Baskın Oran çelişkileri

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, “Karabağ’da Ermeni işgali bitmeden Türkiye Ermenistan sınırı açılmayacak” dediklerinde, Ermenistan rahatsız oldu, diaspora rahatsız oldu, tek derdi sınır ticaretinden üç kuruş para kazanmak olan dini-diyaneti ticaret ve dünyalıktan ibaret bir avuç insan rahatsız oldu, “Ermenileri kestik, özür dileyelim” diyen liberaller ve Afganistan’da her gün çoluk-çocuk yüzlerce masumun üzerine ölüm kusan Obama rahatsız oldu, bunların tamamını anladık, bizim anlayamadığımız, aldığı eğitim, okuttuğu ders ve iddia ettiği insan hakları savunuculuğu ile isim yapmış bâzı kişilerin rahatsızlığıdır, meselâ Baskın Oran’ın duyduğu rahatsızlık da, bizim açımızdan bu tür bir rahatsızlıktır.
Hemen o gün Türk Haber televizyonun bir canlı yayınına bağlanan Baskın Oran, “Ben otuz yıl dış ilişkiler okuttum, Azerbaycan’ın Türkiye için önemi diye bir şey okumadım, duymadım” dediğinde, ne gözlerime, ne kulaklarıma inanabildim. “Azerbaycan’ın bizim için ucuz doğalgaz vermekten başka ne önemi olabilir!” diyor, başka bir şey demiyordu Prof. Dr. Baskın Oran. Yani insan Agos’ta yazı yazabilir, “Ermenilerden özür dileme komisyonunun” aktif üyesi de olabilir, amma, Azerbaycan’ın bizim için ne önemi var, diyebilir mi? Bu toprağın üniversitelerinde otuz yıl dış politika okutmuş, hâlâ da okutmakta olan bir Prof.’tan bunu duyduğunda, insanın aklına hemen, “SSCB dağıldıktan sonra bağımsızlığına kavuşacak Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin irtibatını kesmek için kurulan NATO tuzakları” gelmez mi? Yoksa bizden bâzı hocalar da kökü 60 yıllar kadar geriye giden bu oyunun bir yerlerinde mi, veya, bütün bu olup bitenlerden gafiller mi, diye sormadan edilebilir mi?
Hadi Azerbaycan’ın Türkiye için önemi kavranmadı, kavranamadı, yahut, böyle bir önem ve birliktelik bâzıları için, (Meselâ şartlar oluşturulduğunda kurulması düşünülen büyük Kürdistan peşinde koşanlar gibi) çok tehlikeli görüldü, diyelim.
İyi de, orada bir “işgal” söz konusu, o topraklarda bir milyonun üzerinde insanın toprağından sürülmesi söz konusu, orada sırf Türk oldukları için insanların katledilmesi, tecavüze uğraması söz konusu, siz, 85 yıl önce olduğu iddia edilen bir ’Ermeni soykırımı’için Türkiye’den özür beklerken, Türkiye’nin henüz üzerinden 20 yıl bile geçmemiş, Karabağ’da gerçekleştirilen Türk soykırımı ve sürgünü için, Ermenistan’dan, yaptıklarını telafi etmesini istemesinden nasıl rahatsızlık duyulabilirsiniz?
Tamam, duyarsınız da, bir daha “insan” ve “insanlık” adına söz söylerken kendinizi nasıl hissedersiniz?
Birilerinin size inanmasını bekler misiniz, bırakın başkalarını, siz kendinize inanır mısınız?
Sonra devletlerarası ilişkilerde her şey “çıkar” için midir?
Meselelere bu zaviyeden bakıldığında “Bana ne Filistin’deki İsrail katliamlarından” ben ABD ve Avrupa’da lobi gücü olan, BM’nin dahi güç yetiremediği İsrail’in yanında olayım, demek gerekmez mi? Irak’ta ABD’yi haklı bulmak, “Kerkük’teki birkaç milyon Türk için Türkiye’yi uluslararası camiada sıkıntıya niye sokayım” demek gerekmez mi? Ot çimen bitmeyen Kardak’ı Yunan’a hediye etmek, Kıbrıs’tan asker dahil ne kadar Türk varsa cümlesini geri çekmek ve böylece İngiltere’den, ABD ve AB’den aferin almak icap etmez mi?
Hani bilmesem Baskın Oran’ın Batı Trakya Türkleri için verdiği mücadeleyi ve Rahmetli Mehmet Emin Aga için uğraşmalarını, ne yapsa yeridir, diyeceğim, amma şimdi sormadan edemiyorum, Hocam, Karabağ Türkü’ne yaklaşımınızla, Batı Trakya Türk’üne yaklaşımınız arasında, insan hakları bakımından da olsa bir çelişki yok mu?

Yazarın Diğer Yazıları