Bankalar, sanayiyi zora soktu
Hükümet ekonomik kriz nedeniyle bir program yapmadı... Derli toplu bir önlem almadı. Ancak, hazinenin web sayfasına bakarsanız “Küresel mali krize karşı politika tedbirleri” adı altında 19 sayfalık bir liste bulabilirsiniz.
Bu tedbirlerin içinde, elle tutulur olanı bir tek dayanıklı tüketim mallarında ve otomobilde, 3 ay süre ile KDV ve ÖTV indirimidir. Bu indirimin de tek yararı, firmaların stoklarını eritmesi ve stok maliyetinden kurtulmalarıdır. Üretime ve istihdama bir katkısı olmamıştır.
Bu tedbirlerin geri kalanı, daha çok Merkez Bankası tarafından bankalara verilen likidite desteğidir. Merkez Bankası’nın verdiği her desteğin maliyeti, topluma yayılmaktadır. Toplumun sırtında bir maliyet unsuru olarak kalmaktadır.
Reel sektörle ilgili yalnızca KOBİ’lere yapılan küçük çapta kredi desteği var.
Bankalara verilen likidite desteği de sanayi sektörüne yansımamıştır. Yalnızca bankaların kârını artırmaya yaramıştır.
Açıklanan 2009 ilk çeyrek (Ocak-Şubat-Mart) sektör bilançolarına göre, bankaların kârı yüzde 25 arttı. Buna karşılık sanayi sektörünün kârı yüzde 82.23 oranında düştü.
Dünya krizinin başta gelen nedeni, sektörel dengenin bozulmasıdır.
Brezilya Başkanı Lula, bizim yıllardır söylediğimizi şöyle özetliyor... “Küreselleşmede dünyada insanlar bir bardak bile üretmeden, sadece spekülasyona dayalı para kazandılar. Krizin nedeni budur. Finansal sistem kendi içinde menkul değerlere yaslandı. Reel sektöre kredi vermediler.”
Türkiye’de bu dengenin aşırı bozuk olduğu, açıklanan kâr oranlarından da anlaşılıyor.
2001 yılında da, Devlet bankalarının görev zararları ile içi boşaltılan bankaların zararları 100 milyar lirayı geçiyordu. Bu zararın 90 milyar liralık kısmını hazine karşıladı. Bu 90 milyar lirayı geçen sene AKP iktidarı sildi. Böylece banka batıranların, kamu bankalarını çar-çur eden siyasilerin hovardalıkları, her vatandaşın cebinden 1286 lira çıkmasına neden oldu.
Bugün bankaların bir sorunu yok... Ancak cezayı 70 milyon insan çekiyor.
Yetmedi... Bankalar yüzde 11 faizle (yıllık yüzde 13 bileşik) aldıkları mevduatı, sanayi sektörüne yüzde 33 ile satıyorlar... Vatandaşa kredi kartı olarak yüzde 54 ile satıyorlar. Yani kendilerini kurtaran vatandaşın sırtında ikinci bir kambur olarak duruyorlar.
Yetmedi... Bankalar 2009’da zora giren 51 adet fabrikayı satışa çıkardı. 654 işyerine ve 261 dükkana el koydu. 2744 adet gayrimenkulü haciz etti.
Bankaların sanayi sektörünün ve halkın sırtından, üstelik onların ölmesi pahasına yaşamaları, sürdürebilir bir durum değildir. Bu yanlıştan sorumlu AKP hükümetidir. Çünkü AKP hükümeti, bankaların sözcüsü gibi davranmaktadır. Oysa ki bankaların bu istismarını önleyecek ve bankaları disipline edecek yasaların çıkarılması zorunludur.
Türkiye’de bankaların yarattığı riski yalnızca biz söylemiyoruz... Bütün dünya söylüyor. Örneğin, Brezilya Başkanı Lula “Finans sektörü gerçek işlevini yapmalıdır. Topladıkları tasarrufları verimli yatırımlara yönlendirmek bu sektörün başta gelen görevidir.” şeklinde konuştu.
Başbakan, krizi görmek istemediği sürece gerekli önlemleri de alamaz.