Batı işte böyle nankördür!

İlk Türk işçi kafilesi 26 Ekim 1961 sabahı Münih tren garının 11 numaralı peronunda Almanlar tarafından bir kurtarıcı gibi törenlerle karşılandı ya, 50 yıl sonra bugün Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schauble tutmuş, “60’ların başında işgücü almaya karar verdiğimizde Türkiye’ye yönelmek hataydı” diyor ve ekliyor: “Biz, işçilerin çocuklarının topluma entegre olmasını bekliyorduk ama sorunlar üçüncü nesille birlikte azalmak yerine daha da arttı. Bu yüzden siyasetimizi değiştirmeliyiz.”
Görüyorsunuz yine Türkler suçlu! Çağıran kendileri. En pis, en aşağılık işleri Türklere layık gören kendileri. Şimdi tutmuş, “Keşke Türkleri çağırmasaydık” diyorlar. Suçumuz ise Almanlaşmamakmış. Domuz eti yemememiz, kiliseye gitmememiz, Türkçeyi unutmamamız, ezandan vazgeçmememiz, camiler açmakmış suçumuz. Suçumuz, Türk kalmakmış.
Peki, sadece bu mu Türklerin suçu? Hayır, Almanya’ya giden o cahil Türklere, pazar yerinden kurbanlık hayvan alır gibi ağızlarında dişlerine bakarak kabul edilen o Türklere, geçen on yıllar içerisinde bir haller oldu, asıl suçları bu Türklerin ama Alman nefsi, Alman kibri bunu itiraftan kaçınıyor. Dedik ya ilk Türk işçi kafilesi Almanya’ya 1961’in 26 Ekim’inde indi.
Aradan on yıl geçti Almanya’nın ünlü katedral kenti Kolonya’da bir Türk ilk bakkal dükkânını açtı. Türkiye’de yayımlanan aylık dergi “KÜLTÜR” Kasım 1972’de yayımlanan 43’üncü sayısında Almanya’daki Türklerin “Bakkal dükkânı” açışlarını bakınız nasıl haber yapmış:
“Başkent Bonn’da da bir Türk bakkaliyesi açılmıştır. Burası, Türkler ve Almanların işbirliği ile hazırlanmış bulunmaktadır. Kentin Bad Godesberg bölümünde bulunan dükkân temiz, aydınlık ve güzel görünümlüdür.”
Dergi tam bir sayfa Türk’ün bir Alman’la açtığı ortak bakkal dükkânından bahsediyor! Dükkânın adı “Orient Basar” yani “Şark Pazarı” dır. Türk bakkalın ise hedefleri vardır ve bu hedeflerini şu cümlelerle açıklar:
“Dükkân zamanla bir kafeterya halini alacaktır. Hedefimiz Türkiye’yi ziyaret etmiş Almanların da buraya gelmelerini sağlamaktır!”
Almanya’ya ayak bastıktan on yıl sonra Alman iş dünyasına iki küçük bakkal dükkânı ile giren Türkler, Almanya’da “işveren” olarak şimdi acaba ne durumdadır dersiniz?
Bugün yalnızca Berlin’de küçüklü büyüklü 35 bin kişiye istihdam sağlayan 9 binden fazla işletme Türklere aittir ve yıllık ciroları 3.5 milyardır.. Almanya genelinde Türklere ait işletme sayısı 100 bin civarındadır. Bu bilgiler Berlin Türk Alman İşadamları Birliği Başkanı Hüsnü Özkanlı’ya aittir. Türkiye’den geldiklerinde tilkilerin ortasında tavuk gibi şaşkın kalmış şu cahil Türklerin yaptığına bakar mısınız?! Türkiye’de bile döner görmemiş Türklerin bugün Almanya’da döner fabrikası kurup 200 kişi çalıştırdıklarını, tüm Avrupa’ya döner ihraç ettiklerini söyleyen de Özkanlı. Siz bu hızla Türklerin Almanya ve Avrupa’da önümüzdeki on yıllarda neler yapacaklarını hayal edebiliyor musunuz?
İşte Alman kibri, bunu içine sindiremiyor.
Sadece bu mu? Hayır, aynı Türkler Almanya ve bütün Avrupa’yı baştanbaşa camilerle donatıyorlar. Yalnızca Almanya’da 2 binden fazla cami var. Bu, Birinci Dünya Savaşı’nda bizimle aynı cephede savaşan Almanların, Mehmetçiğin Kudüs’ü İngiliz’e terk etmek zorunda kaldığında, bütün kiliselerinde çanlar çalarak, “Türklerden Kudüs’ü kurtardık” diyen akıl ve ruhunun içine sindirebileceği bir durum mu?
Bir durum daha var... Avrupa Birliği’nin en büyük üyesi Almanya mevcut doğum oranı ile 2097 yılında 24 milyona düşecek. Türklerin ise ne kadar olacağını varın onlara sorun. Almanya’yı Türklerin genç nüfusu korumak zorunda kalacak. 1 Mart’tan itibaren zorunlu askerliği kaldıran Almanya, 15 bini gönüllü 170 bini paralı 185 bin kişilik bir Silahlı Kuvvetler planladı. Paralı askerleri ise iş piyasasında yer almamış gençler, yani çoğunlukla Türkler oluşturacak.
Hani yılanın sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş. Alman yılanı Türk’e böyle mecbur kalıyor, kaldıkça da kuduruyor. Siz bilin ki Alman ne ise Fransız da o, İngiliz de o... Rahat olsunlar, Türk ihanet etmez!

Yazarın Diğer Yazıları