Başöğretmenimizin aziz öğretmenleri
Bugün Öğretmenler Günü. Öğretmenlere olan saygımızın ve toplumumuzun şükran duygularının böyle bir günle kutlanması kabul edilmiştir. Ben de Başöğretmenimiz başta olmak üzere, yetişmemde hakkı olan Aziz hocalarımı minnet duygularımın taçlandırdığı sevgi ve saygıyla yad ediyorum.
Öğretmen alan değil veren insandır. O bir mum gibidir. Işığıyla sizi aydınlatırken kendisi erir ve solar. İlkokul öğretmenim Konya Kızöğretmen Okulu'nda Hüsniye Gündüz Alp hanımdı. Babamın tayini sebebiyle ilkokul 5. sınıfı Konya Ereğli'de İsmet Paşa İlkokulu'nda bitirdim. Öğretmenimiz Hüseyin Cahit Yalçın Bey'di. O yıl Ereğli Ortaokulu açıldı. Güzide bir öğretmen kadrosu vardı. Hemen hepsi Yüksek Öğretmen Okulu mezunu olan bu güzel insanları rahmetle anıyorum. İçlerinden hiç unutamadığım Türkçe öğretmenim Sadi Cumbul Beyefendidir. Bende mevcut olan Rahmetli Babama minnettar olduğum kitap okuma sevgisini O bir alışkanlık haline getirmiştir. Türk diline olan aşkımın banisi de yine Sadi Cumbul Hoca'mdır. O kadar güzel konuşur ve kitap okurdu ki en arka sırada oturur içimden "Allah'ım bana çok para ver. Sadi Bey'in maaşını ben vereyim O da bana kitap okusun" diye dua ederdim. Hitabet hayranlığımı büyük ölçüde O'na borçluyum. Konya Lisesindeki hocalarımızın da hepsi Yüksek Öğretmen Okulundan mezun olmuştu. Açıkça söyleyeyim kendi meslek dallarında Prof. derecesine çoktan hak kazanmış insanlardı.
Atatürk öğretmenlik mesleğine çok büyük önem vermiş ve "Memleketimizi. toplumumuzu gerçek hedefe, mutluluğa ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır: 1) Vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, 2) Milletin istikbalini yoğuran kültür ordusu.
Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir, verimlidir, saygıdeğerdir. Bu iki ordunun ikisi de hayatidir. Yalnız siz kültür ordusu mensupları, sizlere bağlı olduğunuz ordunun kıymet ve kutsiyetini anlatmak için şunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp, niçin öldüğünü öğreten bir ordunun fertlerisiniz.
Bir millet kültür ordusuna malik olmadıkça muharebe meydanında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin o zaferlerin sürekli neticeler vermesi ancak kültür ordusunun varlığına bağlıdır. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun verimli sonuçları kaybolur."
Cumhuriyetin kurucusu ve O'nun kadrosu öğretmene bu ölçüyle bakıyordu. Öğretmenlik mesleğini cazip hale getirmek için en kabiliyetli, en zeki ve sağlıklı gençler öğretmen okullarına alınıyordu. Bunların içinden okul öğretim kadrosunun seçtiği gençler yüksek öğretmen okullarına çıkarılıyor ve orayı bitirdikten sonra Ortaokul ve Lise öğretmeni olarak tayinleri yapılıyordu. Öğretmenlere tatminkar bir ücret ödenmesini sağlamayı Cumhuriyet yönetimi temel iş olarak biliyordu.
Öğretmene, alime itibar bizim milli geleneğimizidir ve iftiharımızdır. Karahanlı, Selçuklu ve Osmanlı asırları bu güzel geleneğin taçlanmış örnekleriyle milli tarihe mal olmuştur. Fevkalade zeki ama yaramaz bir çocuk olan Çelebi Mehmet dersleri ihmal edince kendisinin hocası Molla Gürani sopasını kaldırır; "Bir daha ödevini yapmaz, defterin boş gelirsen seni bu sopayla döverim" der. Gözleri yaşaran 6 veya 7 yaşındaki Çelebi Mehmet cami kapısından Babası Sultan Murat'ın girdiğini görünce koşar, sarılır ve "Baba öğretmenim beni dövecek!" der. Padişah Sultan Murat; "Aman oğlum sen dikkatli ol, öğretmenini kızdırma. Beni de döver" der. Bu sözleri işiten Molla Gürani talebesine öyle bir muhteşem eğitim ve ilim şuuru verir ki 21 yaşında matematikte havan topunu icat edecek kadar gelişmiş 5 dil bilen geleceğin Sultan Fatih'i yetiştirilir. Nitekim Padişah olunca İstanbul fethedilir ve Sahn-ı Seman Üniversitesi kurulur. Bu üniversiteye çağın büyük matematikçisi Ali Kuşçu davet edilir. Davete icabet eden bu güzide alime; Tebriz İstanbul arası kaç adımdır? diye soran Sultan Fatih hocanın her adımına bir altın hediye eder. Atalarımız asırlar öncesinden üniversitenin temelinin ilme ve ilim adamına mutlak saygı olduğu kuralını koymuş ve buna titizlikle riayet etmiştir. Günümüzde Rektör seçimlerinin kaldırılması ve başöğretmen tayin eder gibi üniversitelere Rektör tayini çok hüzün verici bir manzaradır.
Aziz öğretmenlerim size lâyık olduğunuz maddi ve manevi şartları ne yazık ki sunamadık. Bu bizim toplum olarak utancımızdır. Darbelerden sonra öğretmen yetiştiren kurumların kapatılması ve mesleğin inceliklerini, güzelliklerini düşünmeden her meslekten adayı kabul edip tayin yapılması bu kutsal mesleği çok yaralamıştır. Artık hükümetler Türkiye'nin tek ve temel meselesinin "Maarif" olduğunu anlamalıdır. Maarifin meşalesi olan bütün öğretmenlerimize sağlıklı, verimli ömür diliyorum.