Basın özgürlüğü için mücadele ediyor muyuz?

Osmanlı’nın ilk resmî gazetesi Takvim-i Vekayi 1 Kasım 1831'de çıktı.

İlk yandaş medya;

-1840 yılında İngiliz William Churchill'in Türkçe çıkardığı Ceride-i Havadis oldu.

Padişah bir yabancının çıkardığı gazetenin yabancı ülkelerin gözünde daha etkili olacağı düşüncesiyle devlet tarafından finans sağlaması ile Osmanlı yönetimine paralel bir yayın başlatıldı.

İlk basın yasağı:

-Hiçbir muhalif yayımın olmadığı 1857 yılında getirildi.

Bu kanun izinsiz matbaa açanlara, Osmanlı tebaası aleyhinde yayım yapanlara para, matbaa kapama ve hapis cezaları getirdi.

Özel sermayeli ilk Türkçe özgür gazete:

-21 Ekim 1860 tarihinde Tercüman-ı Ahvâl adıyla Agâh Efendi tarafından çıkartıldı.

Devletin kötü gidişini ve yönetimi eleştiren Tercüman-ı Ahvâl Mayıs 1861'de 2 hafta kapatıldı.

-Özgür medyaya verilen ilk kapama cezası olarak tarihe geçti.

1864 yılında yeni bir Matbuat Nizamnâmesi yayımlanarak şu yasaklar getirildi:

-Hükûmetten izin almadan gazete çıkarmak,

-Resmî yazıları yayımlamamak,

-İç güvenliği bozmaya yönelik kışkırtıcı yayımlarda bulunmak,

-Genel adap ve ahlaka aykırı yayım yapmak,

-Padişaha saldırı sayılabilecek yazılar yazmak,

-Dost devlet liderlerine dokunan söz ve deyimler kullanmak,

-Devlet memurları ve yabancı diplomatları kötülemek…

11 Mayıs 1876’da gazetelerin basılmadan önce denetlenmesi hükmü getirildi.

-Sansür ilk kez resmîleşti.

II. Abdülhamid'in istibdat döneminde basına yapılan baskı ve cezalar çok fazlalaştı.

İstanbul’da çıkan gazeteler, II. Abdülhamid'in II. Meşrutiyeti ilan ettiği 24 Temmuz 1908 günü şu kararları aldılar;

-Sansür memurlarını gazetelere sokmama,

-Gazetelerini sansüre yollamadan basma…

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) 1948 yılında karar aldı:

-24 Temmuz Basın Bayramı

1971 askerî muhtırasının basına getirdiği baskı nedeniyle TGC "bayram" adını çıkarttı:

-"Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü…"

Değerli okurlarım,

115 yıl önce basın özgürlüğü için ilk adım gazeteciler tarafından Osmanlı İmparatorluğu’nda atıldı.

-“Kahrolsun istibdat, yaşasın Hürriyet…”

1908’den 2023’e bugünü düşünebilir misiniz?

115 yıl önceki baskı rejimi ile bugünün baskı rejimi arasında fark var mı?

Hiç mi demokratik, çağdaş, özgürlükçü devlet olamayacağız?

Bir tarafta;

-Devlet bankaları, kamu kuruluşları ve yandaş şirketlerin akıttığı milyarlarca liralık reklamlar ve kredilerle beslenen yandaş medya.

-Yüzde 95’i muhalefet partilerine bırakın söz hakkı vermeyi, iftira ve yalan atarak kumpas kuran yandaş medya…

-Basın ve ifade özgürlüğünü yasaklar, davalar ve hapis cezaları ile boğan 21 yıllık Recep Tayyip Erdoğan iktidarı…

-Özgür medyayı ekonomik baskı ve cezalar ile kapanmaya zorlayan AKP zihniyeti…

-Demokrasiyi rafa kaldıran tek adam rejimi…

Diğer tarafta,

-Özgür yayınları ile muhalefet partilerine nefes alma imkânı sağlayan medya…

-Demokrasiyi, basın ve ifade özgürlüğünü savunan Kemal Kılıçdaroğlu,

-Muhalefetin sesini vatandaşa duyurması için özgür medyanın kapanmaması amacıyla, “yayın ve reklam” anlaşması yapan CHP yönetimi…

-Sadece CHP’ye değil tüm muhalefet partilerine seslerini duyuracakları özgür medya sağlayan Kemal Kılıçdaroğlu…

-Özgür medyaya tek bir gün tek bir haber için baskı yapmayan editoryal bağımsızlıklarına asla müdahale etmeyen Kılıçdaroğlu ve Genel Merkez yönetimi…

115 yıl önce demokrasinin, “D” si olmadığı dönemde padişahın sansür baskısına direnen gazeteciler vardı.

AKP iktidarının yarattığı korku, baskı ve hapis tehditlerine direnecek gazeteciler, medya kuruluşları ve basın meslek kuruluşları nerede?

Basın özgürlüğü için mücadele ediyor muyuz?

Yazarın Diğer Yazıları