Başbakanın işsizliğe çözüm önerisi tutmaz

Başbakan, Ulusa Sesleniş konuşmasında “Hizmet sektöründe başlattığımız sıçramayla, işsizlikte yüzde 10’ların altına düşeceğiz” demişti.
Hizmetler sektörü içinde, emek yoğun sektör inşaat sektörüdür. İnşaat sektörü 2009 yılında en fazla daralan sektör oldu. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla yüzde 4.7 daraldı. Buna karşın inşaat sektörü yüzde 16.3 oranında daraldı.
İnşaat sektöründe canlanma, işsizliğin azalmasına katkı yapacaktır. Devlete memur alınması da işsiz sayısını azaltacaktır. Ancak ne olursa olsun işsizlik oranının yüzde 10’un altına çekilmesi için yeterli olmayacaktır.
Umarız ki, Türkiye İstatistik Enstitüsü Kurumu, Başbakanın bu mesajını işsizlik rakamlarıyla oynayarak yerine getirmez. Aksi halde ekonomide güven bunalımı olur...
Bazen hükümetler işsizliği suni olarak düşük göstermenin getireceği pozitif psikolojik etkiden yararlanmak ister. Eğer TÜİK buna uyarsa bu durum güvensizlik yaratır. Daha fazla zarar getirir. İnşallah TÜİK bunu yapmaz.
Bu konuda TÜİK sabıkalıdır. Milli geliri bir gecede yüzde 30 artıran TÜİK’e o günden beridir güven azaldı. Aynı TÜİK, 2008 yılı GSYH tahmini bir buçuk yıl sonra değiştirdi. Değiştirmeseydi, 2009 son çeyrek büyüme oranı yüzde 6’dan daha düşük, yüzde 5.1 çıkıyordu. Her ülkede GSYH rakamları revize edilir... Ancak bu revizyonu 1.5 yıl sonra yapan yalnızca TÜİK var.
Sonuç olarak işsizliğin çözümü için ya Başbakana yanlış bilgi veriyorlar ya da Başbakan bilerek böyle yapıyor... İşsizliğin çözülmesini hizmetler sektörü ile sınırlı tutuyor.
İşsizliğin gerçek çözümü, ulusal politikalar uygulayarak, üretimi ithalata bağımlı olmaktan kurtarmaktır. Sanayi üretimi yüzde 70 oranında aramalı ve hammadde kullanıyor. Bu nedenle hem kapasite kullanım oranı düşüktür, hem de işsizlik yüksektir.
Ara malı ve hammadde üretmiyor olmamızın en önemli nedeni düşük kur’dur. Kur düşük mü değil mi tartışmasına girmeye gerek yok... Çünkü kur düşük olmasaydı, ithalat ucuza gelmezdi. Sanayi kullandığı aramalı ve hammaddeyi yüksek oranda ithal etmezdi. Bu kadar yüksek cari açık vermezdik.
Kaldı ki, Merkez Bankası reel kur endeksine göre de bu gün TL, 8 yıl öncesine göre yüzde 50 dolayında değerlidir. Liranın değerli olması, tersine kurun düşük olması, yatırım malı ithalatı için yararlıdır. Ne var ki Türkiye’de risk yüksek olduğundan yatırım da yapılmıyor.
Bu şartlarda kurların gerçek değerine ulaşması, aramalı ve hammadde ithalatının daha pahalı olmasına yol açacak ve işletmelerin aramalı ve hammaddeyi içeride üretmeleri için zorlama olacaktır. Kapasite kullanım oranı yükselecek ve istihdam artacaktır.
İmalat sanayinde Nisan ayı kapasite kullanım oranı yüzde 72.2’dir. 2009 kriz döneminde bu oran yüzde 60’lara düştü. Krizden öncede yüzde 80’i bulmadı.
Sanayinin yüzde 100 kapasite çalışması mümkün değildir. Kesintiler, tedarik, talep değişmeleri gibi faktörler yüzde 100 kapasitede çalışmayı engeller... Ancak yüzde 70’ler de çok düşük kapasitedir. İşletmeler aramalını kısmen tedarik edip, kısmen de üretirlerse, kapasite daha yüksek olur. Ayrıca tüketim malı ithalatının azalması da kapasite kullanım oranının artmasına neden olur.
Sonuç olarak, işsizliğin çözümü için ithalatı en aza indirip, içeride üretmemiz gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları