Barış ya da bölücülük maskesi
Kandil’e gazeteci çıkışları hızlandı. Kandil’deki terörist başlarının -yani Mehmetçik katillerinin- mesajlarının gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanması da başladı. Daha önce de “Kürt/Demokratik Açılım” projesi de yine Kandil’e çıkan gazetecilerin “PKK eski PKK değil”, “PKK silah bırakmak istiyor” söylemlerinin ardından başlamıştı. Daha sonra da “Habur” vakasıyla süreç tıkanmıştı.
Dünkü senaryonun bugünkü versiyonu da yeni seçimlerin hemen sonrasında başlatıldı. Öyle görünüyor ki olay yalnızca bir gazetecinin habercilik sevdasıyla Kandil’e çıkması değildir. Türkiye’nin, bir süre önce “iyi şeyler olacak” ile başlayan senaryoya benzer bir
senaryo ile karşı karşıya olduğunun altını
çizmiş olalım.
Bu arada Kandildeki terörist başı “artık sorunu şiddetle çözmek istemiyoruz!” demiş. Terörist başının mülakatını veren gazete manşetinin hemen altında da “Van’da askeri araca pusu: 1 şehit, 3 yaralı” haberi var!
Kandil’deki terörist başı ayrıca “Bölücü değiliz. Türkiye’yi bölmek istemiyoruz!” diye bir söz de söylemiş. Aslında bu sözü, “Türkiye’yi bölmeye gücümüz yetmiyor!” şeklinde anlamak gerekir. Zira bir yanda “iki başbakan” talepleri, “TBMM’yi tanımıyoruz” söylemleri, “özerk Kürdistan” kararları diğer yanda “bölücü değiliz” lakırdıları ortalığa düşmüş durumdadır.
Kandil’deki terörist başı “2011 çözüm yılı olsun” temennisinin ardından
İmralı’daki terörist başının “devlete verdiği” üç protokolden söz etmiş. Bunlar:
1. “Türkiye’de Kürt sorununda demokratik çözümün ilkeleri”, dahası “Yeni Demokratik Anayasa”yla ilgili hususlar,
2. Devlet ve toplum ilişkilerinde adil bir barışa ilişkin ilkeler,
3. Demokratik ve adil barış için acil bir eylem planı.
İmralı’da ömür boyu hapse mahkûm bir terörist başı, Türkiye için demokratik çözüm, yeni anayasa, devlet ve toplum, demokratik ve adil barış sunuyor!
Gelinen yer burasıdır: Türkiye, bugün terör organizatöründen, terörden kurtuluş reçeteleri arayan bir ülke konumuna getirilmiştir. Medya, siyaset, STK, TÜSİAD, liberal ve demokratik aydınlar (!) var güçleri Türkiye’yi İmralı’nın masum (!) talep ve çözümlerini kabul etmeye zorluyorlar. Devlet ile İmralı’daki terörist başını müzakereye zorlayan da bu zihniyet sahipleridir.
Kan yiyen, kan içen, kan döken bir örgütün baş sorumlusundan çözüm bekleyenler, çözümsüz kalmak zorundadırlar.
Bu bağlamda da “Öcalan muhatap alınmalıdır!” söylemi başlı başına bir yenilginin ve acizliğin itirafıdır. Çözümün kılavuzu Öcalan ise sonuç da şimdiden bellidir. O meşhur Türk atasözü “Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmazmış” der.
Bir de Kandil’deki eli kanlı terörist çıkmış “bölücü değiliz” diyor. Takınılan bu tavır, terörist başının kendisini zeki ve akıllı, muhataplarını ise saf gördüğünün kanıtıdır.
Zira ayrılıkçı akıllı strateji, gerçek niyetlerini şartlar oluşana kadar saklı tutar. Bunun yöntemi de eylemde bölücülük, söylemde barış ve demokrasi savunuculuğu şeklinde gerçekleştirilir. Geçici olarak niyet örtme ve öteleme işlemi de bölücü bir stratejidir. Olgunun aslı bölücüler, ülke bölünmeye uygun hale gelene kadar demokrasi, kardeşlik ve barış söylemlerini kullanır. Şartlar olgunlaşıp, ayrılıkçılık keskinleşip, bölücü kurumsallaşma tamamlandıktan sonra da gerçek niyetler devreye sokulur. Unutmamak gerekir ki her takılan maskenin bir de çıkarılma zamanı vardır.