"Barzani'nin ortakları" mı bağlıyor elinizi-kolunuzu?
Barzani'nin, Irak'ın kuzeyinde yapmayı planladığı referandumdan çıkan sonucu tanımayacaklarını ilan ettiğinde eleştirmiştim CHP Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz'ı.
Tanınması gerektiğini düşündüğüm için değil tabii!
Referandum yapıldıktan ve Barzani istediği sonucu çıkardıktan sonra Türkiye'nin Ana Muhalefet Partisi'nin bu sonucu tanımamasının hiçbir somut etkisi, yaptırımı olmayacaktı. Beklentim, CHP'nin, Türkiye'deki iktidar üzerinde, referandumu yaptırtmamaya dönük kamuoyu baskısı oluşturmasıydı. Yılmaz, hem önceki gün yaptığı basın toplantısında, hem de dün sosyal medya hesabından paylaştıklarıyla tam da bunu yapmaya başladı.
- Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattının, günlük 400 bin varil petrolü kapsayan bütün gelirinin KYB ve KDP tarafından bölüşüldüğünü,
- Barzani'nin buradan elde ettiği gelirle daha fazla silahlandığını,
- Habur'dan her gün geçen ortalama 6-7 bin aracın da Barzani yönetimince haraca bağlandığını ve petrol gelirleri gibi buradan gelen zenginliğin de meydan okumaya dönüştüğünü,
söyleyen Yılmaz, Irak Merkezi Hükümeti ile konuşulup hem Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattının durdurulmasını, hem de Habur'un kapatılmasını öneriyor AKP'ye.
Bu ve benzeri öneriler karşısında sağıra yatılmasının sebebi, Yılmaz'ın iddia ettiği gibi "Barzani'nin içeride çaldığı paraların, Türkiye'de AKP yandaşı bazı kesimlerle birlikte şirketlere dönüşüyor olması" olabilir mi?
Barzani'nin Türkiye'deki ortakları yüzünden mi "lafla peynir gemisi yürütmeye çalışmak"tan öteye gidemiyor iktidar sözde Kürdistan ve Kerkük bahsinde?
***
Ya CHP'li olsaydı...
Hemen yazmadım, özellikle bir müddet bekledim, zaman tanıdım, AKP'den bir Allah'ın kulu çıkıp da "hoooop orada dur bakalım" çekecek mi diye...
I-ıh!
AKP'li Galip Ensarioğlu'nun "Kürdistan referandumuna karışmama"yı, üzerine bir de "Kerkük'ün Kürtlere bırakılmasını" savunduğu açıklamaya çıtını çıkaran olmadı. Maazallah ya bir CHP'li söyleseydi aynı lafları?
***
Pembeye binmiyorsa hak etmiştir!
İlden ile yayılacağa benzeyen şu sadece kadınları taşıyan pembe otobüslere dair çok ciddi bir kaygım var... Yarın öbür gün, karma toplu taşıma araçlarını kullanan kadınlara "pembesine binmiyorsa... " gözüyle bakan manyaklar çıkar ve tıpkı mini etek, tayt, şort örneklerindeki gibi karma araca binmeyi de tacizi-tecavüzü hak etme işareti sayarsa ne olacak? Bunun vebalini üstlenmeye hazır mı bu Zihni Sinir işlere imza atan arkadaşlar?
***
GÜNÜN SORUSU
Dışişleri Bakanı'nın, MİT'in iki üst düzey yöneticisinin PKK tarafından kaçırıldığını Arap medyası aracılığıyla duyurması şart mıydı? Resmi bir açıklama yapılamaz mıydı?
***
Ayıbı sineye çekmeye mahkûm değilsiniz
Kendisi de fiziksel engelli olan 53 yaşındaki İbrahim Güçyetmez, "Tamam" diyor yolladığı mesajda;
"Gazilerimize büyük haksızlık ve hatta terbiyesizlik yapılmıştır. Ancak o gazilerin tamamı, olmadı bir veya ikisi de protesto amacıyla salonu terk edemez miydi?"
Terk edebilirdi.
Bizde, bunu "devlet"e karşı "ayıp", "isyan", "suç" olarak algıladıkları için mi bilmiyorum, bir türlü gelişemedi bu maruz kaldığın saygısızlığa, terbiyesizliğe, üslupsuzluğa rıza göstermeme kültürü.
Bir gazi, gazilik gibi bir mertebenin hak ettiği hassasiyeti geçtim "insan" yerine bile konmuyorsa bir ortamda, orayı hiç ezilip büzülmeden, çekinmeden, hatta bir de yüzlerine tükürerek kendisine bunu reva görenlerin, orayı terk edebilmeli. Kendisini hiçbir makama muhtaç, mecbur yahut mahkûm hissetmemeli. İçi kan ağlaya ağlaya, hiçbir şeye "nezaketen" tahammül etmemeli; asıl tahammül ettiklerinin ona nezaket göstermesi gerekli...
Aynı durum şehit aileleri için de geçerli.
Yılda bir, bilemediniz iki defa, ya iftar, ya bir özel gün vesilesiyle onları topladıkları o gösterişli sofralara baktıkça sormuşumdur hep kendi kendime:
Niye?
Evladını, evet teröre ama aslen, cansiperane bir mücadele ile terör sıfır seviyesine indirilmişken onu müzakere ile yeniden palazlandıranların politikalarına kurban veren bir anne nasıl oturur o sofrada?
Nasıl dinler, kendisine daha önce de bin kere tekrarlanmış masalları -hadi daha doğrusunu diyeyim- yalanları, bir kere daha!
Hiç mi "tüüüüh" demek geçmez içinden?
Geçer mutlaka!
Geçer de hangi duygu frenler acaba onu yarasını kanırtma pahasına?