Başbuğ neler açıklayacak, biliyoruz!
Aslında siz de biliyorsunuz.
Orgeneral İlker Başbuğ, “Biz bütün olayların, yapılanların arka planını biliyoruz, sınır aşılırsa gerekeni halkla paylaşmaya başlayacağız” dedi ya, ortalıkta bir harekettir başladı, sağından soluna herkes, “Açıkla da görelim” diyor amma, kimsenin de öyle aman aman bir şey beklediği yok.
Diyelim ki Atlantik ötesinde ülkemiz ve bölge üzerinde çok kötü emelleri bulunan mihraklar amaçlarına ulaşmak için Türk Ordusunu aşılması, hatta tepelenmesi gereken bir engel olarak görüyor ve Türkiye içinde gazetecisinden, cemaat ve tarikat mensubuna, siyasetçisinden polis, istihbarat, bürokrat ve işadamına kadar birçok kişi ile irtibata geçmişler, askerle halkın arasını açmak için şunu şunu yapalım diye konuşmuşlar, ant içmişler, paralar alınıp verilmiş, vaatlerde bulunulmuş, siz de bunlara ait ses ve görüntü kayıtlarını elde etmişsiniz de, açıklayacağınız şeyler işte bunlarmış..
İnanır mısınız hiç heyecan verici değil.
Heyecan verici değil çünkü bunların hiçbirisi bizler için şaşırtıcı olmaz ve böyle bir veya birkaç belge ve açık suç unsurunun kamuoyu ile paylaşılması şu andaki Türkiye fotoğrafında önemli bir değişiklik yapmaz. Hatta böyle bir durumda millet size, “Ne diye sustunuz, asker böylesine hedef alınmasaydı demek ağzınızı açmayacak, kılınızı kıpırdatmayacaktınız!” diye yüklenir.
Sonra böyle bir açıklama halkın geneli için şaşırtıcı da olmaz. Çünkü bu millet herkesten her şeyi bekler, onlara her şeyi yakıştırır ama Ordusuna yakıştıramaz. Kim ne der, kim ne yazarsa yazsın TSK’nın Türk halkının sinesindeki yeri, “Peygamber Ocağı”dır, bu kanaati Ordu içindeki çürükler bile bozamaz, değiştiremez.
Dediğiniz doğru, Ordu yıpratılıyor, son dönemlerde bir hayli de yara bere aldı. Ama şundan emin olunuz ki, milletin kahir ekseriyeti için alınan bu yara, bir annenin gözü gibi sevdiği, hal ve geleceğinin emaneti olarak gördüğü, yetiştirme şekliyle
Allah huzurunda bile şefaat vesilesi umduğu evladının aldığı yara gibidir; öyle olduğu içindir ki içleri acıtır. Yine emin olunuz ki o yarayı evladında harici bir bedhah açmış ise o meşum ellerin bu milletten yiyeceği bir şamar mutlaka vardır, olacaktır. Ama asıl acı olan nedir eminim çok iyi biliyorsunuz, o yaranın, evladın kendine verdiği zarar dolayısıyla oluşmasıdır, işte orada milletin eli kolu bağlı kalmaktadır ve iş size düşmektedir.
Evet, camiler Allah’ın evi ise, Ordumuz da Peygamber ocağıdır. Allah’ın evi camide adam alnı secdede mümini kurşunlayabilmekte, kimi zaman cami imamı bile her türlü herzeyi yiyebilmekte ise ve her şeye rağmen cami Allah’ın evi olmaya ve Türk milletinin gözünde itibarını korumaya devam ettirmekte ise...
Peygamber Ocağı olan Ordumuzda da her türlü kötülük her kademedeki mensubundan neşet edebilmekte, ama kurum olarak Ordumuz milletinin gözünde “Peygamber Ocağı” olma vasfını sürdürmeye devam etmektedir, edecektir de.
Yapılması gereken “Açıklarım ha!” demek değil, Milletin en vazgeçilmez değerlerinden İslâm’a haddi aşan tavırlar sergileyen ve Ocağın en şerefli Komutanı Atatürk’e ve tabi ekmeğini yediği Türk milleti ile mensubu olduğu şerefli müesseseye ihanet edenlerin daha meslekte iken haddinin bildirilmesidir.
Asimetrik savaşta zafere giden en kestirme, en kalıcı yol budur.
Bunu başardığınız gün Türkiye dünyanın en müreffeh ülkesi, Türk halkı yeryüzünün en mutlu halkı, Türk ordusu evrenin en güçlü ordusu olur.