BAŞBAKAN'A AÇIK DAVET..
Geçen haftaki yazımda “Kapitalizmin çöktüğünü” vurgulamıştım. Kapitalizmin kutsandığı ve doların neredeyse tanrı olarak görüldüğü ABD’de, dün de ülkenin en büyük bankalarından biri çöktü: Lehman Brothers.. Yani, “Lehman Kardeşler.”
Aslında bu, “kapitalizm kardeşliğinin” çöküşü. Türkiye’deki hay huy içinde bu konuya hak ettiği ölçüde değinen olmuyor. Bu yüzden ben önemle vurguluyorum. Bu, hem Türkiye’nin alması gereken önlemler için önemli; hem de, siyaset ve ekonomi teorisi açısından.
DÜNYA YENİDEN KURULUYOR
Aslında “dünya yeniden kuruluyor” ve biz farkında değiliz!..
İstanbul ve dünya borsalarındaki sert düşüşler ve doların fırlaması devam edecek... Bunu günlük iniş-çıkışlar olarak değil, Batıcıların çok sevdiği biçimde “global” (küresel) olarak değerlendirmek gerek.
Küresel ekonomik krizi tanımlayan ABD Merkez Bankası’nın “efsanevi” sıfatını alan eski başkanı, “100 yılın en büyük krizi. Daha tamamını görmediniz!” uyarısını yapıyor.
“Kapitalizm çöküyor” derken, şöyle değerlendirmek gerekir. Kapitalizm tamamen yok olmuyor. Ancak, “tanrının koltuğundan” indiriliyor.
Atatürk’ün “karma ekonomi” uygulamasını küçümseyenler bunu çok iyi düşünmeli.
DENİZ FENERİ YOLSUZLUĞU
Bu arada Türkiye, Almanya’da görülen Deniz Feneri yolsuzluk davası nedeniyle Başbakan Erdoğan ile medya patronu Doğan arasındaki kavgaya kilitlendi.
Uzun süredir karşılıklı atışmalar ve hakaretler devam ediyor.
Kısaca hatırlatıp bir öneri ve çağrıda bulunalım.
Deniz Feneri yolsuzluğu davasını çok yakından izleyen ve son dönemde gündeme getiren kişi, CHP Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu. Hakkını teslim etmek gerekirse, basında bu işin yıllardır (evet, yıllardır) peşinde olan kişi de Tuncay Mollaveisoğlu. Kanaltürk Televizyonu’nda sayısız program yaptı. Bugün Alman mahkemesinde ortaya çıkan her şeyi belgeleriyle 2,5 yıldır ısrarla yayımlamıştı. Şimdi de, yeni kanalı Kanalbiz Televizyonu’nda yayımlamayı sürdürüyor.
Bu davanın haberleştirilmesi sürecinde Başbakan Erdoğan ile medya patronu Doğan birbirine girdi.
Kavgayı başlangıcından beri Yeniçağ’da da okudunuz. Gelinen son noktada, Başbakan Erdoğan, “Bizden imtiyaz talep etmeyin” diyor. Aydın Doğan ise, “Yasadışı bir şey isteyen namerttir” yanıtını veriyor.
Tayyip Erdoğan, “Bana yazdığın mektupları açıklarım” diyor, ama açıklamıyor. Aydın Doğan, “İstediğin zaman açıkla. Hiç bekleme” diyor.
Medya patronu, “Başbakan’ın elindeki tüm devlet imkânlarıyla kendi medya grubunu yok etmek” istediğini söylüyor. Tayyip Erdoğan, “Sen bana iftira ve şantaj yaptın” diyor. “Hortum kesildi, rahatsızlık başladı” diye devam ediyor.
İki taraf da “Benim alnım açık, seninki kara” demeye getiriyor.
Sonuçta, Aydın Doğan “Gel, televizyonda halkın önünde kozumuzu paylaşalım” çağrısı yaptı. Başbakan Erdoğan ise, “Sana reyting mi kazandıracağım” diyerek reddetti.
CEVİZ KABUĞU’NA BEKLİYORUM!..
Ben de diyorum ki, Başbakan ile medya patronunun karşı karşıya geleceği en uygun televizyon programı Ceviz Kabuğu’dur. Parsellenmiş televizyon ekranları içinde en profesyonel ve eşitliği gözetecek olan bu programdır.
Böylece Başbakan’ın “Aydın Doğan’ın televizyonlarına reyting kazandırma” endişesi de ortadan kalkar. Tabii tek ve gerçek gerekçesi bu ise..
Başbakan “Evet” demelidir. Çünkü,
1- Zaten günlerdir tartışıyorsunuz, burada gelmemenin gerekçesi reyting olamaz,
2- Erdoğan, “70 milyonun başbakanıyım” dediğine göre toplum önünden kaçmamalı,
3- Halkın demokrasilerde iki taraf hakkındaki gerçekleri öğrenme hakkı vardır ve her iki taraf da 70 milyonu kandırmak için bunca söz söylemediyse, gerçeklerle yüzleşmelidir,
4- Deniz Feneri davasının AKP’yi ilgilendiren sorularına açıklıkla yanıt verilmedi. Bunlar ortaya çıkarılmalı,
5- Aydın Doğan’ın istekleri ve iş takip yöntemi netleşmedi, bunlar ortaya çıkarılmalı,
6- Ergenekon denen Ümraniye soruşturmasında Aydın Doğan’ın da gözaltına alınacağı haberleri yoğunlaşmıştı. Deniz Feneri davasında da yolsuzluğun ucunun Başbakan Erdoğan’a ve AKP’nin finansmanına uzanacağı ileri sürüldü. 70 milyonun zihni yaralı bırakılmamalı ve bu iddialar tedavi edilmeli, yani halkın muayenesinden geçmelidir.
Başbakan “Evet” derse, aynı çağrıyı Aydın Doğan’a ileteceğim. Çünkü, “Gel” diyen o. Karşı taraf “Gelirim” derse, Doğan’ın kaçması söz konusu olmaz. Ben de ev sahipliğine hazırım. Zaten resmi davetimi de yaptım.