Başbakan haberli mi?

Şunu merak ediyorum. İlhan Selçuk’un, sabah şafak henüz sökmeye hazırlanırken gözaltına alınmasından Başbakan’ın haberi var mıydı?

Sizler de kesin hissediyorsunuzdur. 85 yaşına merdiven dayamış, 2 kez kalp krizi geçirmiş, 15 yıldır yanında devletin görevlendirdiği koruma polisi ile gazeteye gidip akşam aynı polisle evine dönen, 200 yıllık Türk basınının çok etkili kalemlerinden biri olmuş İlhan Selçuk’un gece saat 04’de evine tomsonlu, tabancalı baskın verip gözaltına alınmasının arkasında bir büyük kavga var.
Türkiye sınırlarını aşan!
Uluslararası bağları olan!
Yeni dönemin habercisi bir kavga için kılıçlar kınından çıktı.
Hesaplaşma başladı.
Taraflar boğazlaşacak.
Yenenler!
Yenilenlerin!
Bahtını karartacak.
Ankara’da kınından çıkan kılıçların şakırtı seslerini ve yaklaşan faşizmin ayak uğultularını duyuyoruz: Gelmekte olan sancılı, sıkıntılı, puslu, sisli günleri görüyoruz.
Şunu merak ediyorum.
İlhan Selçuk’un, şehir halkı altın uykusundayken ve sabah şafak henüz sökmeye hazırlanırken gözaltına alınmasından Başbakan’ın haberi var mıydı?
Biliyor muydu?

***

Bu soruyu, işsiz kaldığım zaman Cumhuriyet Gazetesi’nde bana köşe açtı, 18 ay o gazetede yazı yazma imkânı verdiği için İlhan Selçuk’a bir dayanışma olsun diye dile getirmiyorum.
Olanı biteni anlayalım.
Nereye gidiyoruz bilelim.
Diye soruyorum.
Çünkü Ergenekon Savcısı’nın İlhan Selçuk’un evini gece kuşatmaya alıp gireni-çıkanı tespit etme imkânını kullanarak sabah saat 9’da gözaltına alması da mümkündü. Bu imkânı kullanmadı, gecenin saat 4’ünde operasyon yapmayı tercih etti ve 85 yaşındaki yazarı 24 saat nezarette sorgusuz sualsiz bekletme yasal yolunu da kullandı. Bir çeşit işkence yapmayı tercih etti. Başbakan, bunları yapan Ergenekon savcısı ile “dayanışma içinde olduğunu” daha önceden söylemişti.

***

Gazeteciler sormuş.
Şöyle cevap vermişti:
“5 yıldır çetelerle savaşıyoruz. Bu son İstanbul Ümraniye’de patlayıcıların yakalanması olayı, gerçekten yürütme ile yargının gayet güzel bir dayanışma içerisinde bu işi yürüttüğünün ifadesi oldu. Ve demek ki bu dayanışmanın neleri olumlu istikamette getirebileceğini gösteriyor...”
Yürütme ile yargı!
Yani savcı ile Başbakan!
Dayanışıyorlar.
Birinci sınıf demokrasilerde kesinlikle olmayacak, olamayacak bu dayanışmadan Başbakan memnun, mutlu... Dayanışmalı gözaltına almalar; “kesintisiz bir süreç olduğuna” göre acaba Başbakan savcıya; “Alın İlhan Selçuk’u da gözaltına ve onu da Ergenekon çetecileriyle birlikte hareket ediyor gösterin...” diye bir dayanışmaya girdi mi?
Girdiyse!
Kılıçlar kınından çıktı!
Büyük kavga var!
Dış bağlantılı kavga!
l Necati Doğru / Vatan


+++++

Abu Dabi...

İLHAN Selçuk içeri alındı.
Doğu Perinçek içeri alındı.
Kemal Alemdaroğlu içeri alındı.
Veli Küçük zaten içerde.
İddianame bekleniyor...

**

AKP kapatılabilir.
DTP kapatılabilir.
Cumhurbaşkanı yasaklanabilir.
Başbakan yasaklanabilir.
Türban yasası iptal edilebilir.
Karar bekleniyor...

**

Görüldüğü gibi, “hukuki” olarak ahım şahım bir “belirsizlik” yok yani!

**

O nedenle...
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “hazır, başı sıkışık değilken”, Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitti!
- Hadi canım...
- Valla.
9 gün yok!
Niye gitti?
Meslektaşı, Birleşik Arap Emirlikleri Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın nazik davetini kırmamak için...

**

THY uçuyor mu oraya?
Uçuyor...
Haftada 4 gün.
Dün var mıydı uçuş?
Dün yoktu.
E neyle uçtu?
Katar Havayolları’yla.

+++++

AĞIR YÜK

Ergenekon davasının bir an önce toparlanıp, davanın açılıp bitirilmesi gerekiyor. Tek bir operasyon Türkiye’nin en hayati siyasi hesaplaşmasının yükünü taşıyamaz, suçlamaların net olarak ortaya konulup davanın açılması ve insanlara kendini savunma hakkının tanınması gerekiyor. Ergenekon Operasyonu üstüne yüklenen ağır yükten bir an önce kurtulmalıdır. Şu ana kadar olan kontrolsüz şekilde genişletildi ve her şeyi, herkesi kapsayıcı hale getirildi. Bu sağlıksız ortamda korkumuz eğer gerçekten suç teşkil eden fiiller varsa da onlar da görülemeyecek hale gelecek bir süre sonra. Türkiye’de bazı hesaplaşmaların hukuk sistemi üzerinden yapılması, toplumsal felakete davetiye çıkarmaktır. Bunu da kimse unutmasın.
(Bu sağlıksız ortamın oluşmasına AKP iktidarının ne kadar büyük katkıda bulunduklarını da unutmayalım. Başbakan ve çevresi ’Ergenekon çetesini çökerttik, AKP davası ondan açıldı’diye konuşurlarsa; o zaman bazıları da dünkü gözaltına alışların kapatma davasına karşı bir misilleme olduğunu düşünür ve arada kalan hukuk tükenir biter.)

+++++

YAKIŞIR!

MEHMET Akif’ten ibret dolu şiir okumak, siyaset meydanının yeni modası... Başbakan Erdoğan okur da diğerleri eksik kalır mı, hele çiçeği burnunda, eski “solcu” Ertuğrul Günay...
O da gençlik arkadaşı Yalçın Doğan’ı telefonla aramış, Mehmet Akif’ten bir beyit okumuş
“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevmem
Gelenin hakkı için geçmişe kalkıp sövemem!”
Zalim kim, zulüm nerede?
Yargıtay Başsavcısı AKP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu ya! Ertuğrul Günay da “AKP’ye yapılan haksızlık” karşısında kem küm edip, susup oturamaz ya!
Yakışır!
Mir Dengir Fırat’ın huzurunda “esas duruş” çeken Başbakan’ın arkasında “yumruk şov” yapan Günay’a yakışmaz mı?

+++++

Çok bilen gazeteci

ARJANTİN’deki yağmuru, Libya’daki trafik kazasına bağlayabilir. Kongo’daki açlığı, kutuplarda buzulların erimesine bağlayabilir. Komplo teorisi o kadar gelişmiş.
Fehmi Koru, bu teorileri, Taha Kıvanç adıyla yazdığı yazılarda üretiyor. AKP kapatma davasına ilişkin dünkü yazısında on ikiden vuruyor. İlhan Selçuk ve Ergenekon üzerine:
“Kimileri sebep Ergenekon diyor, İlhan Selçuk dün böyle diyenlerle alay ediyordu” diye yazdıktan sonra müthiş bir tesadüfle devam ediyor:
“Kıskacın tamamlanmakta olduğunu, çok yakında öteki örgüt üyelerinin yanına götürülmek üzere olduğunuzu biliyorsunuz. Elinizde dolaylı şantaj yapmaya yarayacak bir güç var. Bu gücü, süreci bir an için başlatmak üzere kullanır mısınız, kullanmaz mısınız? Ergenekon yüzünden diyorlar, böyle bir mantıkla hareket ediyorlar.”
Ardından, tam gününe rastlayan, hedefini bulan soru:
“Acaba kime, kimlere kadar uzanacaktı Ergenekon operasyonu?”
AKP iktidarı ile birlikte olacakları önceden bilmekte uzmanlaşan Fehmi Koru, nam-ı diğer Taha Kıvanç’taki isabet dudak uçuklatıyor. Komplo teorileri, bir süredir teori olmaktan uzaklaşıyor, hayatın kendisine dönüşüyor.
Fehmi Koru’nun bu soruyu sorduğu yazısı daha baskıda iken, Türkiye o sorunun yanıtıyla uyanıyor. Çok büyük şokla.
Koru olacakları önceden yazıyor, ama iktidar sahipleri bu yazıyı yazdığım dün akşam saatlerine kadar sessiz kalmayı tercih ediyor. O sessizlik ayrı bir skandal.

* Yalçın Doğan / Hürriyet

+++++

Hürriyet
Bekir Coşkun

Sıra size gelecek...

TÜM bu olanlara şaşırmayın.
Bunlar olacaktı.
Çünkü karşı devrimdir bu...
Niçin anlamıyorsunuz?..

**

Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı hiçbir zaman sıradan siyasi çekişmeler değildi.
Rejimdi ortada olan.
Laik cumhuriyeti yıkıp, ABD’nin BOP projesi kapsamında “Ilımlı İslam” modelini kurmak isteyenler, masum maskeleriyle gelip saf kitleleri arkalarına alarak, önce siyasi iktidarı, yerel yönetimleri, bürokrasiyi... Peşinden bağımlı-bağımsız örgütleri-kurumları-kuruluşları ellerine geçirdiler.
Sonra en dibinden tepesine kadar devleti...
Sizler her sabah uyandığınızda bir başka parçanın “elden gittiğini” gazetelerden okumadınız mı?
Ya da o “Kanlı mı olacak, kansız mı?” sinyalini nasıl anlamadınız?
Adım adım geliyordu karşı devrim.

**

Ve uyuyordu Türkiye.
Gaflet de vardı, ihanet de...
Kimisinde; Batı medeniyetinden nefret eden dincilerin, Türkiye’yi AB’ye taşıyacağını umacak kadar ahmaklık...
Kimisinde; kendi çıkarını Türkiye’nin geleceğinden daha önde görecek kadar alçaklık...
Ama en çok; küçük pis hesaplar, değmez çıkarlar, basit ikbal beklentileri içinde olan aydınlar yaktılar Türkiye’nin canını. Biz onlara “aydınların ihaneti” diyorduk bu köşelerde.

**

Olan oldu.
Bu gördükleriniz; direnen, cumhuriyet devrimine ihanet etmeyen, boyun eğmeyen, yürekli, yiğit insanların temizlenmesi aşamasıdır.
Daha çok şey göreceksiniz.
Daha sabahlar çok beter haberlere gebe...
Sinmeyen, pısmayan, çocuklara sözü ve yüreği olan, vatana sevdalı insanların başlarına örülen entrikaları ve kirin-pasın içine sürüklenişlerini daha çok duyacaksınız.
Hálá anlamayan-görmeyen varsa...
Uzun sürmez...
Sıra gelecek.

Yazarın Diğer Yazıları