Bankacılık sektöründe itibar suikastı!
Türkiye’de her şey unutuldu.
1 ekmeğin 8 lira oluşu, 12 milyon emeklinin kök maaş nedeniyle 10 aydır zam almadan açlıkla karşı karşıya kaldığı…
Tarihin en ağır deneyi ile ülkede enflasyonun patladığı ve faiz oranının 8,5’dan 40’a yükseltildiği de unutuldu.
Hatta Filistin’de masum çocukların katledilişi de unutuldu.
Türkiye sadece milyonlarca lirasını tefeci faizi ile bir kadın bankacıya kaptırışını konuşuyor.
Olayın üzerinden aylar geçti…
Ancak son bir haftadır video görüntüleri, yeni iddialar.
Buruşmuş bir ajanda kâğıdına yazılan ve resmî dekont diye mahkemeye sunulan belgeler günlerdir Türkiye’nin gündemini meşgul ediyor.
Bir tarafta tefeci faizinin bile üstünde para kazanmak amacıyla milyon dolarlarını kaptıran futbolcular, diğer yanda şan şöhret ve onlardan alacağı yüzde 30 paranın peşinde olan bazı avukatlar olayı büyüttükçe büyütüyor.
Tık peşinde olan bazı internet ve medya kuruluşlarının ana gündemi bu olay oldu.
Ancak olay öyle bir yere geldi ki artık bankacılık sistemi tartışılmaya başlandı.
Bankacılık hassas bir sektör.
Bu nedenle şan ve şöhretine zarar gelmemesi için özel kanunlarla korunuyor. Normal şartlarda bir banka ile ilgili her kafana eseni yazıp çizemezsin. Bankalar kanunla korunur.
Gelin görün ki, bu olayda ne korunan bir banka ne de sektör var.
Pingpong topuna çevrilen sektör ve adeta yerden yere vurulan bir banka var.
Bir avukat akıl almaz oyunlarla bu bankayı sıkıştırmaya çalışıyor.
İtibar suikastı dâhil her şeyi yapıyor.
Ortada bir BDDK raporu var. Ortada bu rapora göre banka yöneticileriyle ilgili takipsizlik kararı veren bir mahkemenin kararı var.
Ancak bir avukat ve bazı mafya tarzı ile hareket eden futbolcular Türkiye’deki bankacılık sistemiyle adeta oyun oynuyor.
25 yıl namusu ile bu ülkeye katma değer yaratan ve 15 bin kişiye iş imkânı sağlayan banka yöneticisini çok rahat suçlayabiliyor.
Medya olayı tamamen magazinleştirip reyting peşinde.
Peki denetleme ve düzenleme kurumu nerede?
15 milyon insana hizmet veren, Türkiye’nin 5 büyük bankasından biri olan bu bankaya yapılan itibar suikastına neden sessiz kalıyor?
Neden adeta bir titan zinciri kurulan, dolar bazında yüzde 220 ile faize para veren bu insanlara tefeci suçlaması ile suç duyurusunda bulunmuyor. Bir kredi kartı aidatı için bile bankanın genel müdürüne cep telefonundan ulaşan ve iadesini isteyen bu tefeci futbolcular aylarca bu konuyu gizli tuttular.
Bir bankanın marka değeriyle, onurlu banka yöneticilerinin şerefiyle oynamak bu kadar kolay mı?
Burada mesele Denizbank değil.
Burada mesele Türk bankacılık sektörü. Finansal okuryazarlığın önemi bir kez daha ortaya çıktı. Kâğıt parçasının resmî dekont olduğunu sanan bir medya ve avukatlar.
Olup biteni heyecanla ve biraz da panikle izleyen 85 milyon halk.
Bankacılık sektörünün yıpratılmasına izin veriliyor.
Bu kafadaki bir ülkeye mi yabancı sermaye gelecek?
Bundan sonra önüne gelen bir kâğıda rakam yazacak ve dava açacak.
“Ben bankaya bu kadar para yatırdım” diyecek.
Bir avukata da yüzde 30’unu verecek, medyaya servis edilecek. Sonra banka yöneticileri mahkemeye gidip derdini anlatacak.
Akıl izan tutulması ve bir o kadar da tehlikeli işler haberiniz olsun.