Basının da görevi var

Maalesef, Türkiye’nin savaş hali içinde olduğunu idrak edememiş, ordusuna yeterli desteği vermeyen bir medyaya sahip Türkiye.
Bugüne kadar her işine gelen, suçu kendi üzerinden atmak isteyen medyayı eleştirdi, medyayı hedef gösterdi. Ve çoğu zaman da bir şamar oğlanı, bir günah keçisiydi medya. Ama bugün Türkiye kendini yeni bir döneme adapte ederken, medyanın birlik içinde olmaması düşündürücü. Bu yüzden de rolünü masaya yatırmak gerekiyor. Maalesef, Türkiye’nin savaş hali içinde olduğunu idrak edememiş, ordusuna yeterli desteği vermeyen bir medyaya sahip Türkiye.

Askere destek
Herhangi bir dönemde askere destek vermekle şimdi askerin yanında olmanın anlamı farklı. Şu anda bir savaş var, bunun aktörleri belli savaşacak olan da Silahlı Kuvvetler’dir. Düzenli biçimde insanların öldüğü, yıllardır ölen insan sayısının dünyada eşi benzeri bulunmayan rakamlara ulaştığı bir ülkede yaşanana başka bir ad koyamazsınız.
...Ve savaş askerlerle kazanılır.
Yazık ki, Türk aydını savaşın kurallarını anlamamakta direniyor. Hâlâ birtakım romantik çağrılarda bulunuluyor, kimileri asker düşmanlığı yapıyor ve asıl kritik nokta gözden kaçıyor. Türk aydınlarında hiçbir somut öneri yok, ama bolca hamaset var.

Halk sokakta
Bugün Anadolu’da insanların tahammülü kalmadı. Büyük şehirlerde halk sokağa dökülüyor. Hepimiz mutsuzuz. Ardı ardına organizasyonlar iptal ediliyor, insanlar kolektif bir vicdani kararla eğlenmiyor. Dolmuşçular gündelik kazançlarından vazgeçip eylem yapıyorlar. Herkes sesini duyurmak, somut birtakım adımlar atılması için çağrıda bulunuyor.
İşte bu noktada Türk askerinin güçlü olması gerek. Uluslararası politikada en temel kural, masaya oturan tarafların pazarlığa cebinin kuvvetli oturmasıdır. Bu aşamada da Türkiye’nin en büyük gücü Silahlı Kuvvetleri’dir. Ordu ne kadar güçlü olursa, gücünü ne kadar net belli ederse Türkiye’nin savaşı masada da kazanma ihtimali artar.
Amerika, bütün dünyaya bir Amerikalı’nın canının çok şeye bedel olduğunu gösterme temeli üzerine kurulmuştur. Nitekim iki tane binaları yıkıldı diye gidip iki ayrı ülkeyi bombaladılar. Biz İkiz Kuleler’de ölen insanlardan kat be kat fazla sayıda şehit veriyoruz yıllardır ve hâlâ birtakım romantik, hamasi söylemlerin etkisinden kurtulamıyoruz.
Hiç kimse savaş istemez. Sadece içinde bulunduğumuz halin bir “savaş” olduğunun anlaşılması lazım ilk aşamada. Halkın tamamının ordusunun arkasında olduğu bir ülkeye hiç kimse kolay kolay bulaşamaz zaten. Medyanın yapması gereken işte bu yönde bir birlik ve beraberlik çağrısında bulunmak, kamuoyu oluşturmaktır.

Nasıl aydınlık?
Açıkçası, askeri desteklemekte, orduya inanmakta da insanın “aydınlığından” çalacak bir şey yoktur. Medyanın artık modası geçmiş solcu söylem alışkanlığından sıyrılıp askeri savunanları az aydın, askere düşmanları gerçek aydın diye kategorilendirmesinden vazgeçmesi gerekiyor. Doğrusu, kimsenin kendini asker üzerinden aklama hakkının olduğunu da düşünmüyorum.
Ne Radikal’in solcuları, ne Vakit’in sağcıları bunu anlayamaz ama. Onlar kendi mahallelerinde hapsolmuştur.
Hadi daha da ileri gidelim ve bugün New York medyasında “El Kaide aslında iyi bir örgüttür, onlarla diyalog kuralım, iyi insanlardır, suçlu Amerikan ordusudur” diye bir şey söylenebilir mi, bunu tartışalım?
Amerikan basını halkın duyarlılıklarını, yaşadığı acıları bildiği için bu gibi provokasyonlara filtreleyebilecek bir gelenekten geliyor. Halbuki Türkiye’de pek çok yerde, üstelik merkez medyada bile her gün bunun muadili pek çok satırla karşılaşabiliyoruz.
Türkiye’nin yıllardır terörle mutsuzluğa mahkum edilen insanları artık somut adımlar bekliyor.
*Oray Eğin/ Akşam

Algısız iktidar
9 yaşında çocukların MSN’de Japonya ile konuştuğu, gizlemeye çalıştığın görüntülerin şak diye cep telefonumuza geldiği, köşedeki uyducudan çanak taktırıp şakır şakır Roj TV izlendiği bir dönemde, sansüre kalkışmak... “Günümüz gerçekleri” nin iyi algılanamadığının bir kanıtıdır bana göre.
*Yılmaz Özdil / Hürriyet

Sansür şart...
ÇÜNKÜ bu olup-bitenleri, yandaşları “cumhurun” duymaması gerekiyor.
Diyelim ki; kararlılıkla bir başka ülke sınırlarına müdahale edecek olana herkes koşup “etme-eyleme” demez mi?
Bu kendisi herkese koşuyor...
Bence ilk iki gün bekledi, baktı gelen-giden yok...
Baktı; ABD olsun, İngiltere olsun, AB ülkeleri olsun, Irak yönetimi olsun koşup gelerek “etme-eyleme” demediler...
Kendisi bindi uçağa...

* *
İşte böyle benim yaptığım gibi saçma-sapan yorumlara Ti-Vi ekranlarında yasak getirdiler.
Diyelim ki kayıp askerler, şehit cenazeleri, sokaklara dökülen onurlu-yurtsever insanların görüntüleri...
Tüm bunlar yasak.
Ama “Erdoğan kükredi” haberi serbest.
Nasıl kükredi?
Sen git Londra’da kükre......
Baktı onlar “etme-eyleme” diye gelmiyorlar, kendisi uçağa atladığı gibi gitti kükremeye...
Ben biliyorum; birkaç gün sonra “kükremek” üzere ABD’ye gidecektir, medyadan duyacaksınız:
“Başbakan Washington’da da kükredi...”
Dün yazılı basında ilginç bir haber vardı; ABD “Siz durun, biz vuralım” diyor.
Yani kükreme olarak; Erdoğan ağzını açacak, ama sesi Bush çıkartacak gibi bir şey ki...
İyi...
İşte tüm bunların Ti-Vi’lerde konuşulması, sonuçlarının hatırlatılması, Türkiye’nin onurunun nasıl ayaklar altına alındığının insanlara anlatılması, sokaktaki insanların buna tepkisi ve bu kişiliksiz politikalar yüzünden ölen çocukların cenaze törenlerinin yayınlanması yasak.
Başbakan’ın; PKK’nın arkasında ABD’nin olduğunu ima edip yine de ABD’ye koşması...
Artık operasyon yapılsa bile PKK’nın oralardan çoktan tüymüş olması...

* *
Ben hiç bu kadar beceriksiz, yeteneksiz ve ele-áleme tutsak bir iktidar görmedim.
Bence sansür bunun için lazımdı.
Bir kimliği gizlemek için...
Ve bir utancı.
*Bekir Coşkun / Hürriyet


Türk Milleti’nin şehitleri diyalogçunun ‘ölü’sü oldu
Kelime-i Şahadet’in, “Muhammedün Resulullah” kısmından vazgeçilmesini savunan dinlerarası diyalogçuların bayraktarlığını yapan Zaman Gazetesi, anlaşılan “şehitlik” kavramını da lugatinden silmiş görünüyor. Daha önce Avrupa Birliği’nin de alerji duyduğu “şehitlik” kavramı Zaman’da tam sayfa yorumu yayınlanan Altan Tan’ı da rahatsız etmiş olmalı ki, “Tezkere Nereye Koşuyor?” başlıklı yazısında şehit askerlerimizden “ölü” diye bahsediyor. İşte milletin şehidine ölü gözüyle bakılan ibretlik satırlar:
“Beytüşşebap’ta korucuların minibüsünün taranması, ardından Şırnak’ta 13 askerin öldürülmesi ve en sonunda da Hakkari Dağlıca’da 12 askerin öldürülmesinden sonra sınır ötesi harekâta direnen, Irak’a girmek istemeyen hükümetin durumu gittikçe zorlaşmakta. Bir müddet için kamuoyu teskin edilse bile birkaç gün sonra eğer tekrar böyle bir hareket cereyan eder, yine onlarca asker öldürülür veya büyük şehirlerden birinde şiddetli bir terör eylemi gerçekleşirse hükümetin oluşan baskılara karşı durması oldukça zor.”

İŞLERİ TIKIRINDA!
Orhan Pamuk bir İtalyan gazetesine verdiği demeçte yine döktürmüş ve “Türkiye’de işler iyi gidiyor. Siyasi gerilim azaldı. Demokrasi yayılıyor” demiş.
Türkiye’de hâlâ hayatları pahasına sansürle ve faşizan tavırlarla mücadele eden yazarlar, aydınlar; sözüm size:
Önce Ermenileri savunup, Türkleri aşağılayacaksınız.
Bu sayede Nobel’i, dolayısıyla büyük para ödülünü kapıp, hayatınızı New York’ta 1,5 milyon dolarlık bir dairede sürdüreceksiniz...
Türkiye’ye adım bile atmayacaksınız...
Böylece siz de “Türkiye’de işlerin iyi gittiğini” düşüneceksiniz...
“Ben bunları yapmam” diyorsanız; sürünün o zaman!
*Mustafa Mutlu / Vatan

GÜNÜN TESADÜFÜ
Sanki Ticaret Odası..
İLK tarihçi Herodot, “Tüccarlar savaşamazlar...” diyor. Rastlantıya bak! Bizim iktidarın 25 bakanından 20’si, Başbakan dahil, tüccar kökenli...
*Necati Doğru / Vatan

Turktime yeni Genel Merkezi’nde
İnternet haberciliğinin önde gelen sitelerinden Turktime’ın yeni genel merkezinin açılışı medya ve siyaset dünyasından önemli isimlerin katılımı ile gerçekleşti. Turktime’ın açılışına katılan duayen gazeteci Uğur Dündar işlerinin yoğunluğu nedeniyle erken ayrılacağını belirttikten sonra ilk kurdeleyi ve Turktime pastasını keserek mumları daha güçlü bir Turktime dileği ile söndürdü. Fatih Altaylı, Sinan Aygün, Koray Aydın ve Erkan Mumcu da Turktime’nin konukları arasındaydı.

GÜNÜN TESPİTİ
Gizli görüşme (!)
CEMİL Çiçek Meclis’te gizli görüşme önerisi yapıyor. Görüşmeyi kimden gizleyeceksiniz... Bütün duymaması gerekenler içeride...
*Haldun Ertem / Milliyet

Yazarın Diğer Yazıları