Başbakanın 63 havârisi...
Geçtiğimiz hafta Hollanda’nın Lahey kentindeki eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına devam edilen savaş döneminin Bosna Sırp Cumhuriyeti Ordusu Komutanı Sırp general Ratko Mladiç, duruşma sırasında ‘Türklere küfretmesi’ üzerine mahkeme başkanınca duruşma salonundan çıkartıldı.
Ratko Mladiç binlerce Bosnalının katlinden sorumlu bir savaş suçlusu ve ‘Türk düşmanı’.
***
Otuz yıldır Türkiye’nin ekmeğine kan doğrayan PKK terörü, AKP iktidarının ‘çözüm’ adı altında akıllarla sezâ uygulamalarla sona erdirileceğinin propagandasıyla kamuoyuna psikolojik bir bombardıman yapılıyor, medya aracılığıyla.
Bu psikolojik bombardımanın en birincil argümanı ise “kan akmasın”.
Kan akmaması için her türlü fedakârlığa râzı olmuş bir siyâsî irâde görünümündeki Başbakan ve kurmayları “kardeş kanı dökülmesin” metaforuyla, bağımsız bir devletin asla masaya yatırmayacağı, pazarlık konusu yapmayacağı ve bunun için gerekirse her türlü bedeli ödemeyi göze alacağı konuları kolaylıkla ve ustalıkla hayata geçiriyorlar. Hayata geçirilen uygulamalarla ilgili de en ufak bir itiraz geliştirenlere, sanki Türkiye’de teröre muhatap olan kesim başta olmak üzere “illâ ki kan aksın” diyen varmış gibi, “kandan besleniyorlar” diyerek saldırıyorlar.
İktidarın “çözüm” ve “açılım” dediklerinin Türk toplumuna açıklanması o kadar zor ve netâmeli ki Başbakan ve hükümeti bu açıklamaların çoğunluğunu köşe yazarlarına, üniversitelerdeki açılım projesinde yer alan akademisyenlere ve STK’lardaki bir takım uzman(!) sıfatlı açılım sözcülerine yaptırıyorlar.
Bunun en son uygulaması ise ‘âkil adamlar’ adı altında bir araya getirilen sakil güruh. Bu güruhtan açılım ve barış sürecini topluma anlatmasını istiyor iktidar. Toplumun açılım ve barış süreci ile ilgili tepkilerini bu güruhun absorbe etmesini planlıyor.
Dağdaki PKK’lıları da şehit olarak gören, onları gerilla olarak tanımlayan, bir kez olsun PKK’yı terör örgütü olarak kınamayan, saldırılarını yalnızca devlete yönelten Marksist eskileri, cumhuriyetle kavgalı, cumhuriyete düşman, cumhuriyetle hesaplaşamamış İslamcı artıkları, ayağı bu topraklara hiç basmayan liberaller, sahne dünyasının kıymeti kendinden menkul sanatçı müsveddeleri ve tabii içinde etnik bir kin barındıran marijinal Kürtlerden oluşmuş, “fırsat bu fırsat” diyen bahse konu ‘âkil adamlar’ heyeti de hükümetten aldıkları bu tarihî fırsat vazifesini deruhte etmek için kolları sıvamış görünüyorlar.
Televizyonların bütün kanalları, gazetelerin bütün köşeleri, valilikler yani devlet bu sakil güruhun emrine âmâde edilmiş durumda.
Neyi anlatacaklar?
“PKK terör örgütü değildir, dağdakilerin elinde kan yoktur, İmralı’daki artık bir teröristbaşı değil barış elçisidir, zaten annesi de Türk’tür” mü diyecekler?
Diyecekler demesine de, zaten diyorlar da, meselâ rastgele bir şehit evini ziyaret edebilecekler mi?
Rastgele bir şehit annesine, şehit babasına, şehit kardeşlerine, şehit eşine, şehit çocuklarına anlatabilecekler mi bunları? Yoksa kendileri çalıp, kendileri mi oynayacaklar basın toplantılarında?
Ankara’ya döndüklerinde ise iktidar tarafından taltif mi edilecekler barışa sundukları katkılardan dolayı?
***
Savaş suçlusu Ratko Mladiç’i anlamak kolay, zaten ‘Türk düşmanı’.
Peki, ilkokula dağdakilerin kıyafetleriyle gitmeye başlayan çocukları görmezden gelen, tabelâlardaki T.C. harflerine bile tahammül edemeyen, anayasadaki Türk’e tahammül edemeyen, üniversitelerdeki PKK terörüne karşı tek başına İstiklâl Marşı okuyan genç kızımızı gözaltına alan, Türk bayrağı açmak isteyenlere “yasak, büyüklerimiz böyle istiyor” diyen polisleri görmezden gelen, on binlerce insanın ölümünden sorumlu bir teröristbaşıyla politikalar belirleyen, Kandil’deki katillerle gülümseyen fotoğraflar çektirenlerle ülke siyaseti belirleyen Başbakan ve kurmaylarını ve Başbakan’ın 63 havârisini nasıl anlayacağız?
Sanırım bunları en iyi yine tarih anlayacak ve lâyık-ı veçhiyle yazacaktır.