Batış yılları...
İtler salınıp taşlar bağlanmış olduğundan, gerine gerine “açıklama” yapıyor PKK’lılar:
- Türk ordusu şokta!
- Türk ordusu gerilla karşısında bir kırılma yaşıyor!
- Askerlerde savaşma azmi kalmadığını takip ediyoruz!
***
Ve şimdi değneksiz köy bulmuş gibi çemkirenleri, vaktiyle “gıklarını” çıkaramaz hale getirmiş olan kahraman bir ordunun, kahraman bir komutanı Engin Alan, “tutuklu”bulunduğu Sincan Cezaevi’nden sesini duyurmaya
çalışıyor:
“Türk Silahlı Kuvvetleri bölgesinde en güçlü orduyken ve yine her zamankinden daha güçlü olmak zorundayken giderek zayıflatılıyor!”
***
Bu iki haberi peş peşe okuyunca;
Türk ordusunun Edirne’de bir yıl arayla kazandığı “zafer” ve “hezimet” geldi aklıma.
Bir de Talat Paşa’nın o “hezimet”in nedenlerinden de bahsettiği hatıraları:
“O sırada iktidar mevkiinde bulunan Gazi Ahmet Muhtar Paşa kabinesi, Avrupa’nın bir harbe müsaade etmeyeceği kanaati ile olacak, talim maksadı ile silah altına çağrılmış kıtaları, yani takriben 100 bin kişiyi terhis etmişti. Fakat harp çıkınca ordu tuhaf bir vaziyette kaldı. Bir taraftan yeni kıtalar silah altına alınıyor ve kadrolar değişmiş olduğundan ne zabitler askerleri ne asker zabitlerini tanıyordu. Böyle karmakarışık bir ordu ile harp daha başlamadan kaybedilmişti.”
***
Osmanlı’nın “harbe müsaade etmez” sandığı Avrupa’nın tavrını, “Batış Yılları”nda şöyle anlatıyor Falih Rıfkı:
- Henüz düşmeyen Edirne’yi Türklere bırakalım diyen bir tek ses yok. Ne “tarihi” dost Fransa’dan, ne elçisinin arabasına atlar gibi koşulup çektiğimiz İngiltere’den, ne Goltz adlı generaline orduyu teslim ettiğimiz ve yarın Liman Von Sanders adlı generaline teslim edeceğimiz Almanya’dan!
***
“Vatan elden gidiyor” feryadının üzerine kurulmuş ülkede bu çığlık artık kimseye “olağanüstü” gelmediğinden, kimse olan bitene dikkat kesilmiyor; halbuki gerçekten, hakikaten “vatan elden gidiyor”!
Kuzeydoğu’dan aşağıya doğru inelim;
Sınırlarımızı tanımayan ve Ağrı’yı topraklarına katma antları içenlerce yönetilen bir Ermenistan!
Okyanus ötesindeki ABD uğruna öfkesinin hedefi olduğumuz İran!
Kuzeyi Barzani yönetimine terk edilen Irak!
Kuzeyinde “Kürt Devleti” tehdidi oluşmuş Suriye!
Dön batıya, adalarımızı fiilen “işgal” altında tutan Yunanistan!
***
Tıpkı “batış yılları” nda olduğu gibi “kendi bağırışlarımızdan sağır olduğumuz için duymuyoruz” ama kanlı bir paylaşım savaşı var kapıda!
Ufukta savaş var;
Ve “ordu” paramparça!
Emin olun içeride ve dışarıda öyle çok insan “darısı devletinizin başına” diyor ki şu anda...
Necdet Sevinç’i anıyoruz...
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın, Turan Kültür Merkezi Süleymaniye Kürsüsü Konuşmaları’nda Necdet Sevinç’i anıyoruz bugün.
Saat 14.00’te, İstanbul Üniversitesi Avrasya Enstitüsü’nde (Edebiyat Fakültesi’nin yanı) olacağız.
Necdet Sevinç için yazılan şiirler okunacak, kızı Asena sevdiği şarkıları sunacak...
“Üveyik gözlüsü” eşi Sevgi Hanım konuşacak...
Sonra Yrd. Doç. Dr. Namık Kemal Kurt, Prof. Dr. Metin Karaörs, Bahri Yüzlüer, torunu Göktuğ Alemdar ve ben...
Bizimle olmak isterseniz, sizi de bekleriz...