Barış ve kalkınma treni kaçarken...
Gelin birlikte düşünelim...
Hem iktidar hem de muhalefet partileri yaklaşan seçimler öncesinde Türkiye'nin yönü üzerine bir takım mesajlar veriyorlar...
Bu mesajların ortak bir özelliği var; Atlantik-Avrasya mücadelesinde Türkiye'deki kurulu düzen; iktidarı ve muhalefeti ile Atlantikçi görünmeye çalışıyor.
Siz bakmayın ekranlardan yapılan sözde ABD karşıtlığına...
Peki ben bunları yazarken, "ABD ile düşmanca bir tutum içinde olalım" mı diyorum?
Hayır...
Herkesin bildiği bir gerçeğin altını çiziyorum; "Dış politikada ülkelerin yararları/çıkarları esastır..."
O zaman soruyu netleştirelim... Türkiye'nin ağırlık merkezi, Atlantik-Avrasya çekişmesinde ne tarafa kaymalıdır?
Yıllardır üzerinde tartışılan bu sorunun da aslında apaçık bir yanıtı var; bu yanıtı bulmak için şu soruyu sormamız gerekir;
"İsrail-ABD-Batı Bloğundan oluşan Atlantik cephesinin Türkiye ve bölge ülkeleri için gelecek planları nedir?"
Yanıtım; Batı emperyalizminin planı aynen şudur; "Türkiye ve bölge ülkelerini parçalara ayırmak, İsrail'in güvenliği için İran'ı vurmak ve etkisizleştirmek, Rusya'nın etkinliğini kırmak, Çin'i durdurmak, Kürdistan adı altında Suriye-İran-Irak-Türkiye'den koparılan ve koparılacak topraklarla uydu İsrail devletini yaratmak..."
Bu projenin Yahudilerin kutsal inançlarında yer alan Fırat ve Dicle sularını ve havzasını içine alan Mezopotamya; vaat edilmiş topraklar hikayesine burada girmiyorum bile...
ABD'nin jandarmalığını yaparak öncülük ettiği ve Türkiye için ulus devletin sonu anlamına gelecek bu proje, Suriye ve Irak'ta başarıldı. Emperyalizm açık açık Türkiye'ye karşı bölücü terör örgütlerinin yanında olacağı mesajını verdi...
Bu örgütleri IŞİD ile savaşıyorlar bahanesi ile silahlandırdı, düzenli ordular haline getirdi!
Ve tüm bunları hepimizin gözü önünde yaptı!
Peki, bu fotoğraf apaçık ortada dururken; Türkiye'nin iktidarı ve muhalefeti neden hâlâ Avrasya güçleri ile; Türki Cumhuriyetlerle, Çin-İran-Rusya ile iş birliğinden söz ederken; çekingen, korkak, tereddütlü, gayrisamimi davranıyorlar?
Nedeni; Atlantik güçlerinin Türkiye'de siyasi iktidarları belirleme gücü... Çünkü emperyalizm; siyasetten bürokrasiye, TSK'dan üniversitelere ve özellikle medyaya on yıllardır kendi etki ajanlarını yerleştiriyor.
Türkiye'deki ekonomik sistem, ticari ilişkiler, sıcak para, borç-kredi ve not verenler, bankacılık ve finans kesimlerinin ipleri emperyalizmin elinde...
Son dönemde İngiltere'yi su yolu yapanlara şu mesaj veriliyor; bölge planlarımıza sesinizi çıkarmayın, sizi iktidarda tutalım ya da sizi iktidar yapalım...
Türkiye'de siyasetin liderleri bu şantaja boyun eğmemelidirler!
Türkiye'nin bu kirli açmazdan çıkış yolu vardır... Bakınız;
10 yıl sonra 60 trilyon dolar pazar hacmine ulaşacak, dünyanın hem askeri hem de ekonomik anlamda süper gücü olacak Çin, "Kuşak ve Yol" projesi ile Doğu'dan Batı'ya doğru devasa altyapı yatırımları ile mevzi kazıyor... Aynı zamanda büyük bir bölgesel barış ve iş birliği projesi anlamına gelecek İpek Yolu'nu yeniden canlandırıyor... Çin, neredeyse son 40 yıldır aralıksız yüzde 10 büyüme hızı ile dünyada bir ilki gerçekleştirdi. Sermaye fazlası veriyor... Yani Türkiye gibi ekonomisi sürekli açıkta değil, fazla veriyor! Bu fazla para gelişmekte olan ülkeler için yatırım anlamına geliyor... Çin'i kim yanına alırsa, büyüme ve yatırım hızını katlama şansına, doğal olarak refahını artırma imkanına sahip olacak... Diğer taraftan verimli ve bereketli topraklarımızı; tarım ve hayvancılıkta bir üretim üssüne dönüştürmeyi başarabilirsek, burnumuzun ucundaki Rusya ve İpek Yolu bağlantısı ile Çin dahil tüm Avrasya, Türkiye için bir pazar konumuna geçecek...
Mesele oldukça uzun; bu konuda CHP Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in müthiş bir öngörü ile hazırladığı projenin detaylarına bakmanızı öneriyorum.
Küresel strateji için, dünya nereye gidiyor sorusunun yanıtı için ise; emekli general Nejat Eslen'in "21. yy da Jeostrateji/Küresel Güç Mücadelesi" kitabını okumanızı öneriyorum... Özellikle bu ülkeyi yönetmeye talip olan iktidar ve muhalefettekiler için yapıyorum bu önerilerimi... Çin'i, Rusya'yı, ABD'yi anlamak için Eslen Paşa'yı okuyunuz... Haluk Pekşen'in Türkiye'yi ekonomik refaha taşıyacak; bölgeye kalıcı barış ve kalkınma sağlayacak projesi ise; "siyaset üstü bir proje ve memleket meselesidir."
**
Geçen gün Mehmet Şimşek Türkiye'nin Çin ve Asya pazarları ile olan ilişkilerini geliştireceğini, Çin'in Kuşak ve Yol projesine Türkiye'nin de dahil olacağını söyledi...
Keşke başarabilseler... Ancak böyle bir olasılık AKP için mümkün görünmüyor. Bir gün Avrasyacı, öteki gün Atlantikçi olan, bir sözü diğerini tutmayan, komşularına ve dünyaya güven vermeyen bir yönetim var.
Memleketi Vertigo yaptılar diye yakın zamanda yazdım...
Türkiye'nin; kendine güvenen, söylediği sözün arkasında duran, duru bir akılla bölgeyi ve dünyayı okuyabilen, ulusal çıkarlarımızı ödünsüz savunan ve ülkenin çıkarını kendi şahsi menfaatlerinin üzerinde gören siyasi kadrolara ihtiyacı var... Türkiye'nin akla, bilgiye, iletişime ihtiyacı var... Aksi halde Doğu'dan yola çıkan refah ve kalkınma treni Türkiye'ye uğramadan Batı ile buluşacak!