Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Basın ya da özgürlük

Terör örgütüyle ilişki, toplumu suça teşvik ya da tahrik gibi kriminal suçlarla elbette ilgili makamlar ilgilenecektir. Demokrasilerde hiç kimseye imtiyaz tanınamaz ve yasalara karşı da kimsenin bağışıklığı yoktur. Elde kamu vicdanını ikna edecek kanıt varsa suç ve suçluyla ilişkili odakların soruşturulması değil, kovuşturulmaması yanlış olur. Bu tür bir soruşturmadan da hiç kimse gocunamaz.
Ancak bir yerde yalnızca muhalif yayın yapan televizyon, basın ve yayın organları kovuşturmaya tâbi tutuluyorsa orada hukuk siyasî amaçlara alet ediliyor demektir. Doğrudan ya da dolaylı olarak muhalif yayın yapan medya organları devletin gücü ve imkânları kullanılarak yıldırılmaya, sindirilmeye ve susturulmaya çalışıldığı bir yerde demokratik bir ortamdan söz etmek mümkün olmaz. Muhaliflere yönelik “suç üretmek” ise açıkça demokratik devletin değil, totaliter sistemlerin özelliğidir.


Muhalif = Terör örgütü mensubu
Bugün Türkiye’deki iktidar ve işbirlikçi odaklarına göre muhalif medya ile “terör örgütüne üye olmak” arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Bu odakların mantığına göre neredeyse muhalif demek terör örgütü mensup olmak anlamına gelmektedir. Bu tür bir anlayıştır ki muhalif yayın yapan televizyonlara ve sahiplerine karşı dört yıldır operasyon üstüne operasyon yapmış ve ilgililerini de içeri almıştır. Yine aynı anlayış Kanal Türk Televizyonunun ve Sabah ATV’nin iktidar yanlısı sermayenin eline geçmesini sağlamıştır. Doğan Medya grubunu da milyar dolarlık cezalarla köşeye sıkıştıran aynı anlayıştır. Muhalif bazı kalemlerin yazı yazdığı gazetelerden uzaklaştırılmasının da bu anlayışla yakından ilgisi vardır. Bütün bunların tesadüf ya da tamamen hukuksal ya da “duygusal” nedenler yüzünden olduğunu sanmak fena halde saf olmayı gerektirir. AKP iktidarı, yandaş medya mensuplarını “sütten çıkmış ak kaşık” buna karşın muhalif olan medya mensuplarını ise “kriminal vak’a” olarak gördüğü açıktır.


odaTV operasyonu
Doğrusu “odaTV” adlı internet sitesine yönelik olarak operasyonun hangi somut bulgu, belge ya da kanıtlara dayalı olarak yapıldığını bilmiyoruz. Konu yargıya intikal etmiştir. Mahkeme bu konuda karar verdiğinde öğreneceğiz.
Ancak “odaTV” adlı internet sitesine operasyon yapıldığı duyulur duyulmaz yandaş gazeteciler “Geç bile kalındı” anlamına gelen yazılar yayınladılar. odaTV adlı internet sitesinin ne denli yalan haber yaptığını ve iftira attığını yazmaya başladılar. Basın özgürlüğü bağlamında yandaş medyanın bu tutumu oldukça ilginçtir. Aslında, Türkiye’de iktidar yanlısı basının özgür olduğu doğrudur. Onların Heron’lardan görüntü alıp, TSK aleyhine özgürce yayın yapmalarını kimse engellememektedir. Komutanları ya da yargı mensuplarını dinleyip, ses kayıtlarını internet üzerinden yayınlamalarına da kimse ses çıkarmamaktadır. Görülmekte olan davalar ya da sanıkların vermekte oldukları ifadelerin mahkemeden önce yandaş medyada çarşaf çarşaf yayınlanması da yandaş medyanın özgürlük alanına girmektedir. Her nasıl oluyorsa, Türkiye’deki hukukî otoritelerin aklına bu gizli bilgiler nasıl elde ediliyor? Bu dinlemeleri kim, nasıl yapıyor? Bunları kimler, kimlere, nasıl servis ediyor? Soruları hiç gelmiyor. Ancak Başbakan Erdoğan’ın bir konuşması internet üzerinden servis edildiğinde derhal bunu yapanlar tespit edilip tutuklanıyor ve haklarında gereken işlemler de yapılıyor. Muhalif medyanın neredeyse nefes alışı denetim altına alınırken, muvafık medyanın yasalara karşı yaptığı yayınlar hakkında kimse harekete geçmiyor.
Ayrıca seçim sürecine girildiği şu sıralarda, -hangi haklı gerekçeye dayanırsa dayansın- muhalif bir internet sitesine karşı yapılan operasyon muhalefeti tedirgin etmiştir. İktidar, son yaptığı operasyonlarla muhalefete güçlüyüm ve her şeyi yaparım mesajı vermiştir.

Yazarın Diğer Yazıları