Başrol HDP'nin!

AK Parti'de daha önce benzerine rastlamadığımız ihraç süreçleri yaşanıyor.

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve beraberinde hareket eden birçok kişi partiden atılmak üzere.

AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Davutoğlu grubu üzerinden "yeni siyasi hareket" girişimlerine yüklenmeye devam ediyor.

Hükümetin diğer sözcüleri de HDP ve İmamoğlu eleştirisini benimsemiş durumda.

Bu yöntem oldukça tanıdık aslında; Erdoğan muhtemel rakiplerini kendisi belirlemek istiyor. Abdullah Gül ve Ali Babacan ekibi yerine Davutoğlu grubunu hedef alıyor.

Öte yanda ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik açıklamalar söz konusu. İktidar medyası da bu konuda epey mesai harcıyor.

Bu sırada CHP'den de ilginç hamleler geliyor.

HDP'lilerle samimi görüntüler verilmesi, doğum günü kutlamaları gibi eylemlerle HDP'nin toplumdaki imajının olumsuzluğuna aldırış edilmeden hareket ediliyor.

Seçimlerde millet ittifakı olarak ortak hareket ettikleri ve milliyetçi oyların İmamoğlu'na yönelmesi noktasında önemli bir misyon üstlenen İYİ Parti'nin hassasiyetlerine pek aldırış edilmiyor.

Israrla belirli noktalar kaşınıyor, ısrarla belirli mesajlar verilmek isteniyor.

CHP İstanbul İl Başkanı'nın geçmişte ve son olarak yaptığı "Türkiye halkları" açıklamaları milli devlete açıkça meydan okuyor.

Bu tablo tam da Erdoğan'ın istediği şartları oluşturuyor aslında.

Parti içindeki muhalefet Davutoğlu ve çevresinde şekillendiriliyor,

Olası başkanlık seçimlerinde şimdiden İmamoğlu rakip gibi belirlenip, yıpratılmak isteniyor.

Muhalefet, yeniden HDP-CHP olarak konumlandırılıyor…

Hatta ilerleyen günlerde Bahçeli'nin İYİ Parti'ye yönelik yeni açılımlar yapması da muhtemel.

Seçimler öncesinde Abdullah Öcalan'ın kardeşinden medet uman zihniyet, şu anda HDP'ye kayyum atamak suretiyle milliyetçilik oynuyor.

Bu tablodan yapılacak en önemli çıkarım şu galiba; HDP, Türkiye'nin kilit partisi haline geldi.

Sırtını PKK'ya dayayarak, bombayla, silahla, ırkçı söylemlerle gayet başarılı oldular!

Bu durum aslında Türk siyasetinin nasıl can çekiştiğini gösteriyor.

Seçimlerden bu yana Ankara, Adana, Bolu belediyelerinin yaptığı tasarruflar dışında milletin, vatandaşın lehine olan durum yok gibi…

Herkes bir siyasetin, herkes bir çıkarın peşinde.

Siyasi parti liderleri dışında çimen misali ezilip, savruluyoruz.

HDP aşağı, HDP yukarı…

Bu arada insanların sinir uçlarını kaşıyan Diyanet ve benzeri kurumlar da boş durmuyor tabi.

Günün sonunda şöyle bir ülke manzarasına baktığınızda içinizi açan tek konu; transfer haberleri oluyor.

Bu gidiş, gidiş değildir.

Siyasetin, güçlülerin elinde oyuncak olduğu, Yargı'nın işlevsizleştiği, milli devletin iktidar ve muhalefetin bazı unsurları tarafından hedef alındığı bir ortamdayız.

Bu ortamda vatandaş ne yapsın?

İki ay içinde gelen yüzde 30 doğalgaz zammını ve enflasyonu konuşacağımız yerde Demirtaş'ın doğum günü kutlamalarını, belediyelere kayyum atanmasını, bakanların tehditlerini konuşuyor ve izliyoruz.

Kimse kusura bakmasın da böyle siyaset olmaz.

AK Parti Genel Başkanı Erdoğan da artık birilerini hedef almak yerine, özelleştirme ve S-400 dışında yapacakları devlet politikaları hakkında konuşmalı.

En büyük israf, zamanı kötü kullanmaktır.

Ve Türk siyaseti israfın sınırlarını zorluyor.

Yazarın Diğer Yazıları