Basın eşitlik esasları
Basın Ahlak Esasları''nda güncellemeye gidilmiş.
Resmî Gazetede yayınlanan yeni metinde, eskisinde yer alan "ahlak" ifadesi "genel ahlak" olarak değiştirilmiş; çekilen kırmızı çizgilere "aile yapısının bozulmaması ve korunması" ile "Türk toplumunun ortak millî ve manevi değerleri" eklenmiş.
"Ortak değer"imiz kaldı mı ki?
Kime göre? Neye göre?
*
"Din istismarı"nın alanı da genişletilmiş yeni metinde; dini duygular ve dinen kutsal sayılan değerlerin istismarı diye açıklama getirilmiş.
Ama eksik;
"Allah ile aldatmak" dahil sayılacak mı mesela "istismara"?
*
Bence en önemli değişiklik; bundan sonra "Haberin kutsal, yorumun hür" olamayacak olmasında.
Zira, kişinin "kendi görüşü doğrultusundaki değerlendirmesi" olan yorum da, haber ile birlikte tabi kılınmış bu esaslara!
*
Muhalefet medyası haklı olarak endişeli;
İktidarın sözünün üstüne söz söyleyebilmek pek mümkün görünmüyor bu esaslar uyarınca.
"Gerçek" dediğimiz olgunun sadece "iktidar lehine olan" varsayıldığı bir düzende, iktidarın ali menfaatleriyle çelişen her bilgi, belge, haber, başlık yorumun "çarpıtma" muamelesi görme ihtimali var.
*
Muhalif gazetecilerin/yazarların dün sabahtan itibaren dillendirdiği bütün bu endişeleri paylaşmakla birlikte benim yayınlanan metinle ilgili merakım başka;
Eşitlik ilkesi dikkate alınacak mı uygulamada?
*
Eski metinde de yer alan "Devletin ülkesi ve bölünmez bütünlüğü, Cumhuriyet''in insan haklarına dayalı, demokratik, laik, hukuk devleti niteliği ve Atatürk ilke ve inkılapları ile Anayasa''nın 174''üncü maddesinde yazılı İnkılap Kanunları aleyhine yapılamaz" maddesine uymayan basın kuruluşları da, atıyorum bir LGBT haberinden dolayı "genel ahlaka aykırı" yayın yaptığı varsayılan basın kuruluşlarıyla aynı akıbete uğrayacak mı mesela?
Atatürk ilke ve inkılaplarını külliyen reddedenler, laiklik karşıtlığını şüpheye yer bırakmayacak netlikte ifade edenler, Atatürk aleyhine yayıncılığı rutine dönüştürenler, rejimin değişmesini teklif edenler, Cumhuriyet''i paranteze alanlar, Anayasa''nın değiştirilemez ilkelerinin değiştirilmesini savunanlar, Basın Ahlak Esasları''nı ihlal ettikleri gerekçesiyle cezalandırılacaklar mı?
Bu madde çok uzun yıllardır var olduğu halde, bunlardan dolayı mağdur olan gazete pek görülmedi de!..
*
İktidar karşıtlarının, "Hukuka aykırı olarak elde edilen sahte verilere dayanarak" medya eliyle itibarsızlaştırmasında rol alanlar, kumpas kuranlar da bu "cezalandırma sistemi"nden payını alacak mı?
*
"Bir kamu hizmeti olan gazetecilik kişisel veya ahlaka aykırı amaç ve çıkarlara alet edilemez" ya, siyasilerle kara para aklayıcıları, mafya ile yargı arasında arabuluculuğa soyunanlar, tahliye borsaları kuranlar, üstün yağcılıkları karşılığında yönetim kurulu üyeliklerine vesair getirilenlerin kazançları da bu kapsamda sayılacak mı?
*
"Haber ve yorumlar gerçeği gösterir, yanlış ya da yanıltıcı olamaz deniyor" deniyor ya mesela;
Gerçek ne?
Hangi gerçek?
Kimin gerçeği?
"Gerçek"te bile anlaşılamayan bir ortamda nasıl olacak?
TÜİK''in cebimizle, mutfağımızla, maaşlarımızın erime hızıyla uyuşmayan oranları mı gerçek olarak baz alınacak yoksa ENAG''ın açıkladığı oranlar mı?
Siyaset mi, bilim mi belirleyecek neyin gerçek, neyin yanıltma olacağını?
*
"Hiç kimse suçlu olduğu kesin yargı kararıyla sabit olmadıkça suçlu olarak ilan edilemez; cezai soruşturma aşamasında veya devam eden davaların konusu olan olaylarla ilgili haber veya yorumlarda suçsuzluk ilkesi ve lekelenmeme hakkı ihlal edilemez; soruşturma ve yargılamanın doğal ve yasal akışını, özellikle hâkimlerin kararını etkileyecek beyan ve yorumlarda bulunulamaz, soruşturmanın gizliliği ihlal edilemez" esası, iktidar adına hâkimlere ayar vermeye kalkan yazarları kapsamayacak mı?
Yargılaması devam eden hatta yargılanmasına gerek bile görülmeyen kişileri "terörist" diye yaftalayanların, gazete sayfalarını hedef tahtasına çevirenlerin ihyası son bulacak mı mesela?
Beraat ettiği halde suçlu varsayılan insanlar var; bu hukuku yok saymacılığın takdirle karşılanması var; ya onlar?
*
Yeni metindeki en dikkate değer değişikliklerden biri de "Kamu yararı ile çocuğun yararının karşılaştığı hallerde çocuğun üstün yararı esas alınır" eki…
Ne güzel düşünmüşler değil mi?
Peki kim karar verecek çocuğun üstün yararının gereği hangisi?
Adının önüne "kamu yararı" sıfatı alabilmiş bir kuruluşta bir taciz olayı yaşandığını varsayalım; o çocuğun üstün yararı o kuruluşun itibarının korunmasından geçebilir mi?
Tam da bunu yapanlar ne olacak?
*
"Kamu yararını ilgilendirmeyen durumlarda bireylerin özel hayatlarının gizliliği ihlal edilemez" derken, özel hayatın nerelerde, hangi hallerde ve kimlerce "genel bu genel"leştirilebileceğine dair istisnalar da belirtilseydi keşke; kafası karışmasın milletin!
*
Herkes meraktadır;
Toplumun bir kesimini "çapulcu", "çürük", "ahlaksız", "marjinal", "sapkın" olarak etiketlemek de "Kişi, kurum veya toplumsal gruplara yönelik yayınlarda eleştiri sınırlarını aşan, kişinin, kurumun veya grubun, onur şeref ve saygınlığını rencide edecek sözcükler"den sayılacak mı gazeteler ve internet sitelerinde?
Muhalefet partilerinin liderleri hakkında iftiralar sıralamak?
Muhalefete çamur atmak serbestiyeti devam mı edecek?
*
Daha dün bir gazetede, CHP Genel Başkanı ile Başbağlar katliamının failleri arasında "hemşehrilik" üzerinden abuk bir bağ kuruluyordu; "Yayınlarda kimse ırkı, dili, dini, mezhebi, milliyeti, rengi, cinsiyeti, siyasal veya diğer düşünceleri, felsefi inancı, millî veya sosyal kökeni, doğum yeri, ekonomik ve diğer toplumsal konumları sebebiyle kınanamaz ve aşağılanamaz. Vicdan, düşünce anlatım özgürlüklerini hukuka aykırı şekilde sınırlayıcı veya incitici yayın yapılamaz" esası, o gazeteyi de bağlayacak mı?
*
Şahsi siyasi tarafları lehine, gazete köşelerinde "fetva"lar yayınlayanlar, "Din ve dini duygular yahut dinen kutsal sayılan değerleri istismar etmiş" olacak mı?
*
Sonra…
"Genel ahlak" ne?
Neye aykırı yayın yapmayacağız tam olarak?
Hırsızlığı eleştirmek genel ahlaka dahil mi, değil mi?
Ya, yalancılığı ifşa etmek?
Kul hakkı yiyenlere itiraz etmek?
"Cinsel alan"a mı hapsedilecek yoksa ahlak?
*
En önemli soru:
Bizlerden bu "ahlak esasları"na uymamızı bekleyenler hangi "ahlak esasları"na uyacaklar?