Basın neden tükendi?
1984 yılında, Günaydın gazetesinin tirajı bir milyonu geçmişti. 2 yıl sonra Tan gazetesinin tirajı 1 milyonu geçmişti. Bugün tüm gazetelerin tirajı 4.5 milyon dolayında seyrediyor.
O yıllarda, herkes Günaydın’ın sahibi Haldun Simavi’nin adını bilirdi. Ancak kimse tanımazdı. Çünkü hiçbir zaman gazetelerinde resminin basılmasına izin vermezdi.
Bugün herkes her medya sahibini, ailesini, yakınlarını, kendi gazetelerinde çıkan resimlerinden tanıyor.
Eskiden “Basın dördüncü kuvvet” sözü de basın ve yayın organlarının gücünü ifade etmek için kullanılan bir söz idi. Bugün kimse bu sözü söylemeye cesaret edemiyor.
Demokrasiler kuvvetler ayrılığı prensibine göre yönetilir... Yasama, yürütme ve yargı gücünden sonra basın gücünün gelmesi, bu gücün hem önemini, hem de aynı zamanda sorumluluk ve görevlerini ifade etmektedir...
Toplumda gücü olanın sorumluluğu da vardır... O halde basının yalnızca gücü ile övünmesi yerinde değildir... Aynı zamanda sorumluluğuna da dikkat etmelidir... Aksi halde toplumsal tepki birikimi olur... Zaman içinde pili biter.
Bizdeki medya, özellikle yolsuzlukların ortaya çıkarılmasında yararlı hizmetler veriyor... Toplumun demokratikleşme sürecine önderlik ediyor... Buna karşılık birçok haber ve yorumda çok yanlı davranıyor...
Basının öncelikli sorumluluğu, tarafsız ve doğru haber vermektir... Uygulamada bu tarafsızlığı göremiyoruz... Bakıyorsunuz aynı haberi iki rakip gazete farklı veriyor...
Doğru haber için ise araştırma yapmak, zaman ayırmak gerekir... En büyük gazeteler, bir sivil polisi Yasin Hayal diye veren gazeteler için doğru haberden bahsetmek imkan yoktur.
Öte yandan yine basın kültür hizmeti yaptığı için aynı zamanda bir “yarı kamusal mal”dır. Başka bir ifade ile basın, gömlek yapan veya ayakkabı yapan bir işletmeden farklıdır... Basın içeriği ve politikası ile topluma fayda da sağlayabilir... Tersine zarar da yaratabilir...
Yukarıdaki gerekçelerle medya patronları ve medya mensupları medyayı kendi çıkarları doğrultusunda kullanırsa, bu gücü istismar etmiş olurlar... Topluma zarar vermiş olurlar...
Uzan’ların geçmişte kendi medya gruplarını bu şekilde kullanmalarının yanlış sonuçlarını şimdi daha iyi anlıyoruz...
Bugün de eğer bir gazete veya bir televizyon, kendi işletmelerine, kendi işine diğer işletmelerden daha fazla yer veriyorsa, sık sık kendi resimlerini yayınlıyorsa, yanlış demektir... Diğer işletmeler için “haksız rekabet” yaratıyor demektir.
Maalesef AKP bu istismarın en ağırını yapıyor. Eskiden siyasi partileri tutan medya grupları vardı... Şimdi AKP kendi medyasını oluşturdu. Bu medya basın hizmeti değil, AKP’nin tüfekçiliğini yapıyor. TRT’yi de kendi medyası olarak kullanıyor. Yani AKP dengeyi bozdu. İpin ucunu kaçırdı.
Öte yandan bırakın medya patronlarını, şimdi köşe yazarları da kendi köşelerini birbirine küfür veya övgü için kullanıyor. Bu küfürler fikir tartışması için değil, kişilik tartışması için yapılıyor.
Bu gibi nedenlerle bizim medya, seçmenin siyasi tercihlerini etkilemekten uzaktır... Halk ve seçmen siyasette hep medyanın tersini yapmıştır. Örneğin, 2002 seçimlerinden önce Tayyip Erdoğan’ın aleyhine yazmamış olsaydı, AKP bu kadar tırmanmazdı.
Özet olarak kim tarafından yapılırsa yapılsın, bir gazetenin toplumu kendi çıkarı, hırsı ve geleceği için kullanması yani istismarı er geç anlaşılır... Önce gazetenin tirajı azalır... Sonra o gazete tarihe karışır...