleştirilerini kaldıramayıp, değerli Bulut'un kovulması için bizzat gazetenin sahiplerine telefon açacak kadar haristir. Bulut, bunları yıllar önce yazdı. Sırası gelince tekrarlar. Bay İsmail'i 1991'de Birlik Vakfı'nda tanıdığımı beyan etmiştim. 1991 seçimlerinde RP-MÇP-IDP ittifakı barajı aşıp Türk siyasetinde yeni bir çığır açılmasını sağlamıştı. Seçim öncesi merhum Erbakan, rahmetli Türkeş ve Aykut Edibali ile Birlik Vakfı ziyareti programına o yıllar RP İstanbul İl Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan ile beraber ben de katıldım. İsmail Kahraman, Prof. Dr. Necmettin Erbakan'a olağanüstü ilgi gösterirken Türkeş ve Edibali'yi yok sayan tavrına tepki gösterip: "Biz Birlik Vakfı'na geldiğimizi sanıyorduk. Meğerse burası Körlük Vakfıymış" dediğimde Tayyip Erdoğan gülerek: "Canını sıkma bu modeller imalat hatası... İnşallah yakında hepsinden kurtuluruz" sözleri ile öfkemizi yatıştırmaya çalıştı.
Teşbihte hata olmaz
1991 ittifak seçiminde seçilme şansı garanti olmadığı için Bay İsmail aday değildi. Zemin yokluyordu. 1995'te RP'den milletvekili oldu. Bakanlığa getirildi. 1999'da bir daha İstanbul vekili oldu. Sağlamcıdır Kahraman. Refah'ın kapatılıp, Fazilet'te Erbakan'sız kongrelerde Hoca'nın tarafında yer aldı. Yenilikçileri sattı. Derken AKP'nin kuruluşunda rüzgârın kokusunu alıp AKP kurucuları arasında yer almak istedi. 1 Temmuz günü "Yeni Parti Meselesi" başlıklı yazımda belirttiğim gibi "O varsa ben yokum" deyince, Erdoğan'ın "Sen bilirsin İsmail Abi" cevabı ile tıpış tıpış gitti. Teşbihte hata olmaz. Hani Anadolu'da "Horoz ölür gözü çöplükte kalır" özdeyişi vardır. Tek başına iktidar olan AKP'de olamayışının acısı ile kıvrandı. Çok eski kankası Abdullah Gül'ü devreye soktu ama Erdoğan'ın hışmından kurtulamadı. Üç dönem yaklaştırmadı partiye bile. 2016 seçimlerinde yani dördüncü dönem hatırlı kişilerin ısrarına dayanamayan Erdoğan geçmişe vefa adına seçtirdi. Ve aktif Bakanlık yerine, protokol olarak TBMM Başkanlığına getirdi. TBMM Başkanlığı malumunuz tarafsız sayılır, genel kurullarda oy bile kullanamaz. 15 Temmuz'dan sonra partinin başına yeniden dönüp, tarafsız Cumhurbaşkanlığı yerine parti Genel Başkanlığını tercih eden Erdoğan'ın gözüne girebilmek için, artık gelenekselleşen anayasa hükümlerini ve TBMM iç tüzüğünü hiçe sayma adına Bay İsmail de tarafsızlığını yitirdi. Sadece tarafsızlığını mı? Sayın Meral Akşener'in olağanüstü tespitinde belirttiği gibi "Asıl müflisler ortaya çıkmıştır"... Siyasi müflis saflarında yerini alan Bay İsmail'e hak ettiği tepkiyi gösteren az sayıdaki milletvekillerini kutluyorum. Ancak lafa gelince "Kadın hakları"ndan dem vuran Meclis'teki kadın vekillerin sessizliği manidar değil mi? O kadın vekiller kamuoyu önüne çıkıp, yapılan yazılı açıklamanın derhal düzeltilerek, Akşener'den özür dilenmesini talep edemez miydi? Dahası özür dilenmemesi halinde TBMM Başkanlığından derhal istifası istenemez miydi? Cevabını muhataplarından beklemek yerine Selcan Taşçı'nın "Bir Riyakârlık Masalını" yeniden okuyalım. Kim bilir, riyakârların yüzünün kızardığını görmesek bile hissederiz vesselam!..