Başkent manzaraları
Türk milletini bölmek, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak için yapılan planlı saldırılara rağmen milletin ortak değerlerine giderek daha fazla sahip çıkması, emperyalizme başkaldırının dalga dalga artışı umutlandırıyor beni. Tam 70 yıldır öksüz ve yetim kalan Türk, Atatürk’ü kaybetmenin acısını yıllar geçtikçe daha fazla anlıyor. 70 yıllık özlemin an be an yaşandığı bir başka ülkenin olmadığından eminim. Dünyanın hiçbir ülkesinde bir önderin böylesine anıldığına, arandığına tanık olan da yoktur.
Mustafa Kemal’i kendi ideolojik dogmalarına hapsetmeye kalkışanlara, yeni rant alanları oluşturanlara inat Atatürk’ü birçok tarihçi ve bilim adamından daha fazla araştırıp okuduğumu ve anladığımı söyleyebilirim. Neredeyse 40 yıldır 10 Kasım anma günlerini yaşadım. Darbe dönemlerinde kabak tadı verilen günlere şahit oldum. Ancak son 6 yıldır Atatürk’ün bilinmeyen yönlerinin keşfedilmesi, milletiyle bütünleşmesinin anlamı O’nun emperyalizme karşı verdiği amansız savaşın tekerrür edeceği yönünde. Dün 10 Kasım manzaralarında bunu hissettim ve kaybetmek üzere olduğum umutlar yeniden yeşerdi. 7’den 70’e Atatürk’ü tanıyıp anlama gayretindeki milletimizin genetik şifresini çözüp tahrip edemedikleri için şükrettim Tanrı’ya.
Pazar günkü “Netekim” başlıklı yazı için yüzlerce mesaj aldım. Atatürk’ün Ankara’sında pazar günü davetli olduğum Alevi mitingi ve BBP kongresine uğradım. Türkiyemizin çimentosu olduğuna yürekten inandığım Alevi kardeşlerimizin yüzyıllardır uğradıkları haksızlığı kimse inkâr etmemeli. Alevi vatandaşlarımızın talebi mutlaka dikkate alınmalı. Ancak hak ararken haklı olmanın kıstaslarında hassas olmak da şart. Pazar günü Ankara’da toplanan 50 binden fazla vatandaşımızın bir araya geldiği mitinge, marjinal sol örgütler ve bölücü unsurlar gölge düşürdü. Başta AB zihniyeti olmak üzere Türkiye’de yüzde 80’i Türkmenlerden oluşan Alevileri, ayrı bir etnik grup olarak görenlerin ekmeğine yağ sürmek Alevi davasına ihanet etmek demektir. Nitekim bunun farkına varan Alevi kuruluşlarından çoğu bu mitinge gitmeyerek bölücü unsurlara geçit vermediler.
Alevi mitinginde en önemli izlenimim ise seçim vaatlerine kanan bir kısım Alevilerin AKP’ye olan öfkesiydi. AKP listelerinde sembolik olarak yerleştirilen birkaç isim yüzünden oy verenlerin AKP’ye tepkisini görmeye değerdi. Umarım Aleviler parti taassubundan, feodal bağlardan ve kökleri Türkiye dışındaki bazı örgütlerin tesirlerinden uzak durarak kendi aralarındaki birliği tesis ederler.
Türkiye’de parti kurmak kolaydır, ancak kurulan partiyi yıllarca ayakta tutmak zordur. Bu zorluğu 15 yıldır yaşayan, ancak heyecanlarını, inançlarını muhafaza eden BBP’ye hayret etmemek mümkün değil. Siyasi Partiler Kanunu’nu hiçe sayarak 5-6 yıl kongre yapmayan partilerin olduğu memleketimizde en fazla kongreyi BBP yapıyor. Üçü olağanüstü olmak üzere bugüne kadar 10 kongre yapan BBP, son bir yılda iki kongre gerçekleştirdi. Her ne kadar Yazıcıoğlu dışında genel başkan adayı partinin MYK’sı için alternatif liste çıkmasa da BBP kongreleri sancısız geçiyor. Kuruluşundan bu yana gelip geçen kadroları bir arada tutmamak gibi handikap yaşayan BBP’de Genel Sekreter Yalçın Topçu’nun konuşması duygulandırdı beni.
“Bizim büyük Turan davamız vardır” diyen Topçu, Çin’deki soykırıma dikkat çekerek Doğu Türkistan, Musul, Kerkük ve Telafer’e değindi. İki devlet tek millet anlayışını hatırlattı.
BBP kongresinde Muhsin Yazıcıoğlu’nun uzun ve anlamlı konuşmasının partiye yeni açılım getirme gayretleri salondaki organizasyondan belliydi. Kuliste Cevdet Tellioğlu ile karşılaşıp ayak üstü BBP için hazırladığı Büyük Aile Projesi’ni dinledim. Yıllar önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Beyaz Masa’yı kuran, soğukta donmak üzere olan evsizleri spor salonlarında toplayan ve el attığı işlerde mucizeler yaratan Tellioğlu’nun anlattıkları heyecanlandırdı beni. Projenin hayata geçmesi, partiden çok çaresizlikle boğuşan vatandaşı rahatlatacaktır. Umarım başarılı olur.