Barbarlığın zavallı ihaneti!..

Son aylarda yoğunlaşan ve insanı dehşete düşüren olayları görünce aklıma nedense hep aynı soru geliyor; barbarlığın tarihi acaba erken mi yazıldı?..

Çünkü meydanlarda, insanlıktan nasibini almamış yaratıklar da dolaşıyor!..

Ne kadar arttı değil mi insanlığın midesini de bulandıran olaylar?..

Özellikle yeme içme sektöründeki mekanlarda öylesine vahşice saldırılar gerçekleşiyor ki, insanın parasıyla rezil olmasını da anlatıyor iğrenç manzaralar...

Tatil yörelerinde 10-15 garsonun üzerine çullandığı müşteriler, Galata Köprüsü'nün önünde, 6 kişilik aileyi hastanelik eden zavallı balıkçılar ve sayıları giderek artan dehşet verici saldırılar...

Peki, son yıllarda Güneydoğu "gazi"lerine yönelik utanç verici saldırılara ne demeli?..

Geçen yıllarda Ankara'da, biri benzin istasyonunda diğeri de otoyolda gerçekleşen 2 saldırının hedefi de ne yazık ki gazilerdi...

Biri protez bacaklı yürüyemiyordu ve biri de kendini korumaktan tamamen yoksundu gazilerin... Üstelik iğrenç ve utanç verici saldırılara ailelerinin yanında maruz kalmışlardı...

İnsanı kahreden olaylara imza atanların, "benim için mi gazi oldun" şeklindeki zırvanın ardına gizlediği saldırganlık ne yazık ki gazileri hedef almaya devam ediyor... Son olay önceki gün Gemlik'te yaşandı...

Vücuduna isabet eden 30'dan fazla şarapnel parçası nedeniyle 26 ameliyat geçiren ve yüzde 90 engelli olan gazi Ömür Karaman, Gemlik'te bir kafeteryada barbarların saldırısına uğradı...

Kimilerine göre saldırganlar 10'dan fazlaydı ve bazıları demir çubuklar da kullandı...

Ağır yaralanan gaziyi kurtarmaya çalışan bir gencin de vahşice dövüldüğü mekanda, utanç verici saldırılara uğrayan Karaman, Kuzey Irak'taki PKK saldırısında ağır yaralanarak 6 ay yoğun bakımda kalmış, 2 yılda zor ayağa kalkabilmiş...

Gemlik'te, mülkiyeti belediyeye ait tesiste yaşanan saldırıyla ilgili 3 kişi tutuklanmış ama ya gerisi?.. Nerede o zavallı "erkek"cikler?..

Bir başka önemli mesele daha var; Türkiye'de, trafikte, restoranlarda, orada- burada barbarların saldırısına uğrayan insanlar tamamen çaresiz kalıyor...

Son "baklavacı" rezaletinde olduğu gibi, saldırganlar ya bir kaç hafta tutuklu kalıyor ya da savcılıkça salıveriliyor!... Kimi olaylardaki tutuklama kararları da sosyal medyanın baskısıyla alınıyor!!!

Peki; dünyanın neresinde, insanları barbarca döven feodal kafalı vahşiler bir iki günlük gözetimin ardından salıveriliyor acaba?..

Türkiye'de bu konudaki cezalar acilen ağırlaştırılmalı, devlet devletliğini yapmalı ve memleket eşkiyalara terk edilmemeli?.. Yoksa insanlar şehir magandalarına karşı kendi adaletlerini uygulamaya kalkar ki, bu da en çok devleti vurur!..

Bodrum'un asıl mezarlığı!!!

Türkiye'de; sokak eşkiyalığı, başıboşluk ve barbarlık yalnızca insanı vurmuyor, ne yazık ki en çok da doğayı sarsıyor -vuruyor- yok ediyor... Hem de devletin gözü önünde!..

Hilkat garibesi şu beton yığınını gösteren fotoğrafı Bodrum Belediye Başkanı sosyal medya hesabından yayımlamış ve bunlara artık izin vermeyeceğini iddia etmiş!..

Peki; insanların nefes almasını engelleyen, denizleri kuşatan, bulutlara karalar bağlatan, yeşili -ağacı - ormanı yok eden ve her bakıldığında insanın midesini bulandıran bu iğrenç manzaranın ortaya çıkmasına kim- neyin karşılığında- nasıl izin verdi acaba?..

Hiç kuşkusuz, devletin köprü-yol-saray-havaalanı yapmak gerekçesiyle ormanları yok etmesi, yeşil alanları katletmesi bu tür barbarlıklara cesaret veriyor ama meydan tamamen boş mu kalmalı?..

Özellikle CHP'li belediyeler doğaya ve insana karşı sorumluluklarını acilen yerine getirmeli ve başta Bodrum, Marmaris, Çeşme olmak üzere, tüm dünyanın da ilgisini çeken tatil yörelerindeki bu kara vahşete kesinlikle izin vermemeli...

Bir çift sözümüz de bu beton yığınlarını milyonlarca lira ödeyerek satın alma gafletine düşen zavallılara; Ne çekiciliği var yeşilden arınmış, doğasından soyunmuş sıradan bir deniz manzarasını bile katleden bu beton yığınlarının?..

Hiçbir özelliği olmayan, köhne bir mezarlığı andıran, sadece insanın ciğerlerine kadar nefret uyandıran, gözlere ihanet eden bir paçavra manzarasıdır bu...

Bu iğrençliğe izin veren devlete de, belediyelere de, bürokrasiye de, iş adamlarına da yazıklar olsun...

Kazdağları sustu mu?..

Ne oldu sahi, toprağın ve havanın siyanürle zehirlendiği, ekosistemin bozulduğu ve ormanların katledildiği Kazdağları'na?..

Hani insanların kesilen ağaçlar uğruna çığlık attığı, İYİ Parti ve CHP'nin gösteriler düzenlediği, binlerce kişinin yürüyüş yaptığı Kazdağları'na ne oldu?..

Kesilen ağaçlar yerine mi dikildi, bölgedeki doğa barbarlığı mı durdu, altın arayıcıları memleketi mi terk etti?..

İnsanlar neden sustu, siyasi partiler neden geri çekildi, dernekler nerede, AKP ile işbirliği yapan zavallı particikler (!) kimin için kafa karıştırıyor?..

Her şeyde olduğu gibi, Kazdağları için başlatılan eylemler de göstermelik miydi?..

Ağaçlar kesildiğine göre, altın arayıcıları durmayacağına göre ve doğa katliamları devam edeceğine göre, ortada bir oyun mu döndü?..

Birileri göstermelik bir senaryo mu yazdı, doğaseverler kullanıldı mı?..

Velhasıl; katledilen Kazdağları'nın kurtarılması için yapılan eylemler neden hız kesti, siyasetin tepkisi neden durdu?.. Bu sorulara yanıt verecek bir kurum, kişi, dernek, vakıf var mı acaba?..

Orhan Sümer hesap sordu...

Evet; birileri Kazdağları için gizemli biçimde sustu ama CHP'nin Adana Milletvekili Orhan Sümer susmadı...

Sümer; Çanakkale'nin Kirazlı Köyü-Balaban Tepesi'nde altın madeni uğruna kesilen ağaç sayısına ilişkin net bir bilgi bulunmadığına dikkat çekmiş...

Sümer çok haklı... Kaç ağaç kesildi acaba Kazdağları'nda; ÇED raporuna göre, 45.650 ağaç kesilmesi öngörülürken, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum 13 bin ağaç kesildiğini iddia etmiş!!!

Bu çelişkiye dikkat çeken Sümer, "TEMA Vakfı'nın verilerine ve CHP'nin raporlarına göre de 195 bin ağacın kesildiği tespit edilmiştir... Birbirinden farklı raporlar kamuoyunda kafa karışıklığı yaratmaktadır" demiş...

Sümer, TBMM'ye verdiği önergede, aşağıdaki soruların Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli tarafından yanıtlanmasını istemiş;

"Söz konusu bölgede kaç ağaç kesilmiştir?.. Bu sayıya göğüs yüksekliğindeki, çapı 8 cm'nin altında olan ağaçlar dahil midir?.. Türkiye'de son 10 yıl içinde madencilik faaliyeti kapsamında Orman Genel Müdürlüğü tarafından kaç ağaç kesimi yapılmıştır?.."

Kazdağları katliamının peşini bırakmayan Orhan Sümer'i kutluyoruz ve bu işin sonuna kadar takipçisi olmasını da bekliyoruz...

Yazarın Diğer Yazıları