Bankacılık imtiyazı yabancıya teslim
Türkiye’de, tamamı yabancı sermayeli olan 10 ticari ve 4 yatırım bankası olmak üzere 14 banka var.
Mevduat kabul eden bankalardan sadece İş Bankası, Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıflar Bankası’nda yabancı ortaklık yoktur... Akbank’ta, Yapı Kredi, Garanti ve TEB bankalarında da yabancı payı var. Toplam olarak bankacılık sektöründe yabancı payı yüzde 50 dolayındadır. Türkiye’nin ekonomik kalkınmasının desteklenmesi için bankacılık sisteminin hızlı ve sağlıklı bir şekilde büyümesi gerekiyor. Yabancı bankalar bu açıdan istikrar sağlayıcı fon kaynakları olarak katkı yaratmaktadır. Bunun yanında bankacılık sektörünün yabancı sermaye eline geçmesinin sakıncaları daha büyüktür.
1) Ekonomik açıdan, ülke riski artmıştır. Zira yabancı sermayeli bankaların 2001 krizinde Arjantin’de yaptıkları hafızalardan silinmedi. Arjantin’de yabancı bankalar topladıkları mevduatın toplam 31 milyar dolarını, krizi sezinleyip yurt dışına çıkardı. Kriz hızlandı.
Türkiye’de yabancı bankaların sorumluluğu memleketimizdeki varlıkları ile sınırlıdır. Bir yabancı bankanın iflası halinde veya bankanın içi boşaltılırsa kimin yakasını tutacaksınız?
Bankanın yurt dışındaki varlıklarını veya banka sermayesini oluşturan fonları sorumlu tutamayız.
Oysa ki 2001 yılında iflas eden bankaların zararlarının bir kısmı da olsa, banka sahiplerinin diğer mal varlıklarından tahsil edildi.
2) Ayrıca yabancı bankalar, kazandıklarını dışarıya transfer ediyorlar. Yurt dışına kaynak çıkışı, dış açıkları artırıyor. Cari açığın artmasının bir nedeni de, yabancıya satılan varlıkların her yıl yaptıkları kâr transferidir. 2003 - 2010 yılları arasında yabancı sermayeli şirketlerin kâr aktarımı, faiz ödemeleri ve portföy yatırımları aracılığıyla, Türkiye’den yurtdışına götürdüğü net kâr transferi 54 milyar dolara ulaştı. Yabancı yatırımcıların elde ettiği kârları dışarı çıkartmak istemesi tamamen kendi aldıkları bir karardır. İsterlerse Türkiye’de yatırım yapabilirler. Yapılması gereken yabancıların kârlarını Türkiye’de yatırıma dönüştürmek için bazı önlemler alınmasıdır... Ancak hükümet bu konuyu bu güne kadar gündeme getirmedi.
3)Yabancı sermaye, Türkiye’de yeni banka kurmak için gelmedi... Ya mevcut bankaları satın aldı veya bazı bankalara ortak oldular. Bu şartlarda hizmet arzında bir artış olmadı. Yeni istihdam yaratılmadı... Sermaye el değiştirdi o kadar. Üstelik bankasını yabancıya satanlar da aldıkları sermaye ile yeni bir yatırım yapmadılar.
4)Yabancı bankaların dışındaki patronların, dış borç bulmaları daha kolaydır. Bu nedenle döviz pozisyonu daha yüksektir. Sonuçta Türkiye’nin açık pozisyon riski artmıştır.
5)Yabancı bankalar daha etkin bir siyasi lobi oluşturabiliyor. Örneğin Türkiye’de bankaların televizyonları var. Bu nedenle daha etkili bir lobi oluşturuyorlar. Bu bankalar yabancı sermayeli iseler, elbette ki Türkiye’nin çıkarlarından çok kendi çıkarlarını düşüneceklerdir. Yaptıkları bu lobi faaliyetleri ile bankalar siyasi iktidarlara baskı yapmakta ve isteklerini daha kolay kabul ettirmektedirler.
6)Yabancı bankalar yatırım kredisi vermekte daha cimri davranıyor. Daha yüksek faizli tüketici kredisi ile daha fazla kazandıkları kredi kartlarına çalışıyorlar.