Barış güvercini mi, güvercin pisliği mi?
Güvercin müptelası cümle ‘embedded’ işbirlikçiler, Mehmetçik ne zaman vatan hainlerinin tepesine çökmeye kalkışsa hep bir ağızdan feryat etmeye başlarlar:
- “Şiddet çözüm değil, kanla çözüm olmaz, artık analar ağlamasın!”
Değişik türleri olmakla birlikte, bu güruhun yekûnunu birden ‘güvercin gübresi’ olarak tanımlamakta herhangi bir beis yoktur.
Zira onların akmasını istemedikleri yegâne kan, ‘bölücü teröristlerin’ kanıdır.
Gece yarısı birlikler kahpece basılıp, bıyığı terlememiş fidanlar katledilirken; onlar ertesi sabah döşenecekleri yazı için sloganı çoktan bulmuşlardır:
- “Silahlar derhal sussun!”
Peki ol güvercin gübrelerinin susturmayı istedikleri silahlar ‘hangi silahlardır’acaba?
Kurdukları iğrenç dengeye bir bakın, kefenin bir gözüne ‘ülke güvenliğini sağlayan askerleri’, öbür gözüne ‘eli kanlı bebek katillerini’ koyup akıllarınca “adil, barışçıl, kalıcı” bir çözüm önerisini millete yutturma derdindeler.
Artık pervasızca dikte ettirdikleri tez şudur:
- “Madem ki meseleyi silahla çözemedik, o zaman Türkiye’nin üniter yapısını ve Türk kimliğini müzakere masasında çözerek bu işi bitirelim.”
***
Güvercin gübrelerinin bir de kendilerini ‘posta güvercini’ zanneden tipleri var, malumunuz.
Bir ayakları Kandil, öbürü İmralı’da. Güzergah üzerindeki Ankara’yı da atlamayalım. ‘Sacayağı’şeklinde oradan oraya kanat çırpıp duruyorlar.
Aslında taşımakta oldukları ‘haber’ falan da değil, ‘eşkıyanın yeni taleplerini’ yetkili zevata iletip ‘çözüme katkı sunma’ telaşındalar.
Bir yandan da yetkili zevatın ‘milleti uyutmak’ için okyanus ötesinde imal ettirdiği hapları el altından ‘servis etmekle’ meşguller.
“Canım, şimdi terör olaylarını büyük görmenin, şehit cenazelerine yer vermenin ne âlemi var?” der, insanların içini karartmaktan uzak durmak gerektiğini savunurlar.
Ama aynı güvercin gübreleri, merhum Libya lideri Muammer Kaddafi’nin linç ediliş sahnelerini çarşaf çarşaf yayınlayarak, Suriye’de meydana gelen çatışmaları dakikası dakikasına ekranlara taşıyarak ‘Arap Baharı’ adı verilen Pentagon mahsülü Büyük Orta Doğu Projesi’nin yelkenlerine rüzgâr taşımaktan çekinmezler.
***
Son 10 yıldır, adeta ‘PKK’ya toz kondurmamayı’kendilerine görev addetmiş olan ne kadar aşağılık kalem erbabı varsa, hepsi birden ve sözleşmiş gibi kahpe saldırıları ‘aynı gerekçe’ ile perdelemeye çalışıyorlar:
- “Demokratik hakların genişlemeye başlaması, bazılarını rahatsız ediyor.”
Yani lafı evirip çevirip, örgütün arkasında ‘derin bir yapının’ bulunduğuna getiriyorlar; hatta daha da ileri giderek örgütün içerisinde bir ‘Alevi yapılanması’ olduğunu ima ediyorlar.
Madem örgüt ‘derin yapı’ tarafından kontrol ediliyor, madem eli kanlı caniler sizin ‘cici demokrasiniz’ önünde bir heyula, madem Türkiye ne zaman ‘hamle yapmaya’ kalkışsa, bir takım maşalar harekete geçiyor.
O halde, her operasyon sonrasında ‘kuyruğuna’ basılmış it gibi neden uluyorsunuz?
Neden “Şiddet çözüm değil, kanla çözüm olmaz” diye bir yerlerinizi yırtıyorsunuz?
Bırakınız Milli Savunma Bakanlığı’na bağlılığını ifade eden ‘ultra demokrat’ paşalarınız o çakal sürüsünü bitiriversin.
Hem böylece bir taşla iki kuş vurulmuş olur, değil mi?
‘Demokrasinin’ önündeki bütün engeller kalkarken, ‘derin yapının’ maşaları da imha edilmiş olur.
***
Bre, kendilerini ‘barış güvercini’ zanneden kokuşmuş güvercin gübreleri.
Yoksa siz hâlâ o ‘cücük’ beyinlerinizle milleti keriz yerine koymaya mı çalışıyorsunuz?
Sakın siz şu ‘yeni anayasa’ için bu canileri koz olarak kullanıp, “Bu anayasa çıkarılamazsa eğer, daha çok kan akar” demeye getiriyor olmayasınız?
Sanki ‘PKK’nın kuyruğu’ ile ‘sizin kuyruğunuz’ arasında bir bağ var gibi.
Ne dersiniz?