Bas-ın...
7 Haziran öncesiydi; büyük bir tedirginlik vardı bizim mahallenin muhalif kanadında...
"Kuvvetli/sağlam duyumlar" konuşuluyordu; 8 Haziran sabahı operasyon yapılacak medya grupları ve içeriye alınacak muhalif gazeteciler hakkında. Bazı arkadaşlarım evlerini terk etmiş karargahta operasyon nöbeti tutuyordu. Eşleri, çocukları ile helalleşenler vardı.
Gözler demokrasinin mabedi sandıklardaydı!..
Çıkan seçim sonuçlarından 7 Haziran gecesi derin bir "oh" çekilse de 8 Haziran sabahı yine de tedirgin bir bekleyiş vardı. Akşam oldu tedirginlik yerini aceleci/erken bir sevince bıraktı. AKP tek başına iktidarı kaybetmişti, güya diktatörlük hevesleri de artık son bulacaktı. Demokrasi rüzgârları esecekti yurdumun her köşesinde. Diktatörlük makamı bundan sonra "ben yaptım oldu" diyemeyecekti. Millet iradesi tecelli etmişti ya!.. Millet, iktidara şamar atmış bazılarına da "sınırlarında kal" mesajı vermişti. Artık özgür basına müdahale etmeyi kimse aklından bile geçiremeyecekti. Vs... Vs... Vs...
Bu fakir kardeşiniz, küme düştükten sonra bizim mahallenin muhalif takımına transfer olan bazı arkadaşlarına; "Yıllardır ben bu takımda top koşturuyorum. Yahu o kadar aceleci olmayın. Daha maç bitmedi. Hem de sezonun ortasındayız. Transfer sezonu da kapanmadı. Yeni isimlerle yeni taktiklerle karşımıza dikilecek takım. Gevşersek bizim kaleye çok gol çakarlar" dedim. Ama dinletemedim.
Karşındaki rakibin oyun sitilini iyi okumama, önceki maçların kasetlerini de izlememe sıkıntısı vardı!.. Hoca da rakibi iyi etüt edememe sıkıntısı yaşıyordu!..
Aslında 8 Haziran'da maçın ikinci devresi başlamıştı;
Önce sahaya dev transfer(!) Deniz Baykal sürüldü. 7 Haziran'da kendi ceza alanına hapsedilmiş ve bunalmış takım ve kaptanı rahat bir nefes alıp orta sahaya doğru yeniden açılma fırsatı buldu. Bu arada iktidar takımının holiganları sahaya sis bombaları, meşale, maytap attı. Sahada göz gözü görmez oldu. Aslında bağımsız ve de tarafsız olması gereken hakem triosu yine iktidar takımının yanında duruyordu. Açık kural hatalarına rağmen hoca sürekli "oynayın" diyordu. Bizimkiler istikşafi akınlarla gol bulmaya çalışıyordu. Doldur boşalt yapıyorlardı. Gol yollarında büyük ümit beslenen oyuncularımızdan biri yalandan kasıklarını gösterip sürekli saha kenarına beni çıkarın ben oynamayacağım diye işaret ediyordu. Sahadaki yoğun duman da onların işine yaradı. Defanstaki mutlak gol açığını yakalayana kadar gayet ustaca top çevirdiler. Profesyonelce numaradan yere yatıp zamandan çaldılar. İktidar takımının mutlak, değişmesi düşünülemez değiştirilmesi asla ve asla teklif edilemez kaptanı 90 artı 1'de muhalif medyadan gizlediği dev transferleri (!) sahaya sürdü. Bizimkiler şaşkına döndü, "bu yeni oyuncuların lisansları sahte" diye saha kenarında itiraz edip üstlerini başlarını yırtarken dün karambol yaratıp anında golü çaktılar. Top yine başlama vuruşunun yapıldığı yere, santraya geldi.
İktidar takımının uzun bir süre önce kadro dışı bıraktığı deneyimli oyuncu Erkan Mumcu'nun taktiği hiç değişmedi;
"Hasan almaz basan alır."
Yerine giren yakın arkadaşı Efkan Ala, nefis muz ortalar yapıyor kaptanına.
Bizim muhalif takıma gelince; defans oldukça yaşlandı, yerinden kımıldayamıyor. Hücumda gol yollarını koklayacak, pozisyona girecek, doğru yere koşular yapacak ayaklarını kafasıyla birlikte kullanabilecek santrforlara ihtiyaç var. Orta sahaya ise acil çok kaliteli bir-iki oyun kurucu bulmak gerekiyor.
Oyun kurgusunda yaptığımız sürekli basit hatalar, gevşek ve şımarık oyun anlayışımız yüzünden daha çok çakarlar bize. Yedek kulübemize de dönüp bir bakmamız lazım. Bomboş!.. Malzemeci bile transfer cukkasını kapıp iktidarın takımına geçmiş.
Futbol maçı yorumu kıvamında bir yazı oldu. Kusura bakmayın!.. Korku dağları deldi bir kere... Muhalif gazeteci olmak böyle bir şey!..
Acayip tırstım!..
Bas-ın alın!..
Bas-ın alın!..
Bakalım nereye varacak bu işin sonu?..