Başarılı Doktor'un başarısız Profesör'ü!..
"Doktor Devlet Bahçeli Başarılıdır" başlıklı yazımı ve içeriğini MHP Genel Başkan Yardımcısı Profesör Semih Yalçın kendine yakışan(!) üslubuyla (yazılı açıklama) yalanladı.
Rutin taklalarına satır satır cevap vereceğim. En baştan söyleyeyim; o yazıda hilafı hakikat tek bir kelime yok. Yaklaşık 30 yıllık gazetecilik geçmişim ve kaleme aldıklarımdan sonra gerçekleşenler meslek sicilimdir. Saygıdeğer YENİÇAĞ okurları da bunun bire bir takipçisi, denetleyicisi ve şahididir. Ben yazılarımı ve haberlerimi de kaleme alırken önce Allah'a vereceğim hesabı düşünürüm.
Başlayalım o zaman;
Meslek hayatımın hiç bir evresinde kimsenin sözcüsü olmadım ve olmayacağım. Sözcülüğünü yaptığım tek yer yüce Türk milletidir. 1 Kasım sonucu ortaya çıkan siyasi tablo karşısında "fırsatçılık yapan", "oyun tezgahlayan", "pusuda bekleyen" kim varsa ağzınızın içinde gevelemeyin açık edin. Hapis olduğunuz dedikodu odalarından çıkın. Mertçe kavga edin. Her sıkıştığınızda, "dükkan elden gidiyor" korkusuna düştüğünüzde ettiğiniz ve karşılığı olmayan beylik hakaretlerinizden bizler de herkes gibi bıktık usandık. 1 Kasım seçim sonuçlarından kimin sorumlu olduğunu yüreğiniz yetiyorsa, dedikodu odalarında konuştuğunuz gibi kamuoyu önünde söyleyin. Hani Meclis Başkanlığı seçimi örneğinde olduğu gibi!..
Yazımda da belirtmiştim; Doktor Devlet Bahçeli'nin Kurban Bayramı'nın 2'nci günü R.Erdoğan ile özel bir evde yaptığı görüşme iddiasının çapraz teyitlerini almama rağmen, kendisine sormak için beklediğimi ve randevu talebime olumlu veya olumsuz yanıt gelmediğini. "Çamur at izi kalır" taktiği gütsem ve sizin iddia ettiğiniz gibi MHP'ye bir kastım olsa kaynaklarım yüzde 100 sağlam olmasına rağmen haberi o gün kaleme alırdım. Basından sorumlu genel başkan yardımcısı olarak biliniyorsunuz ve de yanınızda "3 bin kişiyi fişledik" diye canlı yayında açıklama yapan başarılı (!) basından sorumlu baş danışman var. Şöyle bir cesaretinizi toplasanız, el ele tutuşsanız, özel kalemde de rica etseniz "bizi kapıda 1 saatten fazla bekletmeyin" diye. Sonra da Doktor Devlet Bahçeli'ye "basınla ilişkilerimizde din, dil, ırk ve hatta cinsiyet farkı gözetmeyelim" deseniz. Ne kaybedersiniz?..
"Düzmece" dediğiniz Bahçeli-Melih Gökçek görüşmesi iddiasına gelince... 30 Mart seçimlerinde Mansur Yavaş'ın aldığı oy da Gökçek'in kıl payı kazandığı oy da YSK sitesinde duruyor. Şimdi soruyorum;
30 Mart öncesi bir önceki mahalli seçimde Ankara'da MHP'ye oy patlaması yaşatan ve tüm Türkiye'nin büyük takdirini alan Mansur Yavaş'ı niye partisinden attınız?..
O günlerde Yavaş'ı da "fitne fesat ocaklarına hizmet", "MHP'yi parçalama senaryolarının aleti", "cemaate hizmet etme" gibi saçma sapan beylik iftiralarınızla suçladınız. Peki o zaman, dün, el konulan cemaat medyasına il başkanlarınızı ve milletvekillerinizi niye gönderip, destek açıklamaları yaptırdınız. Madem onlar MHP'yi parçalamaya yönelik şer odaklarıydı da niye iç içe görüntü vermekte sakınca görmediniz? Bu derin çelişkileri Ülkücü camiaya nasıl izah edeceksiniz? Semih Yalçın Bey!.. Yoksa her zamanki gibi odanıza kapanıp "bu adamın ne yaptığını bilmiyoruz..." diye dert mi yanacaksınız?..
Mansur Yavaş'ı partiden gönderip yerine Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adayı yaptığınız Mevlüt Karakaya'yı "Ankaralılık" iddiasıyla sahaya sürüp propaganda yapmıştınız. Neden o zaman has Angaralı olan Karakaya'yı hem 7 Haziran hem de 1 Kasım'da Adana'dan mebus yaptınız. Ankaralıyı, Adana'ya göndermek hangi mantıklı siyaset hesabın kararıdır?.. Oy deposu Ankara'da kaç mebus çıkardınız?..
Mansur Yavaş, fitneci karanlık odakların adamıydı, Sinan Oğan, Meral Akşener de ha keza!..
Doğruları söyleyip eleştiri yapan bizim gibilerin zaten hiç şansı yok!.. Benden ispat istiyorsunuz. Yahu, bir çıkıp da şu fitne yuvalarının, karanlık odaların açık adresini gösterip, açık tanımını yapıp, elinizde belge varsa kim ihanet içinde faş etsenize!.. Bunlarla, yıllardır davası uğruna mücadele eden her şerefli insana çamur atıyorsunuz. Siz müfteri olmuyorsunuz, komik bir şekilde bizi müfteri ilan ediyorsunuz. Sizin gibilerin yaptığı bu ucuz politika yöntemleri kahvehanelerde bile terk edileli çok oldu ama ne yapalım işte seviye sorunu!..
Gelelim; Bahçeli-Erdoğan gizli görüşme bilgisine. Tabii ki taraflar yalanlayacak. "Tezgahı kurduk" diye itiraf etmelerini beklemek de saflık ötesi olur. Gün gelecek mızrak çuvala sığmaz misali tüm gerçekler ortalığa dökülecek. Semih Yalçın dahil tüm genel başkan yardımcılarının bırakın Doktor Bahçeli'nin görüşmelerinden, yapacağı konuşmalardan habersiz olmalarından dolayı (kapalı odalarda) şikayetlerinden, Ankara gazetecilerinden bilmeyen yok. O nedenle siz rutin taklalarınıza devam edin.
Sayın okurlar, benden de haber kaynaklarımı satmamı beklemeyin. Gerekirse bunun bedelini de ödemekte bir an bile tereddüt göstermem. Fakat Devlet Bahçeli-R.Erdoğan görüşmesi ile ilgili kuvvetli delil istediniz. Ben de size açık kaynaklardan sunayım.
Bayramın 2'nci günü 24 Eylül Perşembe.
Tarih, 2 Ekim Cuma. Tuğrul Türkeş'in katıldığı canlı TV programında gazeteci sorar ve cevabını alır;
"Baykal görüşmesi yapıldığında bir MHP'li de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü" denilen MHP'li siz miydiniz?
-Ben onun Sayın Bahçeli olduğunu düşünüyorum. Tahmin ediyorum ama MHP'deki saygıdeğer arkadaşlarımız bu konuda açıklama yaparlarsa tahminin ötesinde de yorumlara girerim.
İroni mi yapıyorsunuz?
- Hayır. Hiç şaka yapar bir halim var mı?"
Şimdi ben de Semih Yalçın'a soruyorum;
Siz de, bize 4 ayda AKP'ye kaptırdığınız 2 milyon oyun, kaybettiğiniz 40 milletvekilinin, HDP'nin gerisine düşmenizin -varsa- haklı (ilmi) gerekçelerini belgelesenize!..
1 Kasım akşamı MHP Genel Merkezi önünde Doktor Devlet Bahçeli lehine slogan attırıldığı ve tepkilerini dile getirmek için yola çıkan Ülkücülerin tehdit edildiğine ilişkin satırlar da yalanlanmış. Yahu ayıp be!.. Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz'un o yakışıksız tehdit cümleleri hâlâ sosyal medyada yerini koruyor... Seçim gecesi, Bahçeli istifa etmesin diye ağlayan genel başkan yardımcısını da biliyorsunuz. Neyse, duygusal bir durum!..
Aslında bu kadar uzun uzadıya cevaba gerek yoktu. Sizlere, sadece Ülküdaşlarımdan gelen e-postalardan kısa bir özet alsaydım Semih Yalçın'a cevap vermeye ve yazımı doğrulamaya yeterdi..
Fakat, çekişmeli bir kongre öncesi Devlet Bahçeli'nin karşısındaki aday için imza veren bir imam efendinin evinin, bazı çakallar tarafından basılıp, eşi hanımefendinin yanında zorla imzasının geri alındığına şahitlik etmiş biriyim. Hoca efendinin ağlamaklı sesi hâlâ kulaklarımda. Son Ülkücülerin altın değerinde olduğu günlerden geçiyoruz. Burada kalsın!..
Son olarak; beni "zarar görmekle" tehdit etmişsiniz. Size yakışanı yapmaktan geri durmayın...
Metotlarınız da, Hürriyeti basan AKP'li Abdurrahim Boynukalın ile aynı.
Sonuçta; AKP'nin her konuda çözüm ortağısınız!..